Arka planı iyi görmek gerekiyor

Arka planı iyi görmek gerekiyor

Sosyal Medyada “şeytan” lakaplı eski milli futbolcu Rıdvan Dilmen,“güçlü Türkiye için ben de varım” kampanyası başlatmış.

Sonra da milli futbolcular Arda Turan ve Burak Yılmaz’da, sanatçı Murat Boz’da sosyal medyada “evet” amaçlı bu kampanyaya katılmışlar.

Daha sonra sosyal medyada, video ile “evet” amaçlı “güçlü Türkiye için ben de varım” çağrısına siyasilerde katılmışlar. Gençlik ve Spor Bakanı Çağatay Kılıç, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’te bu kervana katılmışlar.

‘Şeytan’a uyup bu sosyal medya çağrısına başka katılımcılarda olacaktır.

Kampanyanın ‘şeytan Rıdvan’ tarafından başlatılmış olması ilginçtir. Gerek NTV’de, gerek son zamanlarda TRT’de spor yorumcusu olarak oldukça iyi kazanıyor.

Yani vicdanı değil cüzdanı güçlü!

Şimdi ise gözünü Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığına dikmiş. “Saray” desteği seçilmesi için önemli. Bu nedenle PİAR çalışması da gerekiyor.

Sosyal medyadan başlattığı ‘şeytan’lık bu açıdan önemlidir.

‘Şeytan’ın önünde birde örnek var. Hidayet Türkoğlu.

Hidayet Türkoğlu, ‘saray’ desteği ile Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanlığına seçildi.

Şimdi benzer yolu ‘şeytan Rıdvan’ düşünüyor.

Bakalım bu şeytanca düşünülmüş sosyal medya videoları ‘şeytan’ Rıdvan’ı TFF Başkanlığına taşıyacak mı? Göreceğiz.

***       ***

Bu sosyal medya videoları bir gerçeği ortaya çıkardı. Referandumda “evet” diyeceklerin temel sloganı “güçlü Türkiye için” olacak görülüyor.

Demek ki bugüne kadar Türkiye “güçlü” değilmiş.

15 yıldır ülkeyi tek başına yürüten AKP iktidarı da “güçlü” değilmiş!

“Güçlü” olmak için, TBMM etkisizleşmeli, yasama, yürütme ve yargı tek kişinin yönetimine mi bırakılmalı?

Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter sistem yerine, CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin dediği gibi “Tekbaş sistemi” ile mi “güçlü” olacağız?

Türkiye değil, bir kişi “güçlü” olacak!

Bir kişinin “güçlü” olduğu ve tüm sistemi kontrol ettiği yönetimlere de ne yazık ki demokrasi denilemez. Adı cumhuriyet olsa da!

Aslında bu adımın arka planını iyi görmek gerekiyor.

Geçtiğimiz dönem TBMM’de Balıkesir Milletvekili olan Tülay Babuşçu, cumhuriyet için ne demişti?       “ 600 yıllık imparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi.”

O günlerde bu söz tartışıldı.

Bugünlerde aynı amaçlı başka sözlerde ediliyor.

AKP Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu, “100 yıllık prangadan kurtulacağız” açıklamasında bulundu.

“Hedef 2023” sloganı ile Taşkesenlioğlu’nun “100 yıllık pranga” sözüyle neyi amaçladığı sanırım gayet açıktır. Aynı zamanda Babuşçu’nun “90 yıllık reklam arası” sözü ile de örtüşmektedir.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un “parantezi kapatacağız” sözü de aynı amaç için söylenmiştir.

Özetle hedef, 1923 yılında Atatürk’ün kurduğu cumhuriyettir.

Nitekim iktidara yakın yandaş gazete Yeni Şafak yazarı İbrahim Karagül, köşesinde gayet açık olarak şöyle diyor.

“Referandumda gerekirse kapı kapı gezilecek, bunu bir Türkiye mücadelesi bilerek, yüz yıldır yaşanan hesaplaşmanın son aşaması görerek yapılacaktır.”

Şimdi arka planda hedefin ne olduğu gayet açık değil mi?

Siz bakmayın Başbakanın, “cumhuriyet 1923 tarihinde kuruldu ve rejim tartışmaları bitti” açıklamasına… Arzu edilen sisteminde adı ‘cumhuriyet’ olacaktır ama demokrasi, çoğulculuk ve kuvvetler ayrılığı olmayacaktır.

