Maarif Vakfı

Maarif Vakfı

Her şey planlı, her adım geleceğe yönelik bir strateji gereği atılıyor. AKP iktidarı 2002’den bugüne bunu yapıyor.

Son günlerde, özellikle Davutoğlu’nun istifası ve Yıldırım kabinesinin kurulması ile adımlar daha açık atılmaya başlandı.

Adeta 1923 Cumhuriyeti ve onun kurucusu Atatürk ile bir hesaplaşmaya girildi!

“Hedef 2023”  zaten bir nihai hedefin sloganlaştırılmasıdır…

Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un sözleri de bu niyetin ifadesidir. Uçum’un uçuk kaçık sözlerinde, “yeni anayasada Atatürk ilkelerine yapılan atıflar kaldırılacaktır” diyor.

Bu söz, daha önce TBMM Başkanının laiklik ile ilgili sözleri ile birlikte ele alındığında, planlı bir stratejiyi görmek olanaklıdır.

“Yeni Türkiye” için elbette ki ‘yeni bir kuşak’ yetiştirmek gerekir.

İktidar bunu da düşünüyor!

Milli Eğitimde atılan adımlarda buna işarettir.

Son örnek ise Maarif Vakfı kurulması çabasıdır. Bu vakıf ile ‘paralel’ bir Milli Eğitim Bakanlığı oluşturulmaktadır.

Bu vakfın kurulması fikri ‘paralel yapı’ ile mücadele kapsamında ilk defa Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından dile getirildi.

Zaten cemaat ile iktidar kapışmasının ana nedeni eğitimdir!

“Paralel devlet” söylemi de FETÖ suçlamaları da daha sonradır.

Cemaat, yurt içinde özel okulları ile, dershaneleri ile, yurt ve pansiyonları ile, yayınları ile eğitimde ciddi bir ağırlık oluşturmuştu.

Yurt dışındaki okulları ile de pek çok ülkeye açılmıştı.

“Beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısı söylenirken, “ne istediklerde vermedik” denilirken ve ‘parsel parsel Ankara parsellenirken’ sorun yoktu!

“Kumpas davaları” birlikte kotarılırken de sorun yoktu!

Yargı, Emniyet ve Milli Eğitim cemaate bırakılırken de sorun yoktu.

O zamanlar ‘aldatılmışlık’ durumu da yoktu…

Ne zaman cemaatin eğitim sektöründe neredeyse tüm sektörün %60 lara uzanan payı TÜRGEV ile kontrol edilmek istendi, o zaman kavga başladı!

Dershanelerin kapatılmasının nedeni bu kavgadır.

Çünkü dershane sektöründe cemaatin payı çok daha yüksekti. Dershane yayın sektöründe de…

Bu kavga büyüyünce, ‘beraber yürüdükleri’ zamanda devlet kadrolarına yerleşmiş olan cemaatçiler de hamleler yaptılar.

17-25 Aralık bu hamlenin sonucudur.

17-25 Aralık sonrası iktidar ile cemaat kavgası daha da artmıştır. İktidar bu kez daha önce kendisinin devlet kadrolarına yerleştirdiği cemaatçi kadroları “paralel devlet yapılanması” suçlaması ile tasfiye etmeye başladı.

Cemaatin kuruluşlarına yönelik ‘kayyum atama’ süreci de bu mücadele ile açıklanabilir.

AKP içindeki cemaate yakın isimlerin tasfiyesi de bu sürecin sonucudur.

Bu tasfiye süreci bürokraside, yargıda ve diğer kurumlarda devam etmektedir.

Boşaltılan alanlarda da iktidarın ‘yandaş’ kadrolaşması başladı…

Aslında “paralel yapı ile mücadele” söylemi iktidarın devleti tamamıyla ‘tek adam’ın kontrol etmesi sürecini de başlattı…

Bu sürecin son adımı ise TBMM’de görüşülmeye başlanan Maarif Vakfı Yasasıdır.

Kurulması düşünülen vakıf ile Milli Eğitim Bakanlığı bir bakıma devre dışı bırakılmakta ve o alanı vakıf mütevelli heyeti doldurmaktadır!

O mütevelli heyeti nasıl oluşmaktadır?

TBMM’ye sunulan yasa teklifine bakacak olursak, mütevelli heyetini tamamen hükümet belirleyecek. 12 kişilik heyetin 4’ünü Cumhurbaşkanı, 3’ünü hükümet atayacak. Geriye kalan 5 kişinin 2’sini Milli Eğitim Bakanlığı, 1’ini Dışişleri Bakanlığı, 1’ini Maliye Bakanlığı ve 1’ini de YÖK atayacak.

‘Saray’ın hükümet üzerindeki gücü dikkate alındığında, vakfın karar organını kimin belirleyeceği kolayca anlaşılmaktadır.

Vakfın kuruluşu için Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden 1 Milyon TL aktarılacak.

Merkezi İstanbul’da olan vakıf, yurt dışında okul öncesi eğitimden, üniversite eğitimine kadar tüm eğitim süreçlerinde burs verecek; okul, eğitim kurumu ve yurt gibi tesisler açacak. Yurt içinde de dâhil olmak üzere bu kurumlarda görev alabilecek eğitmenleri yetiştirecek olan vakıf, araştırma, geliştirme çalışmaları yapacak, yayınlar, metotlar geliştirecek.

Ayrıca vakfın eğitim kurumu ve yurt açtığı şehirlerde başka bir kamu kuruluşu eğitim kurumu ve yurt açamayacak.

Vakıf kendi eğiticilerini yetiştirebilecek!

Yurt dışında kamuya ait varlıklar Bakanlar Kurulu kararı ile bedelsiz olarak vakfa devredilebilecek.

Yasa TBMM’den geçerse, Cumhurbaşkanı ve onun talimatı ile Bakanlar Kurulu ile bakanlar ve YÖK, mütevelli heyetine üye ataması yapacaktır.

TÜRGEV, Ensar Vakfı, Birlik Vakfı, TOGEM-DER, ÖNDER ve İlim Yayma Cemiyeti başta olmak üzere yandaş vakıf ve kuruluşlarla ilişkili yandaş isimler mütevelli heyetine atanabilecektir.

Böylece “paralel yapı” eğitim alanından tasfiye edilirken, yerine ‘saray’ bağlantılı yeni bir ‘paralel yapı’ kurulmaktadır.

Yurt dışı sonrası sıra yurt içine de gelecektir.

Yeni müfredat ve yeni MEB Teşkilat Yasası ve uygulanması düşünülen 3+3+3+4 sistemi ile Milli Eğitim Vakfı birlikte düşünüldüğünde şunu söylemek olanaklıdır.

‘Saray’ “hedef 2023” için eğitim yolu ile yeni bir kuşak yetiştirmenin gayreti içindedir.

“Yeni Türkiye” için yandaş bir ‘kültür devrimi”(!) olarak da değerlendirilebilir…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?