EĞİTİMDE BİRİKEN SORUNLARI ÇÖZMEK YERİNE…

EĞİTİMDE BİRİKEN SORUNLARI ÇÖZMEK YERİNE…

Eğitim; ekonomik, sosyal, siyasal, teknolojik ve diğer tüm alanlarda toplumsal kalkınmanın itici gücü, bir ülkenin var olma nedeni olarak görülmekte.

Ülke insanın bugünü ve geleceğine yapılan en önemli yatırım.

İçerisinde bulunduğumuz dönem bilgi, bilim ve teknoloji çağı olarak adlandırılmakta.

İnsan yaşamının her evresinde çok hızlı bir dönüşüm ve değişiklikler yaşanmakta.

Eğitimi aracı kılarak gelişmiş ülkeler arasında yer almak zorunluluğumuz bulunmakta.

Başarılı olabilmenin tek yolu, bilgi toplumu olabilmeden geçmekte.

Son günlerde bazı vakıf, cemaat ve derneklerin eğitim üzerinde söz sahibi olmaya başladıkları, okullarda uygulama yaptıkları basına yansımakta.

MEB görevini diyanete devretmiş görüntüsü vermekte.

Eğitimde niteliği artırılmasına yönelik çalışmadan söz eden yok.

4+4+4’ün uygulanma sonuçları içler acısı.

PİSA sonuçlarına göre OECD ülkeleri arasında en sonlarda yer almaktayız.

MEB tarafından yapılan sınav sonuçları dikkate alındığında da değişen bir durum yok.

Öğretimin öğeleri arasındaki çatışma son hızıyla devam etmekte.

Öğretmen yetiştirme yetersizliğinden kaynaklanan başarısızlığa çözüm aranmamakta.

Yöneticiler liyakatten tamamen uzak ve başarısızlar.

Eğitimde fırsat eşitliği ve okula erişim sağlanamamakta.

Liselere geçiş ve üniversite sınavları ele, yüze bulaştırılmış durumda.

Ülkenin dinamiği olması gereken meslek liseleri bir kenara atılmış gibi.

Eğitimde görünen bu olumsuzluklara daha onlarca madde ekleyebiliriz.

Kısaca, okul öncesinden üniversiteye değin eğitimde yığınla biriken sorunlara çözüm  arama isteği bulunmamakta ve kimsenin de umurunda değil.

Bakanlığın hedefi imam hatip okullarına kayıtlı öğrenci sayısını 1.2 milyona çıkarmak.

Bu amaca ulaşıldığında tüm sorunlar çözülmüş olacak.

Böylece ‘dindar ve kindar nesil yetiştirmek’ daha da kolaylaşacak.

4+4+4 değişikliği ile birlikte eğitimin inanç kurallarına göre biçimlendirilmesine yönelik çabalar hızla artmaya başladı.

MEB’nın, herkesin tanıdığı Ensar Vakfı, diğer cemaat ve derneklerle yapmış olduğu protokol kısa sürede meyvelerini vermeye başladı.

Bu birliktelik Diyanet İşleri Başkanlığı’nın katılımı ile daha da perçinleşti.

Bazı okullarda spor salonları mescit yapılmakta.

Etkinlik adı altında, başörtüsü takılan anaokulundaki kız çocuklarına gelin giysisi giydirilerek, damat rolü verilen çocuğun ayağı yıkattırılmakta.

Öğretmenler ‘evlere servis’ yapılarak ‘dini sohbet’ görevi verilmekte.

Sırtları sıvazlanarak, devletin her kademesine yerleştirilen ve ‘hizmet hareketi’ olarak görülen, karşı çıkanlara ‘vatan haini’ denilen dönemlerin farklı bir sürümü yaşanmakta.

FETÖ’nün uzun soluklu mücadelesinin ülke yönetimini ele geçirmek olduğu iş işten geçtikten sonra anlaşıldı, bedeli çok ağır oldu.

MEB’nın her kademedeki okullarda yapılacak tüm etkinliklerin diyanet, Ensar Vakfı ve bazı derneklerle yaşama geçirmeye çalışmasının sonuçlarının uzun vade de nelere mal olabileceğinin düşünülmesi gerekmekte.

FETÖ’ne ‘aldatıldık, kandırıldık’ ama artık böyle olmayacak denilebilinir mi?

Eğitimin her alanında öbek öbek biriken sorunları çözmeye çalışmak yerine diyanet, Ensar ve diğerlerinden çözüm bulmasını istemekteki amaç ne olabilir?

FETÖ, yıllar öncesinden sinsice belirlediği hedeflerine ulaşmak için mücadele etmiş, şimdikilerin amacı onlarınkine benzemiyor yaklaşımı inandırıcı olamaz.

Birbirlerinden farkları yok. ‘Al birini, vur ötekinin sırtına’

‘Bir olaydan zarar görenler benzer işlerle karşılaşmadan önce gerekli önlemleri alır ve titiz davranırlar’ anlamı taşıyan, ‘Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer’ atasözü boşuna söylenmemiş.

MEB’nın işbirliği yaptığı diyanet işleri başkanlığı, vakıf, cemaat ve derneklerin eğitime sunacakları hiçbir katkıları olamaz.

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?