Üniter devlet yapısı, ulusal egemenlik ve tam bağımsızlık temelinde kurulmuş olan Atatürk Cumhuriyeti, BOP hedefine engeldir.

Bu nedenle, anayasa değişikliği BOP için yapılmaktadır.

Siz bakmayın ‘şeytan’ Rıdvan ve arkadaşlarının, AKP’li vekillerin “güçlü Türkiye için evet” söylemine…

Söylemek istedikleri ama bir türlü söyleyemedikleri ‘Federal Türkiye’ dir…

“90 Yıllık reklam arası” , “100 yıllık pranga” , “parantezi kapatacağız”, “ Yüz yıldır yaşanan hesaplaşmanın son aşaması” sözleri niyeti açıkça ortaya koymaktadır.

***               ***

Siyasetiyle, ekonomisiyle, kültürüyle dışa bağımlı hale getirilen Türkiye’ye, yıllardır küresel elitler ‘yeni anayasa’ dayatmaktadırlar.

‘Yeni anayasa’ ile hedeflenen başkanlık sistemine dayalı yeni Türkiye’dir.

Bu yolla TBMM işlevsizleştirilecek. Tüm yetkiler, küresel elitlerce desteklenen ve seçtirilen bir kişiye bırakılacak.

Partili ve yetkili başkan aynı zamanda TBMM’de güçlü olacak. Bu yolla her istenilene uygun adımları rahatça atabilecek.

İstenilen nedir?

Küresel elitlerin istediği, Federal Türkiye’dir.

1988 yılında Özal’ın imzaladığı Avrupa Yerel Özerklik Şartı ile ilk adım atıldı. (TBMM bu anlaşmayı çekinceleri nedeniyle bütünüyle onaylamadı)

2004 Aralık ayında dönemin Başbakanı Erdoğan, Kanal D Televizyonunda, Fatih Altaylı’nın Teke Tek programında,  başkanlık sistemi ile ilgili görüşlerini açıklarken Altaylı,   ” başkanlık sistemi eyalet sistemine dayanmaz mı” diye sorunca aldığı yanıt şu olur.

“Tabi altı kaval üstü şişhane olmaz.”

Nitekim 2006 yılında eyalet sisteminin altyapısını oluşturacak Bölge Kalkınma Ajansları kurulur.

2012 yılında Büyükşehirler yaygınlaştırılır. Günümüzde bu yaygınlaştırma devam ettirilmek isteniyor.

Şimdi MHP desteği ile finale doğru gidiliyor.

Referanduma gitmesi beklenen anayasa değişikliği paketinin içeriği oldukça önemlidir.

Maddeler dikkatlice incelendiğinde, cumhur-başkana uluslar arası sözleşmeleri tek başına onaylama yetkisi var!

Anayasanın 123. Ve 126. Maddelerinde yapılan değişiklikler ile federatif yapıya gidecek adımları atma yetkisi var.

Yarın seçilen başkanın Avrupa Yerel Özerklik Şartını onaylamayacağının garantisi var mı?

Başkanlık sisteminin uygulandığı ülkelerde var olan federatif sisteme yönelik adımlar atmayacağının garantisi var mı?

Erdoğan 2004 Aralık ayında Fatih Altaylı’nın, “başkanlık sistemi eyalet sistemine dayanmaz mı” sorusuna ne yanıt veriyordu?

“Tabi altı kaval üstü şişhane olmaz.”

Anayasa değişikliğini BOP için küresel elitler istedi. TBMM’den geçti. Referandum sürecine doğru gidiliyor.

Kamuoyundan içeriği kaçırılıyor. Halkımızın arka planı görmesi istenmiyor! “Güçlü Türkiye, güçlü lider” sloganı ile geçiştiriliyor!

Türkiye adım adım Federal Türkiye Cumhuriyetine doğru sürükleniyor.

Halkımız dünya elitlerinin bu planını bozabilecek mi?

Anayasa değişikliğinin tüm arka plan, açık ve anlaşılır bir dille anlatılabilirse bu olanaklıdır.

OHAL şartlarında bu olanaklı mıdır?

İşte o noktada kaygılarım var.

Bu ahval ve şerait içinde dahi vazife yerine getirilmelidir…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?