Ha­ya­lim­de­ki Dev­let Baş­ka­nı!..

Ha­ya­lim­de­ki Dev­let Baş­ka­nı!..

“Çev­ren­de­ki ki­şi­ler için­de en zi­ya­de onu be­ğen­me­li­sin ki… Sana acı ger­çek­le­ri her­kes­ten çok o söy­le­sin.” (Hz. Ali)

Yıl 2014… Sayın Recep Tay­yip Er­do­ğan Cum­hur­baş­ka­nı se­çil­dik­ten bir ay sonra zat-ı âli­le­ri­ne âci­za­ne bir mek­tup yaz­mış­tım.
Dört yıl ara­dan sonra tek­rar dev­let baş­ka­nı se­çi­mi­ne gi­der­ken bu mek­tup dik­ka­ti­mi çekti.

Sanki ha­ya­lim­de­ki dev­let baş­ka­nı­nı yaz­mı­şım!..
Ne kadar da ma­su­ma­ne, ne kadar da sa­fi­ya­ne bir dü­şün­cey­miş!
Bil­mem, bu tür mek­tup­la­rın fay­da­sı ger­çek­ten olu­yor mu?.. Ama yine de umut­lan­ma­dan ede­mi­yor­sun, ne de olsa saf Ana­do­lu ço­cu­ğu­yuz!

***
İşte, 2014 yı­lın­da yeni se­çil­miş dev­let baş­ka­nı­na ya­zıl­mış bir ‘açık mek­tup’:

Re­is-i Cum­hu­ra Açık Mek­tup!..
Sayın Cum­hur­baş­ka­nım Recep Tay­yip Er­do­ğan!..
Allah’ın se­la­mı, rah­me­ti, be­re­ke­ti ve mağ­fi­re­ti üze­ri­ni­ze olsun.
Allah Teâlâ siz­le­re; sıh­hat ve afi­yet, rı­za­sı­na uygun hiz­met­ler yap­ma­ya güç ve im­kân­lar nasip ey­le­sin.

Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti­nin Cum­hur­baş­ka­nı, Türkî Cum­hu­ri­yet­le­rin ve Türk mil­le­ti­nin Re­is-i Cum­hu­ru, İslam âle­mi­nin ma­ne­vi li­de­ri; Sayın Re­isim!..

Mil­le­ti­mi­zin te­vec­cü­hü, Ce­nâb-ı Hakk’ın lüt­fuy­la şah­sı­nız­da, güçlü Tür­ki­ye güçlü li­de­ri­ne ka­vuş­tu… Teb­rik­ler ve ba­şa­rı­lar.

Genel Baş­kan­lı­ğı­nız ve Baş­ba­kan­lı­ğı­nız dö­ne­min­de teb­rik ve tak­di­re şayan (maddi ve ma­ne­vi) güzel hiz­met­le­re ve­si­le ol­du­nuz. Dış po­li­ti­ka­da, eko­no­mi­de, sağ­lık­ta, ula­şım­da, eği­tim­de… Vel­ha­sıl hemen bütün sa­ha­lar­da mil­le­ti­mi­zin layık ol­du­ğu hiz­met­le­rin önünü aç­tı­nız… Din, mez­hep-meş­rep, ırk ve dü­şün­ce farkı gö­zet­mek­si­zin her va­tan­da­şa; Dev­le­tin im­kân­la­rın­dan eşit de­re­ce­de is­ti­fa­de ede­bil­me mut­lu­lu­ğu­nu ya­şat­tı­nız…

***
Sayın Re­isim!..
Ne mutlu siz­le­re ki, siz­ler Cum­hur­baş­ka­nı, Ahmet Da­vu­toğ­lu Baş­ba­kan ol­duk­tan sonra;
– Fe­ri­düd­din Attar’ın Pend­na­me’si,
– İbn Hal­dun’un Mu­kad­di­me’si,
– Ni­za­mül­mülk’ün Si­ya­set­nâ­me’si,
– Yusuf Has Hacib’in Ku­tad­gu Bilig’i,
– Fa­ra­bi, Osman Gazi ve Lok­man Hekim’in, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Ali’nin (Allah on­lar­dan razı olsun) li­der­le­re ve dev­let adam­la­rı­na yö­ne­lik tav­si­ye­le­ri;
En fazla ara­nan ve oku­nan ki­tap­lar ara­sın­da yer alır oldu.

