Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
KİTAPLARI YAKANLAR AMACINA ULAŞTILAR
  • 0
  • 527
  • 14 Ağustos 2023 Pazartesi
  • +
  • -

Sevgili dostlar,

Değerli canlar,

Bugünkü sohbetimiz;

Kitap okuma alışkanlığı üzerine olacak…

Ve ‘kitap okuma alışkanlığı’ deyince;

Aklıma birdenbire 12 Eylül 1980 Askeri darbesi öncesi ve sonrası geliyor…

’12 Eylül Askeri Darbesi öncesi’ denilince;

İster sol kesim olsun, ister sağ kesim…

Herkesin birbiriyle yarış edercesine ‘kitap okuma alışkanlığı’ geliyor…

Ve ’12 Eylül Darbesi ve sonrası’ deyince de;

Kitap okuyanların ev-ev dolaşarak bir-bir tutuklanması…

Okuduğu kitapların namlunun gölgesinde çuvallara doldurulması…

Ve daha sonra bu toplanan kitapların meydanlarda yakılması…

Yakamadıklarını da SEKA Kağıt fabrikalarına gönderilmesi…

Yeniden ‘kağıt hamuru mayası’ yaptıkları geliveriyor aklıma…

Ve düşünüyorum da;

Ben kendimi bildim bileli bizleri yöneten egemen güçler ‘kitap’ denildi mi; birdenbire irkiliyor…

Kitap okuyanlara iyi gözle bakmadığı gibi ‘tehlikeli’ de sayıyor…

Kim bilir;

12 Eylülün apoletli yöneticileri ve onları ardılı olan sivil eklemleri, kitap okuma alışkanlığı olanlara iyi gözle bakmadığı için, ‘kitap okuma’ teşviki yapmıyor…

Yapmadığı içinde;

Kitap okuyan ülkeler sıralamasında 86. sırada yer alıyor…

Ülke içerisinde yapılan istatistiksel rakamlara göre de;

Binde- bir kitap okuma alışkanlığı var deniliyor.

Ve bütün bunlardan sonra “acaba” diyorum;

Biz gündelik yaşamımızın içinde konuşurken, yazışırken ‘okuma yazma’ ifadesini yanlış mı kullanıyoruz…

Acaba bu ifadeyi olumsuz anlamda algılayıp;

Oku (ma) Yaz (ma) şeklinde mi anlıyoruz..

Doğrusunu söylemek gerekirse, bunu da düşünmüyor değilim; düşünüyorum…

Bezen yeri geliyor ve sohbet ettiğin masa arkadaşına;

“Kitap okuyor musun” diye soruyorsun…

Hemen hemen herkesin verdiği yanıt üç aşağı-beş yukarı şöyle oluyor;

“Zamanında çok okuduk..”

“Artık eskisi gibi okuyamıyorum…”

“Yaşlandık, eskisi gibi gözlerim görmüyor, hemen yoruluyor…”

“Okuyup da ne olacak, bir işe mi yarayacak?” diye yanıtlıyor…

Kimileri de sorulan soruyu günümüzde kullanılan elektronik araçları örnek vererek;

“Vallahi, ben okuyacaklarımı cep telefonundan da okuyorum artık” diyor…

Ya da;

“Ben artık okuyacağım kitapları elektronik paylaşım ortamında okuyorum” diye yanıt veriyor…

Vesaire, vesaire….

Hatta piyasada -okul kitaplarından başka- hayatında bir tek kitap okumayan o kadar çok insan var ki; sürüsüne bereket!

Ve bu tür insanlarla sohbet ederken konu eğer ‘kitap okuma’ üzerineyse, durum daha da ‘trajikomik’ hale dönüşüyor…

Yani, söz konusu kişi ‘kitap okuma alışkanlığı’ konusu açılınca;

Ya, başını gelişigüzel sağa-sola çeviriyor…

Ya, gözlerini bir noktaya odaklayarak ‘dinlemiş’ gibi yapıyor..

