SİSDAĞI YEMEKLERİ

SİSDAĞI YEMEKLERİ

Sisdağı yemeklerini çeşitleyemeyiz.Giresun’da,Eynesil’de ve diğer yaylalarda ne yeniyorsa Sisdağı’nda da onları bulursunuz.Bir iki istisna hariç.Ama bir farkı vardır.O da lezzetlerdir.

SİSDAĞINDA KAVURMA

Geçen gün Giresun’da bir arkadaş gurubuyla oturmuş,sohbetteyiz.Karşı masada oturan beni tanıyan ancak benim çıkaramadığım orta yaşlı bir bey bana döndü.

-Hocam bana” Sisdağı Pazarında et kavurması yapan kadınlar var.Etini al,kadınlara ver kavurup sana versinler” demiştiniz.”Geçen yıl Sisdağı pazarını boydan boya gezdim,et kavuran kadınları bulamadım”dedi.Ben sohbette olduğumdan ona gerekli cevabı veremedim.

30 Temmuz.2016 Cumartesi günü yol ve yayla arkadaşım Mehmet Ödemiş Hoca ile saat 7.30 da Sisdağı pazar yerindeyiz.Recep Usta’nın tek katlı çay ocağında ikişer bardak çayımızı yudumlarken ;güneşin üzerine yeni düşmeye başladığı pazarcı çadırları ile,her tarafı aleni görünen Halil Tepesi ve Kayasis’e baka baka bir saat kadar oturduk.

Daha sonra şöyle etrafı bir kolaçan edelim istedik. Önce tamamı topuk otlu yayla çimenlerini,sonra yeni kurulan pazarcı tezgahlarını gezdik.Oradan tamamı 20 ye yakın taze et satan kasapları görelim istedik.Uzunca bir barakanın önünden geçerken etrafında kesilmiş çam ve gürgen odunlarının yığılı olduğu yan yana dizilmiş 4 tane kuzine gördük.Başlarında ayakta duran ve bize bakan a

Ağasarlı kadınlara yaklaşınca ilk baştaki kadının:

-Uşşağum.Gidun havu aşağudan 3,4 kilo et alunda paha geturun.Size bir kavurma yapayum da tadu tamağunuzda kalsun.

Cevap vermedik.Bir kadına bir de düzlekte kurulmuş kuzinelere baktık.Hatta arkalarında her birine ait özel bölümlü tamların içini gözetledim.Ağzı ağzına kesilmiş kuru odunlarla doldurulmuştu.En sondaki kadında bize.

-Evladum şuradan beş kilo et al. Paha getür.Sizin için kavururum demesin mi.

Ha üç kilo,ha beş kilo kavurma.Dilleri şen olsun.Demek ki yiyeceğimizi keşfettiler.Hani bizde de ilk bakışta”etçi” bir görüntü de yok değil.

Aklıma Giresun’da” Sisdağına çıkınça taze et al,kavurmacı kadınlara götür.Kavursunlar. Onları afiyetle ye.Karnın lezzetli bir kavurma görsün “deyişim geldi.

ALİ USTA’NIN KELLE PAÇASI

Sisdağı Çayır Obasında bulunan kahvehane bitişiğinde bir tane lokanta vardır.Bu lokantanın aşcisi Ali Ustadır.

Kahve kapısında oturmuş sohbet ediyoruz.Masamızda bulunan Ali Ustaya soruyorum.

-Ali Usta çarşıda duydum.Senin en kaliteli yemeğin paça kelle çorbası imiş.Bu yemeği ne zaman pişirirsen cami hoparlörinden ilan et. Bizzat yemeye geleceğim.

-Hocam pazartesi öğleden sonra yemek hazır.Salı ve çarşamba günleri de yiyebilirsiniz.