Hz.​Ali’nin (r.a) “Li­der­le­re ve Dev­let Adam­la­rı­na Öğüt­ler” ki­ta­bı­nı sizin de ya­nı­nız­dan ayır­ma­dı­ğı­nız söy­le­ni­yor…

Oy­sa­ki siz­ler ki­tap­laş­tı­rıl­mış o na­si­hat­le­ri bu­gü­ne kadar zaten uy­gu­la­yan bir lider ola­rak mil­le­tin gön­lün­de taht kur­du­nuz.

Siz­ler o öğüt­ler is­ti­ka­me­tin­de ha­re­ket et­ti­niz ki mil­let siz­le­ri baş tacı etti, si­ya­set ta­ri­hin­de em­sa­li gö­rül­me­miş ve belki de tek­rar gö­rü­le­me­yecek kısa bir sü­re­de siz­le­ri dev­le­tin zir­ve­si­ne ta­şı­dı.

Bun­la­ra rağ­men bu ki­ta­bı ya­nı­nız­da ta­şı­yor ol­ma­nı­zı; esa­sın­da hü­kü­met üye­le­ri­ne, bü­rok­rat­la­ra ve mülkî ida­re­ci­le­re ve AK Parti teş­ki­lat ve be­le­di­ye baş­kan­la­rı­na “bu ve bu ma­hi­yet­te­ki ki­tap­la­rı siz­ler­de ya­nı­nız­dan ayır­ma­yı­nız ve de bu is­ti­ka­met­te ha­re­ket edi­niz!” me­sa­jı­nın ve­ril­me­si şek­lin­de, an­la­şıl­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni dü­şü­nü­yo­ruz.

***
Sayın Re­isim!..
Kim ne derse desin, haram lok­ma­ya te­nez­zül et­me­ye­ce­ği­ni­ze, hak ve hu­ku­ka ri­ayet has­sa­si­ye­ti­ni­ze, dev­let ve mil­le­te hiz­met­te tak­di­re şayan gay­ret­le­ri­niz­de sa­mi­mi ol­du­ğu­nu­za…

Geç­miş 40 yılın si­ya­set mey­da­nın­da ser­gi­le­nen oyun­la­rı, hiz­met adına ya­pı­lan zu­lüm­le­ri, (âci­za­ne ya­şa­yan ve şahit olan bir kişi sı­fa­tıy­la) AK Parti ik­ti­da­rın­da ya­şa­dık­la­rı­mız­la mu­ka­ye­se edin­ce, (ya­pı­lan güzel hiz­met­le­rin de­va­mı ve es­ki­ye dö­nü­şün fren­len­me­si ge­rek­çe­siy­le) siz­le­re fi­ilen ve manen (dua ile) des­tek ve­ril­me­si­nin, ma­ne­vi bir so­rum­lu­luk ol­du­ğu­na…

Lider ola­rak zat-ı âli­ni­zin ve AK Parti ik­ti­da­rı­nın; Türk Dev­le­ti ve Mil­le­ti, Türkî Cum­hu­ri­yet­ler ve İslam âlemi için Ce­nâb-ı Hakk’ın bir lütfü ol­du­ğu­na ve şük­re­dil­me­si ge­rek­ti­ği­ne ina­nı­yo­ruz.

Baş­ba­kan­lık dö­ne­mi­niz­de bu­gü­ne kadar hiç­bir ayrım yap­ma­dan her­ke­sim­den ve her dü­şün­ce­den işi­nin ehli ki­şi­ler­le ça­lış­ma­yı ter­cih et­ti­niz… Bu dö­ne­me kadar böyle bir uy­gu­la­ma­ya belki ih­ti­yaç ol­du­ğu söy­le­ne­bi­lir…

Lakin şu anki durum iti­ba­riy­le (gayri resmi baş­kan­lık sis­te­mi­ne ge­çil­di­ği bir dö­nem­de!) acaba eski uy­gu­la­ma­ya devam mı edil­me­li, yoksa bun­dan böyle işi­nin ehli ama kendi de­ğer­le­ri­ne bağlı, mem­le­ket ve mil­let sev­da­lı­sı, dava adamı, yol ar­ka­da­şı, saf ki­şi­ler­le mi ça­lış­ma­ya devam edil­me­li?

