Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
HARUN KARADENİZ KİMDİR KİMLERİ RAHATSIZ ETMİŞTİR
  • 0
  • 975
  • 15 Ağustos 2022 Pazartesi
  • +
  • -

Bu delikanlı;

Hangi topraklarda dünyaya gelmiştir?

Çocukluk ve öğrencilik yılları nasıl geçmiştir?

Düşünce yapısını nasıl değiştirmiştir?

Burada sözü kendisine bırakalım;

“Bizim köy, Giresun ilinin Alucra ilçesinin Armutlu köyü…

Coğrafi konum olarak, Şebinkarahisar ile Gümüşhane arasında bulunur….

Alucra kasabasına bağlı 80 kadar köy vardır…

Tüm bölgelerde toprak verimsizdir ve hemen bütün köylerin nüfusunun yarıdan fazlası kış aylarında çeşitli şehirlere iş aramaya giderler…

Bizim ailede kış aylarında Bulancak kasabasına gelir ve yaz aylarında köye döner tarlalarımızdaki ürünleri toplardık…

Sonbahar da yeniden Bulancak’a dönerdik…

Ben, 1957 yılında Bulancak ortaokulunu bitirene dek bu böyle sürdü gitti..

Köyümüzde ilkokul yoktu…

Bulancak’a taşınmamız bana ilk ve ortaokulu okuma imkanı vermişti.

1957 yılı sonbaharında aile Samsun’a taşındık…

Bulancak’ta lise yoktu…

Uzatmayalım 1957-1958 ders yılında Samsun 19 Mayıs lisesine kayıt oldum…

Samsunda liseyi bitirdikten sonra;

1962-1963 ders yılında İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesine girdim…

Artık üniversiteliydim…”

Harun Karadeniz, kendini anlatmaya devam ediyor;

“Ben, sadece yurt sorunlarıyla ilgilendim…

Petrollerimizi Amerika sömürmesin istedim…

Madenlerimiz sömürülmesin, montaj sanayiinden kurtulalım, ülkemiz ağır sanayi kursun, bağımsız ve onurlu bir ulus olarak insanca yaşayalım, her şey yurdun ve halkın çıkarlarına göre düzenlensin istedim. O kadar….” (dedikten sonra)

Şöyle devam ediyor;

Burjuva bilim adamları, her öğrenci olayının karşısına çıkıp;

Gençlik bunalım içinde…

Sebep sosyolojiktir…

Hayır psikolojiktir…

Olmaz efendim cinsel bunalımdır…

Gençler ne istediğini bilmiyor…

Hay Allah, yine olaylar patlak verdi…

Olayların kökeninde derin problemlerin izleri var.” gibi, fetvalar vererek ‘Kapitalizmin Buhranını’ gizlemeye çalıştılar..” diyor…

Harun Karadeniz’den sözü tekrar geri alıyorum;

Ve o kuşağın bu dünyada işledikleri suçu ‘başlıklar halinde’ özetlemek istiyorum…

Ekonomisi bağımsız olmayan bir ülke, tam bağımsız bir ülke sayılamaz düşüncesinden hareketle;

Yer-altı ve yerüstü bütün kaynaklarımızın kendi ülkemiz tarafından değerlendirmesini istiyorlardı…

Küresel sermayenin uşağı ve jandarması olmamak için;

NATO gibi askeri teşkilatlara karşı çıkıyorlar…

Ve 6. Filo’yu da zaten bu nedenle bizim karasularımıza sokmak istemiyorlardı…

Bilumum emekçilerin sömürülmemesini…

Eğitimin üretim için biçimlendirilmesini…

Sivil yaşam başta olmak üzere, üniversite dünyasında bir an önce demokratik yaşamın hayata geçirilmesini…

Yani, toplumun özgürleşmesini istiyorlardı…

Kısacası;

Sanayide emeği sömürülen emekçinin haklarını savunuyorlardı…

Köylünün ürettiği ürünün karşılığını almasını istiyorlardı…

Eğitimin ve sağlığın parasız olması için çırpınıp duruyorlardı…

Vesaire, vesaire…

Ve bu haklı talepler karşısında egemen ve yönetsel güçler ne düşünüp ve bu gençlere nasıl davranıyorlardı?

Onlarda hep bir ağızdan;

“Bunlar Komüniiiisst!”

“Bunlar Vatan Hainiiii!”

“Bunlar Bölücüüüü!” diye yırtına-yırtına bağırıp;

Gençleri, analarına-babalarına ve halka karşı düşman ilan ediyorlardı….

Doğrusunu söylemek gerekirse;

Bu yersiz suçlamalarında da başarılı oluyorlardı…

Yani, arkasından sürüklediği toplumu ikna ediyorlardı!

Hatta ‘ikna etmeyi’ güçlendirmek içinde;

Olumsuzluklara başkaldıran gençleri hücrelere tıkıyorlardı…

Çarmıha geriyorlardı…

Miting alanlarında acımasızca copluyorlardı…

Hızlarını alamazlarsa, kıyıda-köşede pusuya düşürüp ‘kim vurdu’ ya götürüyorlardı…

Yok, daha da olmadı ‘Darağacına çıkarıp’ asıyorlardı…

Sohbetini yaptığımız Harun Karadeniz;

Hücrelerde çürütülerek ‘Kanser’ olanlardandı…

Tedavisinin yurtdışında yaptırıp, sağlığına kavuşma olanağı vardı…

Ama ‘sakıncalı’ olduğu için pasaport alamadı…

Durun, en iyisi buruda da sözü Uğur Mumcu’nun dizelerine bırakalım;

“Kanserdik; ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde…

Uydurma davalarla kapattılar hücrelere…

Hastaydık…

Yurtdışına gitseydik kurtulurduk belki..

Bir buçuk yaşındaki kızımızı öksüz bırakmazdık.

Önce kolumuzu, omuz başından keserek, yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık attık önlerine…

Sonra da otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı ecelsiz.

Öldürüldük ey halkım unutma bizi….

Giresun’daki yoksul köylüler sizin için öldük.

Ege’deki tütün işçileri, sizin için öldük.

Doğu’daki topraksız köylüler, sizin için öldük.

İstanbul’daki, Ankara’daki işçiler, sizin için öldük…

Adana’daki, paramparça elleriyle, ak pamuk toplayan işçiler, sizin için öldük.

Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi…”

Harun Karadeniz;

1942 Giresun’un ilçesi Alucra-Armutlu köyü doğumluydu…

Öldüğünde takvim yaprakları 1975 yılını gösteriyordu…

Yani, 32 yaşında bu dünyaya ebediyen veda ediyordu…

Havasından midir, suyundan mıdır, yoksa toprağından mıdır bilinmez;

Bu topraklarda doğanlar, genellikle toplumsal düşünceyi temsil eden yolun yolcusu oluyor…

Ve inandığı yolda dimdik yürüyor…

Gerekirse;

Canını veriyor…

Ama düşüncesinden asla ve asla ödün vermiyor…

Tıpkı bu toprakların çocuğu;

Giresunlu Mustafa Suphi gibi…

Veli Yılmaz…

Ve 17 yaşında boynunu yağlı urganlara uzatan Erdal Eren gibi..

Harun Karadeniz’de toplumsal düşüncesinin bedelini ödedi…

Harun Karadeniz, salt düşündüğünü pratik olarak meydanlara taşımaz ve aynı zamanda da ‘arşivlerde kalsın’ diye yazardı…

İşte ‘yazdığı’ kitaplar;

‘Olaylı Yıllar ve Gençlik’

‘Emekçinin Kitaplığı’

‘Kapitalsiz Kapitalistler’

‘Eğitim Üretim İçindir’ isminde kitaplarda yazmıştır…

Bugün; 15 Ağustos…

Bundan 47 yıl öncenin 15 Ağustos’unda yola çıktı yüreği yurt sevgisiyle dolu olan Harun Karadeniz…

Ancak aradan kaç yıl geçerse geçsin;

Unutulmadı, unutulmayacak…

İnsanlığı yüzkarası olan Kapitalizm ve onun üst basamağı emperyalizm yeryüzünden yok olana kadar Harun Karadeniz hep meydanlarda ve aramızda olacak…

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM