IŞİD ‘maymuncuk’ idi ABD onunla açtı kilidi…

IŞİD ‘maymuncuk’ idi ABD onunla açtı kilidi…

Önce geçmişte çok tartışılan bir konuyu anımsayalım. 29 Ekim 2014 günü Türkiye ABD’nin isteği ile topraklarımızın peşmergelerin geçişine açtı.
Bu sayede Habur’dan topraklarımıza giren çok sayıda peşmerge, Habur- Suruç arasında gövde gösterisi ve “Biji serok Obama” sloganları ile Suriye’nin Kobani (Ayn-El Arap)kentine geçti.
Gerekçe ne idi?
IŞİD, Kobani’ ye saldırıyordu. Orada bulunan PYD zor durumda idi ve yardım gerekiyordu.
Ve edildi…
O zamanda da Dışişleri Bakanı olan Mevlüt Çavuşoğlu, Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Serpil Çevikcan’a , “..peşmerge, Irak’ta anayasal bir güç. Ve PYD’ye de destek vermek istiyor. Bu da bizim için meşrudur. O nedenle izin verdik” açıklaması yapıyordu!
O günlerde PYD’ye destek vermek çabası vardı. Zaten liderleri Salih Müslim Ankara’yı suyoluna çevirmiş ve kırmızı halılar ile karşılanıyordu!
Aslında ABD Suriye’de PYD için kilidi açma amaçlı olarak IŞİD terör örgütü ‘maymuncuk’ olarak kullanmıştır.
Açtığı kapıdan PYD / YPG Suriye’nin kuzeyinde geniş bir alanı hâkimiyeti altına almıştır.
Bu çorbada bizim de tuzumuz vardır.
Amaç gerçekleşince IŞİD yenilmiş(!) hatta başkent olarak gösterilen RAKKA’ yı da direnmeden PYD / YPG ‘ye teslim etmiştir.
Halen IŞİD sınırlarımıza oldukça uzakta ( kuş uçumu 170 km) Fırat’ın doğusunda Deyrizor ‘da hâkimdir.
***
12 Aralık günü Beştepe’de Türk Savunma Sanayii Zirvesi’nde konuşan Erdoğan, “…Fırat’ın doğusunu bölücü terör örgütünden kurtarmaya yönelik harekâtımıza birkaç gün içerisinde başlayacağımızı ifade ettik, ediyoruz.” dedi.
İki gün sonra ABD Başkanı Trump ile telefon görüşmesi gerçekleştirildi.
Bu görüşmede iki liderin Suriye konusunda bir mutabakata vardıkları söylenebilir. Çünkü 19 Aralık günü Trump sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımda, ‘ Suriye’de DEAŞ’ın yenilgiye uğradığını, bu nedenle orada bulunma nedenlerinin ortadan kalktığını ve çekileceklerini’ duyurdu.’
Bu açıklama ve ardından yapılan Beyaz Saray açıklamaları ABD’de tartışma başlattı. Nitekim karar tepki gösteren Savunma Bakanı Jim Mattis görevinden istifa etti.
Türkiye’de ise bu açıklamalar ‘zafer’ havasında sunulmaya başlandı.
Özellikle 14 Aralık telefon görüşmesinde Erdoğan’ın Trump’ı ikna ettiği kamuoyuna ‘zafer’ havası ile sunuldu.
Ama kazın ayağı öyle değildi… Paçalar erken sıvanmıştı!
Nitekim kısa bir süre sonra hava değişmeye başladı. Önce ABD bizden DEAŞ (IŞİD) ile mücadele etmemizi istedi.
Telefon görüşmesinde Erdoğan’ın Trump’a “…Suriye’de kalan IŞİD militanları ile Türkiye’nin başa çıkabileceğini” söylediği ABD yetkililerince ifade edilmesi de, ABD’nin Türkiye’den ‘DEAŞ ile mücadele edin’ talebinde etkili olduğu söylenebilir.
Bu talebe Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, yılbaşı gecesi gittiği Süleyman Şah Türbesi ziyaretinin ertesi günü 1 Ocak’ta ; “IŞİD’le mücadele vazifesi önümüzdeki günlerde yerine getirilecektir.”
Burada kullanılan ‘vazife’ sözcüğünün altı çizilmesi gerekmektedir!