Bir ta­raf­ta küçük men­fa­at­le­ri uğ­ru­na 40 takla atıp, 40 renge giren, rüz­gâ­ra göre yel­ken açan tip­ler… Diğer ta­raf­ta dün­ye­vi hiç­bir men­fa­at bek­le­mek­si­zin halka ve hakka hiz­met uğ­ru­na ça­lış­ma gay­re­tin­de olan­lar ve bu sa­ha­da ça­lı­şan­la­ra yar­dım­cı olma der­din­de olan dava adam­la­rı!..

Ehil çoban 1000 koyun ara­sın­da kendi 100 ko­yu­nu­nu tanır ve seçer…
Siz­ler de yıl­la­rın tec­rü­be­siy­le usta ve uzman lider ola­rak; va­zi­fey­le ehil ki­şi­le­ri seç­mek­te pek ya­nıl­ma­ya­ca­ğı­nız tah­min edil­mek­te­dir.

Tayin et­ti­ği­niz ve va­zi­fe ver­di­ği­niz ki­şi­le­rin siz­le­rin güven duy­du­ğu ki­şi­ler ol­du­ğu kabul edil­mek­te­dir. Ancak yeni tayin edi­len, özel­lik­le idare mev­ki­in­de bu­lu­nan­la­ra daha önce o ma­kam­da bu­lu­nan eski ida­re­ci­le­rin ha­set­lik duy­gu­suy­la ba­ka­cak­la­rı­nın ih­ti­mal dâ­hi­lin­de ol­du­ğu unu­tul­ma­ma­lı­dır.

Eski yeni fark etmez, hasım söz­le­riy­le ehil in­san­la­rın har­can­ma­sı­na göz yu­mul­ma­ma­lı­dır.

Pa­ra­nın ve ser­ve­tin kıy­me­ti­ni bil­me­yen, müf­lis, ba­tak­çı, kumar ve eğ­len­ce düş­kün­le­ri­ne va­zi­fe ve­ril­me­me­li, bun­lar idari ma­kam­la­ra ge­ti­ril­me­me­li­dir.

Şan, şöh­ret, makam, ser­vet ve kadın zaafı olan­la­rın teş­ki­lat ve dev­let ka­de­me­le­rin­de bil­has­sa ida­re­ci­lik mev­ki­le­rin­de yetki ve­ril­me­me­si ge­rek­ti­ği­nin ha­tır­la­tıl­ma­sı­nı zait ad­de­de­riz.

***
Sayın Re­isim!..
Siz­ler bir beşer ola­rak bu dün­ya­da ula­şı­la­bi­lecek en yük­sek ma­ka­ma ve mev­ki­ye ka­vuş­muş bu­lu­nu­yor­su­nuz. Bu Ce­nâb-ı Hakk’ın bir lütfu… Malum nimet kül­fet kar­şı­lı­ğı­dır. Ha­liy­le en fazla kül­fet­te siz­le­rin omuz­la­rı üze­rin­de de­mek­tir.
Bu makam maddi ve ma­ne­vi düş­man­la­rı­nı­zı da ar­tı­ra­cak­tır.

Tür­ki­ye’nin sizin li­der­li­ği­niz­de güç­len­me­si­ni ve kal­kın­ma­sı­nı is­te­me­yen iç ve dış şer odak­la­rı­nın he­de­fin­de ol­du­ğu­nuz gibi, şey­tan’ın ma­ne­vi tu­zak­la­rıy­la da ku­şa­tıl­mış ola­cak­sı­nız şüp­he­siz…
Değil midir ki; Şey­ta­nın ha­cı­la­ra en fazla mu­sal­lat ol­du­ğu an; ha­cı­la­rın Ara­fat’tan dön­dük­le­ri an’dır.

Ri­va­yet edi­lir ki; Cuma na­maz­la­rın­dan sonra pa­di­şa­ha “Gu­rur­lan­ma pa­di­şa­hım, sen­den büyük Allah var!” diye ha­tır­lat­ma­lar yapan gö­rev­li­ler var­mış.
Hz. Ömer’in (r.a) de ken­di­si­ne ada­let­ten ay­rıl­ma­ma­yı, bunun ahi­ret­te he­sa­bı­nın so­ru­la­ca­ğı­nı ha­tır­lat­ma­sı için bir adam tut­tu­ğu, bu şah­sın her gün be­lir­li bir va­kit­te “Ya emir-el Mü­mi­nin! Ada­let­ten ay­rıl­ma­yın, ahi­re­ti unut­ma­yın” de­di­ği ifade edi­lir.

Malum ne Os­man­lı pa­di­şah­la­rı gu­rur­la­nı­yor ol­duk­la­rı için, ne de Hz. Ömer (r.a) ada­let­ten ay­rıl­ma eği­li­min­de ol­du­ğu için bu ha­tır­lat­ma gö­rev­li­le­ri atan­ma­mış­lar­dır!

***
Sayın Re­isim!..
Şah­sen okur­ken ve din­ler­ken, hatta an­la­tır­ken ve ya­zar­ken bile her de­fa­sın­da duy­gu­lan­dı­ğım, zat-ı âli­ni­zin de aynı duy­gu­la­rı ta­şı­dı­ğı­na inan­dı­ğım, Meh­met Akif’in “Ko­ca­ka­rı ile Ömer” diye şi­ir­leş­tir­di­ği “Hz. Ömer (r.a) ve çakıl taşı kay­na­tan yaşlı nine” kıs­sa­sı­nın bu­gün­ler­de tek­rar ha­tır­lan­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni dü­şü­nü­yo­rum…

Hani, Hz. Ömer’in (r.a) ço­cuk­la­rı­nı aç­lık­tan te­sel­li etmek için çakıl taşı kay­na­tan yaşlı ka­dı­na “va­li­de, şe­hir­de otu­ran Müs­lü­man­la­rın emi­ri­ne, Ha­li­fe Ömer’e neden baş­vu­rup du­ru­mu­nu an­lat­mı­yor­sun?” de­di­ğin­de, yaşlı nine; “Ev­la­dım!.. Ben şu ih­ti­yar ha­lim­le iki gün­den beri gece gün­düz de­me­yip yetim avu­turken o nasıl rahat ya­ta­ğın­da uyu­ya­bi­lir? O, Müs­lü­man­la­rın reisi, baş bek­çi­si değil mi? Biz­ler ev­ve­la Allah’a sonra da onun eline ema­ne­tiz. Gelip de benim ha­li­mi nasıl sor­maz. Müs­lü­man­la­rın reisi ol­ma­yı böyle kolay mı sa­nı­yor!.. Ma­dem­ki dert­li­le­rin der­di­ni za­ma­nın­da haber alıp ça­re­si­ne koş­ma­ya­cak­tı, za­ma­nın­da niye Ha­li­fe ol­ma­yı, Müs­lü­man­la­rın ba­şı­na geç­me­yi kabul etti?” diye sitem eder…

Ve Hz. Ömer’in (r.a) ni­ne­ye hak ve­ri­şi..:
“Dicle ke­na­rın­da ot­la­yan bir ko­yu­nu kurt kapsa ilahi ada­let onu Ömer’den sorar…
Şu yaşlı kadın kim­se­siz ve avut­tu­ğu yav­ru­lar kim­se­siz kalır; so­rum­lu­su Ömer’dir…
Ba­kım­sız­lık ve se­fa­let­ten bir ev çökse ve­ba­li Ömer’in omuz­la­rın­da­dır…
Ta­lih­siz­lik ne­ti­ce­sin­de yere bir tek damla kan aksa o kan­dam­la­sı coş­kun bir derya olup dal­ga­la­rı ile Ömer’i yutar…
Kır­gın gö­nül­le­rin öfke şim­şek­le­ri Ömer’in ba­şı­na bo­şa­lır…
Bütün ma­tem­le­rin gözü göze gös­ter­mez du­man­la­rın­da bo­ğu­la­cak olan da Ömer’den baş­ka­sı de­ğil­dir… Ömer her der­din de­va­sı, her di­le­ğin büyük ka­pı­sı ve her la­ne­tin ana he­de­fi­dir.”

Ne­ti­ce­de Hz. Ömer’in (r.a.) un çu­va­lı­nı omuz­la­yıp ni­ne­nin evine ge­tir­me­si, kendi eliy­le ye­me­ği pi­şi­rip ço­cuk­la­ra ye­dir­me­si!

***
Sayın Re­isim!..
Dev­le­tin bütün im­kân­la­rı sizin em­ri­niz­de ve eli­ni­zin al­tın­da… Siz­ler için artık ko­nuş­ma dö­ne­mi bit­miş, ic­ra­at dö­ne­mi baş­la­mış­tır. Vücut di­li­niz ve ic­ra­at­la­rı­nız dün ol­du­ğu gibi bugün de siz­le­re ay­na­lık ya­pa­cak­tır.

Bun­dan böyle beşer pla­nın­da ya­pıl­ma­sı imkân dâ­hi­lin­de ol­du­ğu halde ya­pıl­ma­yan hiz­met­ler…
Ve ya­pıl­ma­sı ge­rek­ti­ği halde ihmal edi­len veya za­ma­nın­da ya­pıl­ma­yan hu­ku­kî ve idarî mev­zu­at dü­zen­le­me­le­ri se­be­biy­le uğ­ra­nı­lan mağ­du­ri­yet­le­rin fa­tu­ra­sı da siz­le­re çı­kar­tı­la­cak­tır.

Nasıl ki bir iş­let­me­de per­so­ne­lin yap­tı­ğı ku­sur­lu ha­re­ket­le­rin fa­tu­ra­sı iş­ve­re­ne ke­si­li­yor­sa… Gerek cum­hur­baş­kan­lı­ğı kad­ro­sun­da is­tih­dam edi­len, ge­rek­se hü­kü­met üye­le­ri ve on­la­rın tayin et­ti­ği bü­rok­rat­la­rın ku­sur­lu ha­re­ket­le­ri­nin fa­tu­ra­sı da aynı za­man­da siz­le­re ke­si­le­cek­tir.

***
Sayın Re­isim!..
Zat-ı âli­niz de gayet iyi bi­li­yor­lar ki Fatih Sul­tan Meh­med Han’ı Fatih yapan Ak­şem­sed­din Haz­ret­le­riy­di… İkinci Bâ­ye­zîd, Yavuz Sul­tan Selim ve Ka­nu­nî Sul­tan Sü­ley­mân’a 23 yıl şey­hü­lis­lam­lık yapan Zen­bil­li Ali Ce­ma­li Efen­di ol­ma­say­dı acaba Bâ­ye­zîd; Bâ­ye­zîd olur muydu?.. Yavuz Sul­tan Selim; Yavuz ve Ka­nu­nî Sul­tan Sü­ley­mân acaba Ka­nu­nî olur muydu?

Her­hal­de Er­do­ğan’ı Er­do­ğan yapan da bir Ak­şem­sed­din, bir Zen­bil­li Ali Efen­di bu­lun­ma­lı!

***
Sayın Re­isim!..
Hak ve ada­let hu­su­sun­da has­sa­si­ye­ti­ni­zi bi­li­yor ve siz­le­re gü­ve­ni­yo­ruz… Yü­kü­nüz ağır… So­rum­lu­lu­ğu­nuz daha da arttı… Bütün ezi­len ve gözü yaşlı maz­lum­la­rın umu­du­su­nuz…
Allah yar ve yar­dım­cı­nız olsun.

Sizi gülü sev­di­ği­miz gibi (di­ke­ni­ne kat­la­na­rak) se­vi­yo­ruz, size ina­nı­yo­ruz.
Ba­şa­rı­la­rı­nı­zın de­va­mı­nı di­li­yo­ruz.

Selam ve Say­gı­la­rı­mız­la…
Eski değil es­ki­me­yen (kadim) dost…

***
Re­su­lü Ekrem (s.a.v) şöyle bu­yur­muş­tur: “Din, na­si­hat­ten iba­ret­tir.” Bunu üç defa tek­rar­la­mış­tı. Sa­ha­be sordu:
– Kime na­si­hat ya Re­su­lal­lah?
Efen­di­miz bu­yur­du­lar:
– Allah için, ki­ta­bı için, re­su­lü için, Müs­lü­man­la­rın li­der­le­ri için ve halk için.

Ves­se­lam…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?