Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
HİÇ TERZİ MAKİNESİ GÖRMÜYOR USTA YANINA ÇIRAK DURMUYOR
  • 0
  • 472
  • 03 Temmuz 2023 Pazartesi
  • +
  • -

Deneme yanılma yöntemiyle;

Kendi-kendine terziliği öğreniyor…

Ve nahiyenin ilk terzisi unvanını alıyor…

Sevgili dostlar,

Değerli canlar,

Sizlerin de çok iyi bildiği gibi;

Bizler arşiv tutmayı seven bir toplum değiliz…

Gündelik yaşamımızda ‘günce’ tutmayı da pek sevmeyiz…

Ve böyle bir ‘göçer’ kültüre sahip olduğumuz içinde;

Yüz yıl önce öğreneceklerimizi, yüz yıl sonra öğreniriz…

Her neyse…

Sözü daha fazla uzatmayalım…

Yüz yıl önce bir Nahiyede yaşanan öyküyü sizlerle paylaşalım…

Daha doğrusu yüzyıl gecikmelide olsa kayıt altına alalım…

Yıl; 1926

Küçük bir yerleşke olan ve adına ‘Hanyanı’ denilen yeri Dereli Nahiyesi statüsüne kavuştururlar…

Ve bir kervan yolu üzerinde kurulan bu nahiye;

İlk kurulduğu yıllarda resmi daire olarak bir Nahiye Müdürlüğü ve birde Karakol vardır…

Ve bunların dışında ticari işletme olarak da;

2 Han, 2 Kıraathane, 1 fırın, 1 Kalaycı ve 1 de demirci dükkanı vardır..

Henüz ‘Terzi’ ve ‘Çapula’ yapan zanaatkarlar bulunmamaktır…

Ancak çok ilginçtir ki;

Nahiye statüsüne kavuşmuş bir yerleşkede bulunmayan bu usta zanaatkarlar, merkezi bir köy olan Akyoma (Akçalı) köyünde bulunmaktadır…

Ve sözünü ettiğimiz Akyoma köyü ise;

Coğrafi konum olarak, Dereli’ye bağlı olan Hisar Köye ile Köknarlı köyünün Sakallı Mahallesi sırt-sırtadır…

Yani birbirlerine çok yakındır…

Yakın olduğu içindir ki;

Dereli (eski statüyle) Nahiyesinin ilk Çapula Ustası Ali Efendi (Turhan’ın) ustası Akyoma Köyündendir…

Ve Nahiyenin ‘ilk terzisi’ unvanını alanda küçük kardeşi Halil’dir…

Ancak terzi Halil Efendi (Turhan’ın) öyküsü abisinden farklıdır…

Şöyle ki;

Önceleri Çapula yapımını köyünde yapan Ali Efendi, kardeşi Halil’i Akyoma’da çapula ustasının yanına bir eksik almaya gönderir…

Yıl; 1927’li yıllardır…

Genç Halil o yıllarda 19 yaşlarında filandır…

Ve onunda gönlünde ağabeyi Ali gibi zanaatkar olma hevesi vardır..

Uzatmayalım…

Genç Halil, ağabeyinin gönderdiği Çapula ustasının yanına varır;

Ağabeyinin isteklerini ve meramını anlatır…

Ve yorgun-argın derdini anlatırken de, bir kenarda duran eski bir ‘Terzi Makinesine’ gözleri takılır…

Genç Halil’in daha önce hiç görmediği bu makine;

Çapula ustasının ölen ağabeyinde kalma ve paslanmaya yüz tutmuş bir terzi makinesidir…

Ve de arızalıdır…

Genç Halil, ilk kez gördüğü bu aracı birazda ağabeyinin çapula yaparken, derileri diktiği makineye benzetse de, yine bu paslanmış makinenin ne olduğunu, ne işe yaradığını sorar…

Çapula ustası;

Bu terzi makinesinin ölen ağabeyinden kaldığını ve bozuk olduğu için bir kenara kaldırıldığını söyler…

Genç Halil büyük bir heyecan içinde;

“Bu makineyi bana satar mısınız?” der…

Çapula ustası;

“Satarım satmasına da, bu makineyi almak için paran var mı?

Üstelik bunu tamir ettirmek içinde para lazım…

Hadi bunları da hallettin diyelim, daha önceden terzilik yaptın mı?” gibi sorular sorar…

Genç Halil;

“Bu makineyi satsan, bana kaça satarsın?” diye sorar…

Çapula ustası, Halil’in ödeyemeyeceği bir rakam söyler…

Halil bu kez hızlı bir çözüm üreterek;

“Para karşılığı sana fındık toplamada, darı otu kazmada ve çayır biçmede yardım etsem bana bu makineyi satar mısın?” der…

Çapula Ustası da;

Neden olmasın, üç gün fındık toplamaya, üç gün darı otu kazmaya ve üç günde bana çayır biçersen, bu makineyi sana veririm” dedikten sonra anlaşırlar ve ‘Terzi Makinesini’ Halil’e teslim eder…

Genç Halli, büyük bir sevinçle köyüne döner;

Ve konuyu ağabeyi Ali’ye de anlattıktan sonra bozuk makineyi tamir ettirmek için üç gün sonra ağabeyinden aldığı yol harçlığıyla ve 40-50 kiloda katırına fındık yükleyip, Giresun’a gider…

Önce katırına yüklediği fındığı satar…

Ve ardından da araya-sora makine tamircisini bulur…

Paslanmış ve bozulmuş makineyi kaça tamir edeceğine dair;

Al aşağı-vur yukarı sıkı bir pazarlık yapar…

Ve tamirci makineyi tamir ettikten sonrada;

Dikiş dikmek için iğne-iplik gibi eksikleri de tamamlar…

Ve büyük bir sevinç, mutluluk içerisinde Taşhan Köyü üzerinden köyüne varır-varmaz evin bir köşesine Dikiş Makinesini kurar…

Yakın çevrede terzilik yapan hiçbir kişi olmadığı için;

‘Dikilecek gömlek nasıl dikilir, nasıl kesimi yapılır? diye bunu sorma şansı yoktur…

Ve genç Halil düşünür-taşınır, çözümü şöyle bulur;

Üzerine giydiği eski keten gömleğini çıkarıp, iyice inceler…

Söktüğü gömleği bir-iki kez aynı dikiş yerlerini takip ederek diker…

Ve kendine iyice güveni geldikten sonrada;

Yeni bir keten bezini aynı ölçeklerde kesip-diker…

Ve süreç içerisinde de, gömlek dikişlerini don, pantolon ve zıpka Ceket dikişleri takip eder…

Ve yavaş yavaş adı ‘terziye’ çıkınca da;

Köyden Dereli Nahiyesine inip, bir terzi dükkanı açar…

Nahiyenin ileri gelenleri başta olmak üzere ‘elbise dikim’ işlerini

‘Velioğlu’ namıyla anılan Halil Turhan yapar…

Dereli (Nahiye) ve ilçesinin ‘İlk Terzi’ unvanını elinde bulunduran Halil Turhan bugün yaşamış olsaydı, 130 yaşında filan olacaktı…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM