ESKİDEN KİRAZIN TADI VARDI SEPET- SEPET SATIN ALINIRDI

ESKİDEN KİRAZIN TADI VARDI SEPET- SEPET SATIN ALINIRDI

Evet, evet kirazdan söz ediyorum…
Hani bir zamanlar çocukken kulaklarımıza küpe gibi taktığımız…
Yediğimizi yedikten sonda, fazlasıyla Kızılderililer gibi yüzümüzü gözümüzü boyadığımız kirazdan söz etmek istiyorum…

Doğrudur değildir bilemem…
Bir rivayete göre Giresun’un isminin kirazdan geldiği söylenir…
Yani fındığın ana vatanı olduğu gibi kirazında ana vatanı olduğu söylenir…

Bu tespitlere isteyen inanır, istemeyen inanmaz…
Yani herkes inanıp-inanmamakta serbesttir…
Ama bilenler çok iyi bilmektedir ki; bundan kırk-elli yıl öncesine kadar Giresun’da her evin kapısında bir kiraz ağacı vardı…
Hatta köylerde kiraz ağacı olmayanlar yadırganırdı…
Hele hele erken olan ‘Mayıs kirazları’ kızarır-kızarmaz sepet sepet toplanır ve yol kenarlarında satılmaya başlanırdı…

Yaylalara ‘ot göçü’ veya herhangi bir ziyarete mi gidilecek;
Götürülecek en büyük hediye sepetlere toplanmış taze kiraz ve kirazla birlikte olan ‘kiraz armudu’ götürülürdü…

Türlü türlü kiraz çeşitleri vardı;
Kiminin kapısında kara kiraz…
Kiminin tarlasının kenarında al kiraz..
Kiminin bahçesinde ak kiraz…
Kısacası farklı kiraz türleri aşılayıp, büyütme tiryakileri veya sevdalıları olurdu köylerde…
Hatta öylesine inanılmış ve kabul edilmiş değerleri vardı ki;
“Falancının yaptığı kiraz aşısı erken tuttuğu gibi aynı zamanda kirazının tadı da bir başka güzel olurmuş” diye inananlar vardı…

Şimdi kirazın ana vatanı sayılan ve ismi ‘Kerasus’ tan gelen Giresun’da kiraz ağacı kaldı mı, kalmadı mı onu pek bilemem ama ‘Giresun Kirazının’ olmadığını adım gibi biliyorum…
Yani yok…

Yani eskiden olduğu gibi yol kenarlarında sepet sepet kiraz satmıyorlar artık…
Bir yerden-bire yere eş dost ziyaretlerine gidilirken, eskiden olduğu gibi sepetlere kiraz doldurulup götürülmüyor…
Daha açık bir ifadeyle söyleyecek olursak; (belki inanılmayacak ama) köylüler bile kirazı çarşıdan satın alıp köye götürüyor…
Yani eskiden olduğu gibi ‘satmak’ için şehir merkezlerine daha sepet sepet kiraz götürülmüyor…

Yani demem o ki; şu sıralar manavlarda satılan kirazların tadı tuzu olmadığı gibi -fiyat olarak- yanına yöresine de yaklaşılmıyor.
Örneğin şu ana kadar 10 TL’den aşağı düşmedi…
İki kilo kiraz alacak olsan; 20 TL veriyorsun…
Yok eğer “kardeşim ben 20 lira veremem kiraza” diyorsan…
O zamanda onur meselesi yapmayıp manava şöyle diyeceksin;
“Kardeşim bana oradan 250 gram veya yarım kilo kiraz versene”
Yoksa tadına bakamazsın!

Vay be!
Nereden nereye?

Eskiden konu-komşu bile “çık evladım istediğin kadar kiraz topla, yiyebildiğin kadar ye” derken…
Şimdi kiraz ağacının nerede ve kimin kapısında olduğunu bile bilemiyoruz…

Eskiden yediğimizi yiyip, yemediğimizi eşe-dosta dağıttığımız…
Kışın yeriz diyerek ‘Kiraz tuzlusu’ yaptığımız o güzelim günler demek ki gerilerde kaldı ha?
Eskiden “Dalları bastı kiraz- gel bize bazı biraz” diye türküler yaktığımız kirazlara ne yazık ki şimdi yanına yaklaşamayarak ağıtlar yakılmaya başlandı ha?

Son söz;
Manavın yanına yaklaşamıyoruz…
Eskiden olduğu gibi bol-keseden kiraz alamıyoruz..
Manavla adeta pazarlık yapıyoruz!
“Fiyatı daha aşağıya olmaz mı?” diyoruz…
Aaaaaahh, ah!
Ne demeli bilmem ki?
Galiba tevekkül davranıp şöyle diyeceğiz;
“Çok şükür ölmedik, yuvarlanıp gidiyoruz!”

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?