Ya da vaziyeti kurtarmak için ‘beyaz yalan’ konuşuyor…

Hele birde ilkokul ve ortaokuldan sonra hiç okul-yüzü görmemiş ve sadece televizyon kültürü ve taraf olduğu siyaset erbabının süslü nutuk kültürüyle yetişmiş olanlar var ki; onlarla hiç baş-edilmiyor…

Örneğin, zatı-muhteremi sen eğitimli ve kitap okuyan birisi sanıyorsun ve yaptığınız sohbet edebiyat ve kültür üzerineyse, spontane bir şekilde; “Göte’nin kitaplarını okudun mu?” diye soruyorsan…

Adam sanki kendisiyle dalga geçildiğini sanıyor…

Ve yüzünün mimiklerini değiştirerek sana anlamlı anlamlı bakıyor;

“Ayıp oluyor ama.” diye yüzüne bakıyor;

“Güzel güzel sohbet ederken, şimdi götü konuşmanın sırası mı!?” diyor…

Veya da ‘kitap okumadığını’ çok iyi bildiğiniz halde, mangalda kül bırakmayan birisine birazda cahilliği yüzüne vurmak için;

” William Shakespeare kim?” diye soruyorsun….

Sahte özgüvenini öne çıkararak bilgiç bilgiç yanıtlıyor;

“Bunu bilmeyecek ne var; düpedüz Yunan gavuru” diyor…

Aaah! Aah!

Gidenler gittiği ülkelerde görüyor…

Gidemeyenler okuduğu kitaplardan öğreniyor…

Televizyonlarda izlediği filmlerden ve belgesellerde izliyor…Vs. Vs…

Çağın önünde yürüyen ülkelerin insanları, her konuda bizden çok-çok, fersah-fersah ileri gitmiş olmalarına rağmen;

Plaja giderken sırt çantasının içerisinde okumak için kitap götürüyor…

Vapurda, trende ve bir yere seyahat ediyorsa;

Seyahat süresinin çoğunu kitap okuyarak geçiriyor…

Hatta kitap okumayanlar varsa, küçümseniyor ve ayıplanıyor…

Bizde mi nasıl oluyor?

Bizde ise bunun tam tersi oluyor…

Kitap okuyanlar ayıplanıyor…

Ve genellikle şöyle deniyor;

“Baksana şuna, gösteriş için kitap okuyor” diye değerlendiriliyor…

Yalan mı?

Hadi buna yalan diyelim;

Türkiye de kaç kişinin evinde küçük bir kitaplığı vardır?

Kaç aile çocuklarını evlendirirken;

“Çeyiz olarak şu ölçüde kütüphane isterim veya içinde şu kadar kitap olmalı” diye çeyiz pazarlığı yapar?

Böylesi bir istek olursa lüks sayılır…

Veya da çevresi tarafından ‘ayıplanacağını’ düşünür…

Ama şunların konuşulmasında hiçbir beis yoktur;

“Oğlunuzun işi-gücü var mı?”

“Varsa ne gibi bir işte çalışıyor?”

“Arabası var mı”

“Boynuna ve koluna ne kadar altın-bilezik takacaksınız?”

Bunları rahatça gündeme getirebilirsiniz…

Ancak ‘kitap ve kütüphane’ konusunu dillendiremezsiniz…

Ve ‘kitap okuma’ gibi bir alışkanlığımız olmadığı için;

Bugün birbirimizle konuştuğumuz sözcükleri gelişigüzel, edebi güzelliğine bakmadan kullanıyoruz….

İnanmayanlar için somutlamak istiyorum;

İster, zirvenin en tepesinde oturan yönetici erk olsun…

İsterse muhalefet cenahının liderleri ve liderlerin eksenini dolduran siyasi zevatlar olsun; konuştukları dil ya ‘kabadayı’ dili…

Ya sokak dili veya da mafya diliyle konuşuyorlar…

Ve çoluğumuza-çocuğumuza da ‘kötü örnek’ oluyorlar…

Yoksa elin ‘siyasi liderleri’ gibi kitap okusalar;

Beyinlerinin bir köşesini edebi sözcüklerle doldursalar…

Toplumla iletişim kurarken; küfürsüz, lümpen, kabadayı ve avam konuşmalardan uzaklaşıp, edebi dille konuşacaklar…

Ne dersiniz;

Yanlış mı düşünüyorum yoksa?

Umarım zülfü-yara dokunmamışımdır…

Buyurun;

Şimdi söz sırası sizin…

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM