Oyuncak mı?

Kaybettiği harçlığını mı?

Yoksa harçlığını çıkarmak için;

Naylon atıklarını mı topluyor?

Bu çöp konteynerinin içindeki çocuklar;

O, mikrop dolu tekenin içinde ne arıyorlar?

Veya da bu çocukların;

Kimin çocukları olduğunu mu merak ediyorsunuz?

Kimin çocuğu olduğunun ne önemi var;

Diyelim ki senin çocukların…

Ve ben böyle dedim diye birdenbire yüzünün rengi değişip ve kulağını da töresel inanç olarak üç kez aşağı çektikten sonra;

“Tövbe, tövbe… Allah yazdıysa bozsun!” diyorsan…

Var say ki;

Benim çocuklarım…

Benim yeğenlerim ve akrabalarım…

Oturduğum mahallede kapı komşularım…

Bunları da inandırıcı bulmadıysanız;

Bu çocuklar, Irak savaşından kaçıp gelen ailelerin çocukları…

Suriye savaşından kaçıp, ülkemize sığınan ananın çocukları…

Gerici Taliban iktidarından kaçıp, bu topraklarda doğan çocuklar…

Vesaire, vesaire…

Ne fark eder…

Hangi ülkenin vatandaşı ve ırkına tabi olursa-olsun;

Sonuçta bunlar, tıpkı hepimizin çocukları gibi masumiyetlerini üzerinde taşıyan pırıl pırıl, tertemiz bir dünyanın özlemini çeken çocuklar değil mi?

Hangi ana-baba ister;

Çocuklarının ‘çöp tenekelerinin’ içinde oynamasını!?

Hangi aile ister;

Harçlığını çıkarmak veya aile ekonomisine katkı sağlamak için, bir çöp konteynerini karıştırıp-bitirdikten sonra diğerine koşmasını!?

O, küçücük çocuklarda istemez mi ki;

Çöp toplama gereksinimi duymayan arkadaşlarıyla birlikte Okul Bahçesinde top oynasın…

Güle-oynaya şakalaşsın…

Ve sabahtan-akşama kadar oradan-oraya çöp konteynerlerinin içinde yatıp kalkmasın…

Kısacası;

Mikrop saçan ‘çöp konteynerlerinin’ içinde satmak için naylon ve benzeri şeyler arayan bu çocuklar, genellikle savaştan kaçan ailenin çocuklarıdır…

Ve bu çocukların;

Kimi okula gidiyor, kimi gitmiyor…

Kimi -yarım yamalakta olsa-dilimizi konuşuyor, kimi konuşamıyor…

Kısacası, zorlanarak bu topluma uyum sağlamaya çalışıyor…

Bence bizim asıl şu soruların üzerinde düşünmemiz gerek;

Bu ‘kirli savaşlar’ çıkarılmasaydı, bu çocukların anası-babası yine de gelip bizim ülkemize sığınırlar mıydı?

Ve şu sorulara da yanıt aramalıyız;

‘Bu kirli savaşları kimler ve hangi amaçla çıkarıyor?’

‘Bu savaş çıkaran patronlarla kimler işbirliği yapıyor?’

Ve üzerinde düşünülmesi gereken bir başka konuda;

‘Bölgemizde çıkarılan bu ‘kirli savaşlara’ hangi kafalar ‘taraftar’ olup ‘Evet’ diyor?…

Ve savaş karşıtları neden suçlanarak içeri tıkılıyor…

Sizce ve hepimizce bu soruların üzerinde düşünmek gerekmez mi?

Özetlersek;

Görseldeki ‘fotoğraf’ üzerinden özetleyerek sohbetimizi bitirmek istiyorum…

Üç gün önce;

Çınarlar Mahallesindeki ‘Balıkçıların’ bulunduğu arkasında bulunan ara sokaktan geçerken iki küçük çocuktan birisi Çöp Konteynerinin içinde, birisi dışarıda -anlamadığım dilde- konuşup yardımlaşarak atık naylon topluyorlar…

Yaptıkları işe o kadar çok konsantre olmuşlar ki;

Tam yanlarından geçmeme rağmen, beni görmüyorlar…

Az öncede söylediğim gibi benim anlamadığım kendi ana dilleriyle konuşuyorlar…

Yanlarından biraz uzaklaşıyorum;

Uzaktan cep telefonumun kamerasıyla fotoğraflarını çekmek istiyorum…

Üçüncü kare fotoğraflarını çekiyordum ki;

Dışarıdaki küçük çocuk, benim fotoğraflarını çektiğimi görünce çok tedirgin oldu…

Birdenbire gözlerinin içine korku doldu…

Ve ben ayrılınca da, yeniden işine koyuldu…

Son söz olarak (sloganca da olsa) demek isterim ki;

Kahrolsun Halkları birbiriyle savaştıran Küresel Sermaye Güçleri…

Kahrolsun Emperyalizm…

Kahrolsun gözü bir türlü doymak bilmeyen Kapitalizm…

Kahrolsun diktatörce bir yaşam isteyen Faşizm…

Buyurun;

Şimdi söz sırası sizin…