Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
DEMİR ATÖLYESİNDE TİNER PATLIYOR ÇOCUK İŞÇİNİN BEDENİ ALEV ALIYOR
  • 0
  • 549
  • 06 Nisan 2022 Çarşamba
  • +
  • -

Ve bedeninin;

Yüzde-kırkı yanıyor…

Hastaneye kaldırıyorlar ama;

Hayati tehlikeyi hala atlatamadığı söyleniyor…

Yanan çocuk kimin çocuğu mu?

Vallahi bu soruya nasıl yanıt versem bilmem ki!…

Böyle bir soruya mantıklı yanıt versem-versem;

Sizin çocuğunuz okula gidiyorsa…

Sanayide kaçak çocuk işçi olarak çalışmıyorsa…

Mahallede arkadaşlarıyla oyun oynuyorsa…

Veya da ne bilim ben;

Evde derslerine çalışıp, ödevlerini yapıyorsa…

Onun için, gönlünüzü ve gönlümüze rahat tutalım;

Yanan çocuk, sizin veya bizim çocuklar değildir!

Üstelik bu üzücü olay;

Bizim ilimiz veya bölgemizde değil…

Diyarbakır ilinde yaşanmıştır…

Merak bu ya;

Sanırım şimdi de ‘yanan çocuğun’ ismini ve kaç yaşında olduğunu soracaksınız…

Soracaksınız sormasına da;

Yaşının 13 olduğunu söyleyebilirim ama…

İzniniz olursa, bende tıpkı medyanın yaptığı gibi yapıp ve çocuğun adının sadece baş-harflerinin M.B. olduğunu söyleyebilirim…

Şimdi sizde -haklı olarak- hınzırlık olsun diye yine şöyle bir soru soracaksınız bana;

“Çocukların atölyelerde ve en ağır işlerde ‘kaçak olarak’ çalıştırılıp ve çocuk emeğinin sömürülmesini devlet başta olmak üzere, cümle alem biliyor da, sıra ismini yazmaya veya söylemeye gelince mi deşifre edilmek istenmiyor?” gibi sorularda aklınıza gelebilir ama…

Aması var işte!…

Ancak şu kadarını söyleyebilirim ki;

Devletin kurumu olan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ülkemizde 720 bin çocuk işçi var diyebiliyor…

Çalışma ve Sosyal güvenlik Bakanlığı;

İş Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclis raporlarına göre her hafta en az 5 çocuk iş cinayetlerine kurban gittiğini rapor edebiliyor…

Yine (İSİG) denilen meclis;

19 yılda 28 bin 380 çocuk işçinin yaşamanı yetirdiğini söyleyebiliyor.

Ancak söz konusu isim olunca;

İş kazasına uğrayan çocukların isminin medyada sadece ve sadece adı ve soyadının baş-harfleriyle yazılması isteniyor…

Tıpkı;

1 Nisan tarihinde ve Diyarbakır’da bir demir atölyesinde çalışın 13 yaşındaki bir çocuğun -tiner patlaması- sonucu yanan bedeninin (buğulama yapılsa da) fotoğrafının çekilip basına verilmesi…

Ancak, isminin alenen yazılmaması gibi…

Her neyse…

İsterseniz bu ‘çocuk işçi’ sorununu birlikte düşünelim derim…

Birlikte düşünelim ki;

Birbirimizin eksiğini tamamlayıp, unuttuklarını dile getirelim…

Örneğin, izniniz olursa ben düşündüklerimi söyleyeyim…

Devletin resmi kayıtları ve istatistikleri diyor ki;

Ülkemizde üniversiteyi bitirip de, iş bulamayanların sayısı 1 milyon 200 bin dolayında olduğunu söylüyor…

Eğitimli-eğitimsizler çalışmaya iş bulamazken;

Nasıl oluyor da -okula gitmesi gereken- 720 bin çocuk işçi sanayide ve merdiven altlarında güvencesiz, sigortasız çalıştırılıyor?

Bu rakam bizzat devletin resmi rakamları olmasına karşın;

Nasıl oluyor da, çocukların hem okula gitmesi engelleniyor ve hem de küçücük bir harçlık karşılığı emeklerinin sömürülmesine izin veriliyor?

Bu okula gitmesi gereken oyun çağındaki çocukların yerine;

Sayıları 1 milyonu aşkın iş arayan gençler çalıştırılsa, daha yerinde ve daha mantıklı olmaz mı?

Diyeceksiniz ki;

Olmaz…

Çünkü çocukları çalıştırmak hem ucuza geliyor…

Patrondan hem sigorta ve hem de sendika istemiyor…

‘Asgari ücret’ dersen, çocukları bu statü zaten kapsamıyor…

Ama ‘iş arayan’ gençlerin durumu öyle mi?

Çocuklara ucuza yaptıracağınız işi yetişkin gençlere yaptıramazsınız.

Asgari ücretten aşağı çalıştıramazsınız…

Sigortasız çalıştırmak için kandıramazsınız…

Vesaire, vesaire…

Sanırım aranızdan birisi;

“Çocuk Hakları Uygulanmıyor mu?” der gibi bir ses geldi kulağıma…

Eğer bu seslenişi doğru duyduysam yanıtım şöyle olur;

“Geç babam, geç bunları”

“Neyin ve hangi çocuk haklarından söz ediyorsunuz siz!?”

‘Haklar’ konusunu sıralamaya kalkarsak;

Ooooyy!

Bu işin altından kalkamayız biz…

Örneğin;

Anayasamız kadın-erkek eşitliğinden söz ediyor diye pratikte eşit mi sayılıyoruz yani?

Herkes düşündüğünü özgürce söyleyebilir, yazabilir demesine karşın, yaşamın içinde bunun karşılığını bulabiliyor muyuz?

Yoksa; “Egemen güçlerin keyfini kaçıracak konuşmalar yaptın diye meydanlarda coplanıyor veya derdest edilip -götürülmesi gereken- yere mi götürülüyoruz? vs…vs…

Onun için sözü daha fazla uzatmayalım…

Ve size bırakalım…

Buyurun;

Şimdi söz sırası sizin…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM