BALIK

BALIK

Karadeniz’de hamsi,palamut,istavrit,istavritin oğlu kıraçe, mezgit, kalkan, barbun, dil balığı,lüfer..v.s kalmamış. Kalmışsa, 80 milyonu doyurmayacak kadar azalmış. Hatta bir tadımlık,bir tavalık,bir tepsilik,bir mangal yapılacak bollukta değilmiş.Karadeniz kurumuş.

Devlet Su Ürünleri, balıklar yumurtlasın. Yumurtalardan çıksın, yavrular büyüsün,standart seviyelere ulaşsın diye her 15 Nisan bir Eylül arasında “balık tutma”yasağı koymuş.

Bu yasağa büyük tekne ve sandallar uymaya çalışıyor. Kayık, olta ve elle ile tutmak serbest.

Küçük balıkçılar yaz boyu bulabilirse mezgit ve istavrit yakalamaya çalışıyor. Tuttuklarını da küçük kasabalarda halka arz edip üç beş kuruş kazanıyor.

Karadeniz’i, Akdeniz’i, Ege denizini bu oranda kim kuruttu dersiniz. Balık satıp geçimini bu yolla sağlayan esnaf ve küçük ölçekli kayık sahibi balıkçılara sorarsan;büyük oynayan tekne sahipleri.

Kimler bunlar.

Büyük motorlarla, büyük teknelerle balık avlayanlar. Trollerle denizin diplerini silip süpürenler. Böylece balık yuvalarını, balık yumurtalarını, balık yavrularını dağıtanlar. Sonar kullananlar. Uzaktan su altında büyümeye çalışan yavru balıkların ebatlarını gördüğü halde yakalayanlar. Her biri mermiyi kendi ayağına sıkıyor. İşte denizlerimizi bunlar kuruttu diyor.

İnsan boş, kuru ve şebek yoklu tezgâhlara bakıyor da, Ağustos ayında dilim dilim kızarttığı 40 cm’lik istavritleri,30 mezgitgilleri, 50’lik lüferleri, 45’lik kötekleri, 50’lik palamutları, kasa kasa hamsileri özlüyor. Kim bakardı Norveç’in buzlu uskumru balığına, muhtaç mı idik havuzlarda yemle yetişen sözde alabalık ve somon balıklarına.

Balık yemek, olta ile balık tutmak için Karadeniz’e gidilmez. Karadeniz değişmedi, balık yemeyi, yedirmeyi düşünen kafaların değişmesi gerekir. Elin memleketlerinde bırakın denizlerini, derelerinde sürü, sürü balıklar dolaşıyor.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?