KUYRUK ACISI!

KUYRUK ACISI!

Yeni bir dönem başlıyor sanki.
İsmi konulmamış ama her şeyin olabileceği bir dönem.
Öyle ki Giresun’da günümüzde insanoğlu bir acayip oldu. Hazımsızlık, kıskançlık, iftira pervasızca had safhaya ulaştı.
Farkında olarak ya da olmayarak yapılan iftira, gıybet, yalan bazıları için neredeyse hayat felsefesine dönüştü. Giresunlular sizce? Bu köşeyi okuyan daha da fazlası var diyecektir. Bunun yaşı bile kalmadı artık, sanki uyuşturucu yaşının düşmesi gibi. Giresun ‘da yirmi yaşındaki çocukta yapıyor, altmış yaşındaki koca koca insanlarda…
Ama çoğu zaman bunların anlamlarını ve sonuçlarını bilmeden, içinde Allah korkusu olmayan insanlarla iç içe yaşıyoruz ne yazık ki… Hem de çoğu zaman farkında olmadan yapıyoruz bunu…
Ama doğru her zaman tek ve hiçbir zaman birden fazla doğru olmuyor. Yaradan öyle büyük ki eninde sonunda doğruyu her zaman ortaya çıkarıyor.
Gıybet ve iftira…
Çoğu zaman bu iki kelimeyi karıştırırız. İkisi de bir kişinin arkasından konuşmaktır. Gıybetin dilimizdeki karşılığı çekiştirme manası taşıyor aslında… Gıybet, birinin arkasından, duyduğunda hoşlanmayacağı şeyleri aleyhine konuşmaktır. Konuşulan şeyler o kişide varsa adı gıybet, eğer konuşulan şeyler o kişide yoksa bunun adı ise iftira. Kutsal kitabımız Kuran’da; “Birbirinizi kusurunu araştırmayın, biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Hanginiz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır, ondan tiksinirsiniz. Allah’tan sakının” (Hucurat 12) buyrulmuştur. İftira ise, bir kimsenin yapmadığı bir şeyi yapmış gibi göstermek, onu yalan ve haksız yere, kötü bir nitelikle vasıflandırmaktır. İnsanlıktan nasibini almayanların yaptığı bir iştir iftira. Bir kimsenin onuru ve saygınlığı ile oynamaktır iftira… Sevgili Peygamberimiz, iftira etmeyi, Allah’a ortak koşmak ve haksız yere adam öldürmekle eşdeğer tutup, iftira edeni Allah’ın affetmeyeceğini söylemiştir. İftira ve kötüleme, insanların namus ve onurlarını hedef alırsa daha zararlı olur. Dinimizde zulüm ve haksızlığın en büyüklerinden biri sayılmıştır. Bir insan bir insana neden iftira atar ki? Araştırmadan, sorgulamadan doğruluğunu onaylamadan yapılan iftiralar an gelir yapana yapışır ve üzerindeki etiket hiçbir zaman kalkmaz. Kuyruk acınız varsa da bu iftiraları atabilirsiniz… Kuyruk acısı deyince aklımıza gelen hikayeyi paylaşalım: “Zamanın birinde, bir oduncu ormanda odun keserken çalı arasında bir yılana rastlamış. Elindeki baltayı kaldırıp yılanın başını vurmak üzereyken bir an göz göze gelmiş. Yaratana olan aşkı -yılan bile olsa yaratılana yansımış ve yılana vurmaya kıyamamış. Yılanda duygulanmış ve demiş ki;
-Ey insanoğlu, sen bana kıyamadın, bende sana iyilik edeceğim. Bir kör kuyuya dalmış ve kaybolmuş. Biraz sonra ağzında bir altın lira ile dönmüş ve bundan böyle ömür boyu sana her gün bir altın lira vereceğim! Oduncu altını bozdurmuş ve evinde o gün şenlik olmuş. Ailesi dâhil hiç kimseye olanı biteni anlatmamış. Herkes sadece oduncunun çok çalıştığı için durumunun düzeldiğini zannetmiş. Oduncu yıllar boyu her gün o kör kuyunun başına gitmiş, yılan ile buluşmuş ve altınını almış. Bir gün oduncu ağır hastalanmış. Kuyunun başına gidemez olmuş. Birkaç gün geçince bolluğa alışmış evinde darlık başlar. Oduncu oğlunu yanına çağırır ve yılanın sırrını anlatır. Kör kuyunun başına git ve oğlum olduğunu söyle. Yılan sana altın verecek! Oğlu inanmamış ama gitmiş. Yılan önce saklanmış, sonra ortaya çıkmış. Onun oduncunun oğlu olduğuna iyice kanaat getirince de kuyuya inip bir altın getirmiş. Oğlan önce inanmadığı hikayenin gerçek olduğunu görünce hırsa kapılmış.
-Kim bilir daha ne kadar altın var kuyunun içinde!” diye düşünmüş. Hırsla yılanı öldürmek için bir hamle yapmış, ıskalamış ama yılanın kuyruğunu koparmış. Yılan da can havliyle dönüp oğlanı sokmuş ve öldürmüş. Akşam yaklaşıp da oğlu gelmeyince oduncu iyice endişelenmiş. Hasta yatağından sürünerek bile olsa kalkmış. Kuyunun başına gitmiş ki oğlu cansız yatıyor. Yılanda o anda görünmüş; kuyruğu yok ve kanlar içinde. Oduncu durumu anlamış ve çok üzülmüş. Oduncunun oğlu yerde cansız, yıllardır velinimeti olan yılanda yaralı. Hatalı olan oğlum olmalı! demiş ve yılandan özür dilemiş. Tekrar dost olalım! demiş. Yılan ise acı acı gülümsemiş:
Çok isterdim ama sende bu evlat acısı, bende de bu kuyruk acısı varken biz artık dost olamayız! Yazımızı Cenap Şahabettin’in bir cümlesi ile bitirelim; “İnsan genellikle başkasına sürmek istediği çamura bir gün bulanır.”
Yeni bir yıl uzak duracağımız kötü huylardan uzak durmak iyi dostluklar kurmak kazançlı olacağımızın bir ifadesi olacaktır.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?