KARNE TATİLİNE GİREN ÖĞRENCİLER BIRAKALIM GÖNLÜNCE EĞLENSİNLER

KARNE TATİLİNE GİREN ÖĞRENCİLER BIRAKALIM GÖNLÜNCE EĞLENSİNLER

Öğrenciler bugün 17 günlük bir yarı-yıl tatiline giriyor…
2018-19 Eğitim-Öğretim yılının 1.döneme ait karnesini alıyor…
Bugün ülkemizde okur-yazar oranı yüzde-doksanın üzerinde olduğu söyleniyor…
Buda demek oluyor ki; sizlerde, bizlerde hepimiz bir-şekilde ilkokul sıralarında oturup, bugünlere geldik…
Yani demem o ki; bizlerde en az şimdiki çocuklar gibi karneler almış ve onlar gibi ‘yarı-yıl tatiline giriyoruz’ diye hep sevindik…
Gerçi “sevindik” diyorum demesine de…
Bu ‘sevinme’ sözcüğü herkes için geçerli değildir…
Örneğin biz kırsal kesimde yaşayan köy çocuklarına göre bu sevinç biçimimiz, hava koşullarına göre değişken olurdu…
Örneğin, bizler daha ‘yarı-yıl tatiline girmeden dua etmeye başlardık; “Hey, Allah’ım şu karne tatilinde bol-bol kar yağsa” diye.
“Kar yağsa da; kardan adam yapıp ve kar topu oynasak”
“Tarlanın başından-sonuna kadar tahta kızaklarla kaysak”
Hele-hele dışarıya kar ve tipiden çıkamadığımız günler olsa da;
“Serenti veya Darı Çötenin altına üşüşen kuşlara tuzak, yeşil taflan ağacının altına sığınmak isteyen kara-tavuklara cıdık kurmayı” düşlerdik…
Yok eğer; havalar günlük-güneşlik olursa da, bu seferde sığır ve davar gütmenin tedirginliğini ve korkusunu yaşardık…
Çok olmasa da, arada-bir bildiğimiz oyunları ve top oynardık…
Yani biz kırsal kesim çocukları için pek renkli geçmezdi yarı-yıl karne tatilleri…
Ha, birde (şimdi ki gibi bol miktarda neşriyat ve kitaplar çok olmadığı için) bizler genellikle ve daha çok elden-ele dolaşan ya; “Hazreti Ali’nin Düldülü” hikayesini…
Ya; “Hayber Kalesini”
Yada (eğer bulabilirsek) Kemalettin Tuğcu’nun birbirinden acıklı öykülerini okurduk…
Yok, daha kitap bulamazsak; bu kezde yine okuduğumuz ders kitaplarını evirir-çevirir okurduk…
**** **** ****
Öğrencilerim bugün 2018-19 Eğitim Öğretim Yılının 1. Dönem Karnesini alarak ‘yarı-yıl’ tatiline giriyorlar…
Ve gönüllerince eğlenmek istiyorlar…
Peki gönüllerince koşup eğlenebilecekler mi?
Yarı-yıl tatillerini planlı bir şekilde değerlendirebilecekler mi?
İşte bu sorunun yanıtını tüm öğrenciler için vermek o kadar kolay değil…
Çünkü bütün öğrencilerimizin koşulları aynı değil…
Karne ve yarı-yıl tatilinin sevincini; ailesi ile birlikte hiçbiri yere gidemeden mahalle içerisinde geçirecek öğrenciler var…
Yarı-yıl tatilin fırsat bilip, tatil yörelerine giderek tatilini geçirecek öğrenciler var…
Hatta ve hatta öylesine farklı aile yapılarına sahip öğrenciler var ki; bileti önceden alınmış ve sadece iş havada uçmaya kalmış dış ülkelerde tatil yapacak öğrenci aileleri bile var…
Eh, birde bu 17 günlük ‘yarı-yıl tatilini’ fırsat bu fırsat diyerek ve en önemlisi de (çok inandığından değil,birilerine işaret vermek istercesine) çocuklarını Kuran Kursuna gönderip, çocuklarının yıl boyu kurduğu düşleri yerle-bir edenlerde yok değil, bunlardan da bol miktarda var…
Şimdiiii!
Bütün bunlardan sonra (eski kafalı bir eğitimci olarak) ve aklımın erdiği kadar demek isterim ki; “Bırakın çocukların yakasını”
“Bırakın da kendi tatillerini, kendi planları dahilinde uygulasınlar”
“Bırakın 17 günde amca ve teyze çocuklarıyla yarışmasın”
“Varsın teşekkür ve takdirname olmasın”
“Varsın karnesinde bir veya birkaç dersi kırık not olsun”
“Okul ve öğretmen eksikleri tamamlamak için var”
“Onun için bırakalım çocuklarımızın yakasını, bu 17 günlük ara tatilde gönüllerince eğlenip, gönüllerince oynasınlar”
Ha, birde asıl önemli olan; çocuklarımızı birbiriyle koşu atı gibi yarıştırmak değil…
Hele-hele eğitim-öğretim işini sadece ve sadece öğretmene ve okula bırakmakta doğru olmadığına inananlardanım…
Çünkü çocuklarımızın eğitimsel davranış biçimlerini “Eti senin,kemiği benim” anlayışı içerisinde öğretmenlere bırakmak; çocuklarımızın eğitimini ciddiye almamak demektir…
Daha kaba bir tabirle “Başımdan git de, nereye gidersen git” anlamına gelmektedir…
Bu tür düşünce biçimi ve davranışta tehlikeli mi; tehlikelidir!
Onun için, ebeveynleri de çocuğunun eğitimi ve gündelik davranışlarıyla yakından ilgilenmelidir…
Ve sonuç olarak;
Çocuklarımızı ‘senin çocuğun, benim çocuğum’ ayrımı yapmadan hepsini bağrımıza basıp sevebilirsek;
Onların duygularını küçümsememeyi becerebilirsek;
Doğru davranışlarımızla, onlara rol model ve örnek olabilirsek;
Ve çocuklarımızın ‘düş özgürlüğüne’ saygı gösterebilirsek;
İnanın bana mutluluğu paylaşır bir biçimde daha güzel günlere doğru yol alacağız…
Son söz:
İyi tatiller sevgili öğrenciler…
Gönüllerince koşun eğlenin…
Dinlenin…
İkinci döneme daha zinde girin…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?