Yayla arkadaşım Mehmet Beyle yatsı namazını cemaatle kılalım diye kahveye çıkıyoruz.Bitişikte bulunan lokantada patron bir masada,iki kişi diğer masada oturmuş çorba içiyorlar.Kahvede buluşmak üzere bizi bekleyen Ruhi Hoca’ya soruyorum.

-Bunlar ne yiyorlar?

-Kelle paça.

-Bu gün pazartesi mi?

-Evet.

Haydin arkadaşlar kelle paça çorbası içeceğiz.Parası benden.

Namaza kadar işimizi görmek üzere lokantaya giriyoruz.Ali usta sabah erken uyuduğundan istirahate çekilmiş.Patronu Hasan Usta bize yaklaşıyor.

-Hasan Usta bize üç porsiyon kelle paça getir.Kaynar olsun.

Çorbalar geliyor.Her birisi duble bol taneli ve zengin çeşitli olarak metal taslara konulmuştu.Midemizden önce gözümüz doydu.Lezzeti müthiş.Gülerek,şakalaşarak yiyoruz.Ben kırmızı biber koyduğumdan sade olarak tadını almak için yarım porsiyon daha istiyorum.

O akşam üzerime para almadığımı fark edip, ücretini Mehmet Beye havale ediyorum.

Ertesi sabah,yani salı günü tekrar kelle paça yemeye gidiyoruz.Bu sefer servisi Ali Usta yapıyor.Bu seferde iki porsiyon çorba içiyorum.Ve Ali Ustaya bu yemeğin lezzet sırrını soruyorum.

-Hocam önce kelleyi parçalıyorum.En az bir gün kanı çıksın diye bol suda bekletiyorum.Sonra kazanda kaynatıyorum,soğumaya bırakıyorum.Donmuş yağını alıp kalan suyu döküyorum.Sonra doğrayıp,orijinal yağı ile kaynatıp çorba yapıyorum.İçine koyduğum işkembeyi itina ile temizliyorum ve öylece kaynatıyorum..

-Ali Usta bu çorbanı gereği kadar tanıtırsak. Bize inanıp bunu yemek için yaylaya çıkanlar; yemeye çorba bulamazlarsa çok ayıp olmaz mı.

-Hocam o vakit” Haşlamam da var.Haşlamamı da yaz”demez mi.

-Ama Ali Usta ben haşlamadan yemedim ki.Yemediğim bir şeyi yazmam ve meth etmem ayıp olmaz mı?

SAÇ KAVURMA

29 Temmuzda koşa koşa gittiğimiz Abaluğu Osman’ın yerinde yemeye doyamadım kaburga yemeğinin bittiğini görünce köfte yiyerek ayrılmıştım.10 Ağustos çarşamba günü bu sefer belki buluruz ihtimali saat 13.30 Abaluğu Osman’ın lokantasına damladık.Gene kaçırmış,geç kalmıştık.

Umduğumuzu değil bulduğumuzu yiyelim dedik.

Yemeklerimiz geldi.Karşı masada yemek bekleyen, orta yaşlarda,orta kilolu,başı mavi şeritli eşarp ile örtülü bir kadın oturuyordu.Bizim yemek işi yirmi dakika sürdü.Bu arada yan masaların hepsi bizden önce dolmuştu.Çoğu tas kavurma yiyordu.Her masa da en az 4 kişi oturuyor,bazılarında sekiz kişi kadar oturan da vardı.Kadın sandalyesine yaslanmış etrafı seyrediyor,yemeğini bekliyordu.

Çayımızı içtik.Paramızı ödedik.Lokantadan çıkacağız kadının masasına pişmiş bir adet saç kavurma geldi.En az dört kişilik.Ortasında bir porsiyon pilav ,pilavın üstünde iki dilim tatlı.Biraz evvel hayal mayal baktığım bu kadına bu sefer çok daha dikkatli baktım.Çatalı ile iştahlı iştahlı kavurmaya girişmişken sanki bana; “bunu yerim,bu kadar daha olsa onu da yerim” der gibi geldi.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?