NELER OLUYOR BİZE?

NELER OLUYOR BİZE?

“CENNETİ” ve ”CEHENNEMİ” illa ki gelecekte arama…!!

İkisi de şu an burada mevcut. !

Ne zaman birini ‘Çıkarsız’, ‘Hesapsız’ ve ‘Pazarlıksız’ sevmeyi başarırsak, ”CENNETTEYİZ” aslında…!!

Ne vakit birileriyle ‘Kavgaya’ tutuşsak, ‘Nefrete’, ‘Hasede’, ‘Yalana’ ve ‘Kine’ bulaşsak, tepetaklak ”CEHENNEME” düşüveririz…” ŞEMS-İ TEBRİZİ

Hiç düşündünüz mü?

Neler oluyor bize? Sahi ne oldu da birden bu durumlara geldik? Ya da bu duruma gelmemek için ne yaptık?

Bence hiçbir şey yapmadık ve sadece yapıyor gibi görünüp sadece seyirci kaldık. Ve her olayın karşında suçlayacak birilerini aradık. Peki; kendimiz ne kadar suçluyduk? Bunu hiç hesaba katmadık.

Yıllardır parça parça bölündük. Bunun adını da siyaset koyduk. İçimizde bölündükçe çoğalan canavarların farkına dahi varamadık. Gençlik yıllarımızda sağ ve sol diye sözler ortalıkta dolaşıyordu. Sağcıların ‘Faşist’, Solcuların ‘Komünist’ diye adlandırıldığı dönemlerde eğitim hayatımızı çaldılar elimizden. Nice 18’ni görmeyen gençler toprağa verildi. Her iki taraf da meydanlarda ölen arkadaşların ardından sloganlar attı. O yıllardan aklımda kalan “Hayrettinler ölmez” benzeri sloganlar atıldı. Ama maalesef yüzlerce genç öldü. Derken sokaklarda akan kanın gövdeyi götürdüğü güzel ÜLKEM’de bir sabah uyandığımızda tüm silahların sustuğunu gördük. Aklıma o zaman şöyle bir soru gelmişti: “Sivil İdare gitmiş, yerine Askeri İdare gelmişti. Neden olayların bu hale gelmesine seyirci kalınmıştı? Neden siyasi fikirlerin, kan dökülmeden de savunulacağı öğretilmemişti?

Neden?

Kökeni Yunanca (démokratia)  sözcüğünden gelen DEMOKRASİ ile yönetilen bir ülke idik, neden uymadık kurallara.

Madem;

Demokrasi toplumdaki siyasi, ekonomik, dini, kültürel, etnik ve yasal eşitlik konularında öne çıkan bir yasa anlayışı ise anlattılar da bizler mi anlamadık? Okuttular da biz mi hayır dedik? Yasal eşitlik, özgürlük ve hukukun üstünlüğü en önemli bir unsur ise; biz mi kuralları çiğnedik? Madem, demokrasi bu kadar geniş ve güzel bir yönetim şekli ise neden yasaklar ülkesi olduk? Ya da neden işimize geleni vatansever, gelmeyeni de vatan haini ilan edip, yıllar sonra hain diye ilan edilenlere ismi itibarını geri verdik? Galiba önce ölmek için zemin hazırlayıp, sonra öl emrini verip ve daha sonra da kahraman ilan etmekti DEMOKRASİ.

1980’li yıllara kadar insanlara işkence hayatı yaşatan olan siyaset; sonra birden duruluyor ve her şey süt liman oluyordu. Ülke ne kadar geri gitmiş ya da yerinde saymış ne fark eder. Önemli olan hâlâ demokrasi adına siyasetin varoluşudur. ‘Siyaset’ kelimesi de Arapça kökenli bir kelimedir. Kelime anlamı ise at eğitimi, at talimi anlamına gelmektedir. Bir nevi en iyi koşan kazanır, en iyi eğitim alan kazanır gibi. Bizde siyaset güçlü olan kazanır manasında hal almıştır.

1980 sonrasında yeni dönem isimleri ile parlayan bir siyasi tabloya sahip olduk. Kısmen de olsa Sağ ve Sol kavgaları durdu. Çünkü birçoğu o dönemde yok edilmişti. Sindirilmiş ve susmamış olsalar da susturulmuşlardı. Derken yollar, köprüler yapılmaya başlandı. Elektrik olmayan köylere direkler dikildi. Ve bunların Devletin asli görevlerinin olduğunu unutup hükümetlere bağladık. Kuyruklar bitti. Özeleştiriler yerini aldı. Özeleştiriler yerini alırken türlü türlü hikâyeler yazıldı… Kimsenin silgisi yoktu. Hep yazdılar ve çizdiler. Derken ‘Din’e el attılar. Peşin hükümler verdiler. İnananlar, inanmayanlar… Bu nasıl zihniyetti ki; Sağcılar imanlı, Solcular imansız!… Ey büyük Rabbim, neydi bu insanlığın günahı? Sen bize her türlü lütfu bahşetmişken biz birlik olamıyor yine bölünüyorduk. Unutmuştuk birçok değerlerimizi. ‘Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar’ için için kemiriyordu beynimizi.

Unutmuştuk değerlerimizi, örflerimizi, adetlerimiz. Köylü, şehirli, okumuş, okumamış derken aydın ve cahil kesim diye de bölünmedik mi? Madem bunca aydın vardı, neden aydın olmayanları aydınlatmadılar? Ya da okumakla aydın mı oluyordu insan? Eğer etrafına mum olamadıysa neye yarardı aydınlığı kendinden başka? Evleri böldük, çocuklarımızı böldük, okulları böldük. Bölünürken nüfusu azalttık. Sığamadık onca odalı evlere, yaşlılarımızı böldük de çoğu zaman bir ekmeğimizi bölemedik komşuyla.

Cenneti yaşamak varken dünya da; hırs, nefret, kin ve çıkar tohumları ile Cehennemi yaşadık.

Ne sevmeyi bildik ne de sevilmeyi.

Ne güzel söylemiş ŞEMS, ‘Cenneti’ ve ‘Cehennemi’ de illa ki gelecekte arama…!!

Gün birlik ve beraberlik içinde olma vaktidir. Güzelim Ülkemizde bunca bölünmüşlük yeter. Her köşesi ayrı bir cennet olan güzel yurdumun daha çok cehenneme çevrilmesine izin vermeyelim. Dilerim her gün aldığımız şehit haberlerimiz son olur. Son olur ocaklara düşen ateş son… Saygı ve sevgilerimle.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?