Öte yandan 12 Aralık günü Beştepe’den duyurulan ‘Fırat’ın doğusuna hareket’ ve ‘bir gece ansızın gelebiliriz’ sözleri daha sonra yerini “askeri hareketin ertelendiği” açıklamasına bıraktı.
Neden erteleme kararı alınmıştı?
Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, yılın son günlerinde TRUMP ile görüşme yapmış ve sonrasında şu açıklamayı yapmıştı.
“Suriye’den çekilmeyi yavaşlatıyoruz.”
Ve devam etti Senatör Graham, Başkan Trump’ın üç temel ilkesi var. Bunlar a-) DEAŞ’ın tamamen imha edilmiş olması b-) İran’ın DEAŞ’tan boşaltılan yerlere girmemesi c-) Kürt müttefiklerimizin korunmuş olması…
Özetle ABD bize PYD/YPG ‘ye dokunma ve git sınırından 170 km uzakta Deyrizor’da bulunan DEAŞ (IŞİD) ile mücadele et.
Zor bir vazife!
***
Başkan Trump bir süre önce şu anlama gelen sözler etti. ‘Suriye’de bizim göstereceğimiz bölgede IŞİD’ e karşı savaşırsanız bunun ticari bir karşılığı da olacak.’
Ve devam etti Trump, ‘Erdoğan ile genişletilmiş ticaret konularını da konuştuk.’
Bu açıklamaların yapıldığı günlerde Erdoğan 23 Aralık günü twitter üzerinden şöyle bir paylaşımda bulundu. “Bugün ABD Başkanı Trump ile ticari ilişkilerimizden, Suriye’de ki gelişmelere kadar pek çok konuda eşgüdümümüzü artırma noktasında mutabık kaldığımız verimli bir telefon görüşmesi gerçekleştirdik.”
İki liderin açıklamalarında paralellik var. Ve bir mutabakatın olduğuna dair de işaretler var.
Bu acaba ABD Dışişleri Bakanlığının 3,5 milyar dolar değerinde olan Patriot sistemlerinin Türkiye’ye satışına 19 Aralık günü onay vermesi ile alakalı olabilir mi?
Ya Rusya’dan alınacağı açıklanan S400 konusu ne olacak?
ABD ‘almayın’ diyor. Biz ise şimdilik ‘tamam’ demiyoruz. Yarın ne olur bilinmez…
Fakat gelişmelerin 14 Aralık telefon görüşmesi ile başlayan havada gitmediği de bir gerçek. Erdoğan ve Türk yetkililer, ABD’nin çekilmeye karşılık bize verdikleri ‘vazife’ den çok memnun görülmüyor.
Özellikle de Ulusal Güvenlik Danışmanı Balton’un Ankara’ya gelmeden önce İsrail’den yaptığı “ABD’nin Suriye’den çekilmesinin, Türkiye’nin Kürt Savaşçılarının güvenliğini garanti etmesi ve DEAŞ’ın yenilmesi koşuluna bağlı olduğu” açıklaması ‘vazifenin’ zorluğunu göstermektedir.
ABD heyeti ile Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın başkanlığındaki Türkiye heyeti arasındaki Ankara görüşmesi bu ortamda gerçekleşti.
Ve Balton ABD’ye döndüğünde Washington Post Gazetesine, İbrahim Kalın’ın “Erdoğan’ın Amerikan askerleri bulundukça Türkiye’nin oraya saldırganca bir eylemde bulunmayacağına dair söz verdiğini” açıklaması da dikkat çekmektedir…
***
ABD ‘kara gücüm’ dediği, eğitip donattığı ve sayıları 55-60 binlere ulaşan şimdi de ‘Kürt savaşçıları’ olarak ifade ettiği PYD/YPG güçlerini korumak istiyor ve bizden de ‘onlara dokunmayın’ diyor.
İsmet İnönü tecrübesine güvenerek şöyle demişti.
“Büyük devletlerle ilişkiler ayı ile yatağa girmeye benzer.”
Ve bir de soru…
ABD’nin ‘kara gücüm’ , ‘Kürt savaşçılar’ dediği, eğitip-donattığı 55-60 bin kişilik ‘ordusunun’ içinde, acaba ne kadar 29 Ekim 2014 tarihinde topraklarımızdan geçmesine izin verdiğimiz peşmergelerden de vardır?
Zor bir soru değil mi?

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?