BAŞIMIZDA BULUNAN SİYASİ LİDERLER HEM BİZİ HEM DÜNYAYI GÜLDÜRÜRLER (2)

BAŞIMIZDA BULUNAN SİYASİ LİDERLER HEM BİZİ HEM DÜNYAYI GÜLDÜRÜRLER (2)

Dün bildiğiniz gibi yeni bir “sayfa sohbeti” dizisine başladık…

Ve ilk ‘sayfa konuğumuz’ da (sıralama yapmadan aldığımız) Sayın Demirel’di…

Bugün ise sayfamızda daha çok ‘Orta Direk’ kurtarıcısı olarak ön plana çıkan; Sayın Turgut Özal’dan söz edeceğiz…

Bakalım ‘başımızda yönetici bulunduğu süre zarfında’ ne kadar gaf yapmış veya yola-ize ne kadar ‘inci’ dökmüş göreceğiz!…

Ancak izin verirseniz; sayın Özal’ın incilerine geçmeden önce çok küçük tarihsel bir saptama yapmak istiyorum.. Ve o’da şu;

Sizlerin de çok iyi bildiği gibi Cumhuriyetimiz 1923 yılında kuruldu.

Ve derken Mustafa Kemal Atatürk aramızdan ayrıldıktan sonra;

1950 yılında hem parlamenter demokrasi ve hem de Amerika’yla buluşuldu!…

1980 yılında ise -yönetsel anlamda- ABD’nin karşısında hep’ten “Hazır ol” vaziyetinde duruldu!…

İtirazı olan var mı?

Olacağını sanmıyorum…

Bir itiraz olmadığına göre, şimdi asıl mevzumuza geri dönüyorum.

Yıl: 1980

Ve birilerinin arzuları gerçekleşti!

Yıl: 1983

ABD Patentli Sayın Turgut Özal başımıza geçti…

Ve Özal ile birlikte başladı kırılmalar!

Soldan-Sağa kıvırmalar!

Birdenbire liboşlaşmalar!

Ve Sayın Turgut Özal ile başladı IMF ile kucaklaşmalar!

Dünya Bankasıyla tokalaşmalar!

Sayın Özal’ın marifetiyle başladı ‘kamuya ait malları’ satışlar!

Önce ‘Banka’ kurup, sonra ‘Bankanın’ içini boşaltmalar!..

Her neyse, benden bu kadar özet yeter…

Şimdi hızlandırarak sıralayacak olursak ne diyordu Sayın Özal;

Rüşvetin önünü açmak için; “Benim memurum işini bilir”

“Gemisini yüzdüren kaptandır”

“Allah zengini sever, bende zenginleri severim”

“Devlet millet içindir, millet devlet için değil”

Anayasada işine gelmeyen maddeler olunca ve o maddeleri ihlal edince ne diyordu?

“Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz!”

Başka?

Muhalefet toplu taşımacılığı önerdiğinde ne diyordu?

“Demir yolları Moskof işidir”

(Ama daha sonra Eskişehir hızlı tren hattını yaptı)

Başka ne diyordu?

Örneğin Amerikalıların Irak’ta çıkarmak istediği savaşta ABD’nin yanında yer almak istediği için milleti nasıl ikna etmeye çalışıyordu; “Bir koyup, üç alacağız”

Yok, yok yooookk!…

Sakına-sakın bunu yanlış anlamayın, bunu bir küfür olarak değil, ekonomik kazanım olarak ifade etmeye çalışıyordu…

Ha, küfür içerikli ve nitelikli ‘inciler’ dökülmedi mi ağzından? Döküldü…

Örneğin; Ege ve Kıbrıs konusunda komşumuz Yunanlılara ders vermek için; “..kodum mu oturturum” dedi…

Hatta muhalefet kendisini eleştirmekte çok ileri gidince;

“Birazda küçük Turgut’la oynasınlar” diye cinsel mesaj içerikli bir söz söyledi ama muhalefette bunu yanıt vermekte gecikmedi ve şöyle bir mesaj yetiştirdi;

“Küçük Turgut’la Semra Hanım oynasın!”

Başka, başka, daha başka hangi ‘incileri’mi döktü?

Oooooo!…

Hangi incileri dökmedi ki!

Daha Başbakan olalı üç yıl olmuş ve 1986 yılına gelinmişti ki; ve ortada daha fol yok, yumurta yokken; “Çağ atladık” deyiverdi…

İster inanın, ister inanmayın aynen böyle dedi…

Ve daha sonra; “Orta Direği” kurtaracağım dedi…

Fakat orta direk hepten batıp, yerin dibine girdi!…

Başka?

“Ben seçimlerden önce zam yapacak kadar enayi değilim” dedi.

1983 yılında yönetime geldiğinin hemen ardından PKK eylemleri başlayınca “Bir avuç çapulcular, üstesinden geliriz” dedi…

Ardından sayıları 80 bini aşan ve Emekli Sandığına tabi sivil bir “Korucular Ordusu” kurdu…

Konuyu biraz daha ileri götürerek; “Ülkenin yönetimi 8 Eyalet üzerinden düşünülebiliriz” diye demeç verdi…

Ne o sıkılmaya mı başladınız?

Tamam anladım sıkılmaya başladınız!

Ama biraz daha sabır deyip, bu ‘Özal’ sohbetini Sayın Özal’a uyarlanan bir fıkrayla bitirelim…

Bir zamanların tonton Başbakanı Sayın Turgut Özal, yönetimde rahatlığı sağlamak için; işin içine başarılı spor takımlarını veya bireysel olarak başarı sağlamış sporcuları da katardı…

Örneğin Galatasaray takımının Avrupa başarılarıyla halkın itiraza yönelik gazını alırdı!…

Türk kökenli, ancak Bulgaristan vatandaşı olan ve dünyaca ünlü Halterci Naim Süleymanoğlu’nu (zulme maruz kalıyor diye) Türk vatandaşı yapıyor ve Türkiye adına Halter kaldırtıyor ve milletin göğsünü kabartıyor ve ülkeyi bir anlamda sporla yönettiği yıllardı!

Mecliste Milli Eğitim Bakanlığının bütçesi görüşülüyordu…

Muhalefet Partisinden ise söz sırası Mustafa Gazalcı’ya gelir.

Mustafa Gazalcı, mikrofona gelir ve -biraz önce koltuğunda- otururken uyarladığı fıkrayı anlatıverir;

“Meclisimizin değerli üyeleri,

Biliyorsunuz bizim başbakanımızın en samimi arkadaşlarından birisi ABD Başkanı George Bush’tur…

Birbirleriyle çok samimidirler ve sık-sık buluşup görüşürler…

Bir gün sayın Özal, ABD’ye giderek, sayın Bush’u ziyaret eder.

Bush, Özal’ın geldiğine sevinir…

Selamlaşıp, kucaklaşma faslı bittikten sonra Sayın Özal, Bush’a;

“Sayın Bush, ne var, ne yok.. Yeni bir buluşunuz var mı? deyince, Bush’ta kasıla-kasıla; “Vallahi yeni bir buluşumuz ve icadımız var ki deme gitsin… Ölüleri diriltecek teknolojik gelişmeyi sağladık” diye bir yanıt alınca, Özal’ın şaşkınlıktan kulakları ağzına varır!…

Bu kez ABD başkanı Bush sorar; “Ülke olarak siz ne gibi bir gelişme gösterdiniz?” diye sorunca, bizim başbakanımızın aklına hiçbir şey gelmez ve sadece sporda başarılardan söz etmek gelir;

“Bizde 8 saniyenin altına koşucular yetiştirdik” deyince şaşırma sırası Bush’a gelir (çünkü dünyanın en hızlı koşucusu ABD’dir)

Fıkra bu ya…

Gel zaman, git zaman ABD başkanının Türkiye’ye ziyaret yapmak ister…

Ve Özal’ın paçaları tutuşur!..

“Yahu” der… “Ya bu adam gelince, benden 8 saniyenin altında koşan sporcuyu koştur da bir görelim derse ben ne yaparım?” diye kara-kara düşünürken; Danışmanlardan birisi imdadına yetişir;

“O kadar sıkıntı etmeyin efendim. Nasıl olsa buraya gelince Protokol ziyareti gereği Anıt Kabir’e çıkacaksınız… Siz ondan önce davranır Atatürk’ü diriltmesini istersiniz… Eh diriltemeyeceğine göre sizden 8 saniyenin altına koşan koşucuyu görmek istemez… Ama birde diriltir ise!… İşte o zaman siz bu rekoru 5 saniyenin altına da düşürürsünüz!”

(Bu uyarlanmış fıkra Emin Çölaşan’nın -Turgut Nereye Koşuyor- kitabında da anlatılmıştır.)

Kusura bakmayın, biraz uzun bir ‘sayfa sohbeti’ oldu…

Yarın ‘Tansu Çiller’in döktüğü incileri toplamak üzere hoş kalın…

Hoşça kalın…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?