Mutluluğa Giden Yolun adı: “ALLAH’tır”

Mutluluğa Giden Yolun adı: “ALLAH’tır”

Allah’a yakın olmak, cehennemden kurtulmak, kalpten olmak kaydıyla, gerçek anlamda Allah’ı dilemekle gerçekleşir.

Bütün hayatınız değişir. Yaşamaktan zevk almaya başlarsınız. İbadetler sizin için bir mutluluk vesilesidir. Allahû Tealâ’yı zikretmek çok büyük bir zevk olur.

Kişi zikrini artırırsa, zikri bir gün günün yarısını aşacaktır. Bu önemli bir dönüm noktasıdır. 12 saatten fazla zikreden birisi olur. Bundan sonraki devre o kişinin dik yokuşa ulaşmasıdır. 18 saatlik bir zikre ulaşan herkes, fizik vücudunu Allah’a teslim eder.

Sevgimiz idealimizdir. İnsanları sevmek, Allah’ı sevmenin işaretini taşır. Allah’ı çok sevin ki; Allah da sizi sevsin.

Gönlümüz ister ki; nefsinizi de, iradenizi de Allah’a teslim edin. Dünyadaki en mutlu insanlardan birisi olun. İradenin teslimi mutluluğun son aşamasıdır.

GÖRMEK İSTEYEN GÖRÜR

Görmek isteyen görmek istediğini, görmemek isteyen istemediğini görür.

Şöyle etrafına bak bakalım kim bu dünyada kalıyor? Bana Allah’ın olmadığı yeri göster var mı? Yok. Dönüşümüz O’na ya bu dünyada canlıyken O’na döneceğiz.  Ya öldükten sonra iş işten geçtikten sonra ona döneceğiz.  Aradaki fark ne bu dünyada şükretmeyip Allah’ın varlığından habersiz şeytanın izinden gideceğiz. Yâda diğer tarafta Allah’ın yolundan gideceğiz. Allah bize soracak benim için ne yaptın? diyecek.  Sen ne diyeceksin? Hiç namaz kıldım. Oruç tuttum. Hacca gittim mi diyeceksin? Hepsini cehennem azabından kurtulmak için zorla yaptığını Allah bilmiyor mu? Ya da bu dünya hayatını yaşarken rabbimize teslim olacağız.  Rabbim sana geldim. Beni şeytandan kurtar. Beni kendine yaklaştır deyip coşkuyla sevinçle aşkla namaz, oruç, zekât ve hacca vs ibadetlerimizi yapıp Allah’ın rızasını kazanacağız.  Ya da şeytanın yolunda devam edip,  cehenneme doğru yol alacağız..

Rum-31 “O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve O’na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.”

Allah İlk önce kendine yaklaşmamızı sonra takva sahibi olmamızı sonra namazımızı kılmamızı istiyor. Her şey sırayla buda Allah’ın ne kadar güzel bir dizayn seklinde yarattığının kanıtıdır. Müşrik dediği kimlerdir buda RUM 32 ayetinde mevcuttur.

Rum-32 “(O müşriklerden olmayın ki) onlar, dinlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.”

Peki, ne yapabiliriz? Nasıl okula gitmeden öğretmezsiz bir çocuk hayatı okumayı konuşmayı öğrenemiyorsa, Kuran-ı Kerim’de sadece Allah’ın tayin ettiği kişiler okur. Neyle okur kalp gözüyle okur ve mealini yapar. Kuran-ı Kerim normal bir kitap olsaydı Araplar kuranı kerimin tefsirini çıkarmazdı. Onların ana dili Arapça ama Kuran-ı ne kadar biliyorlar? Olmadı mı olmuyor. Çünkü Allah; ‘Bu zikri biz indirdik koruması da okutması da bize aittir’ diyor. Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa  (S.A.V) zamanındakiler şanslıydı da biz şansız mıyız? Hayır.

Sahabe Peygamber Efendimize; ‘Ya Resulallah bizden sonra gelen nesillerimiz sensiz ne yapacak? Kuran-ı Kerim’den mahrum mu kalacak? diye sormuşlar.

Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa  (S.A.V)’de;  “Benden sonra nebi gelmeyecek, alimler gelecek, halifeler gelecek, onlara tabi olan bana tâbî olur, onlara asi olan bana asi olur.” (Sahih buhari 9.cilt 1409.hadis,)

Bu varis dediği de Allah’u Teala’nın her yüz yılda içinizden devrimin imamı göndereceğim’ diyor ve Onlara uyun’ diyor.

AHZAB-40: “Muhammed (A.S), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası olmamıştır (değildir). Fakat Allah’ın Resûl’ü ve Nebîlerin (Peygamberlerin) Hatemi’dir (Sonuncusu). Allah, herşeyi en iyi bilendir.”

RA’D-7: “Ve kâfirler derler ki: “O’nun üzerine Rabbinden bir mucize indirilmeli değil miydi?” Sen, sadece bir uyarıcısın ve bütün kavimler için hidayetçi vardır (zamanın her parçasında ve bütün kavimlerde).”

SECDE-24: “Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık ve sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk’ul yakîn seviyesinde) yakîn hâsıl etmiş oldukları için.”

A’RÂF-181: “Ve yarattıklarımızdan bir ümmet vardır ki, Hakk’a (Allah’a) ulaştırırlar ve onunla adaletle hükmederler.”

MAİDE-35: “Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler)! Allah’a karşı takva sahibi olun ve O’na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O’nun yolunda cihad edin. Umulur ki; siz felâha erersiniz.”

Peygamber Efendimiz (SAV)’in şöyle söylediği nakledilmiştir; “Herkes kendi zamanlarinin imamlari ile Rablerinin kitabi, Peygamberlerinin de sünneti ile çağrılacaklardır.” (Suyuti, ed-Durru’l-Mensur, V, 317)

“Ve ene nefahatun fetearadu ve men lem narif imame zamanihi felyemutu meyteten cahiliyetten. Size ruh verenler gelecek, onları arayıp bulun. Kim zamanın imamına tabi olmazsa cahiliyet üzere ölür.” (Sahihi Müslim 58, hadis no. 1851)

Rasulullah (SAV)’in şöyle buyurduğunu rivayet etti dedi. Allah (c.c) bu ümmete her yüz yıl başında dinini yenileyecek birisini (bir müceddid) gönderecektir.” (Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayinevi: 14/412. Melahim hadis no: 4291)

“Yeryüzü Halilürrahman (AS) gibi (kullara acıyan) kırk (abdal) kişiden katiyen hali kalmaz. Onların sayesinde size yağmur verilir. Onların sayesinde (dünyevi ve uhrevi) zafere kavuşturulursunuz. Onlardan (yani O hak dostlarından) biri vefat eder etmez derhal Allah (CC) Hz.leri yerine başka birini tayin eder.” (Ramuzel Hadis 4384 Nolu Had. Şer.)

“Size Allah’a karşı takvayı, başınıza siyah bir köle bile gelse emrini dinleyip ona itaat etmenizi tavsiye ederim. İçinizden yaşayacak olanlar çok ihtilaflar göreceklerdir. Benim sünnetime ve MÜRŞİD HALİFE MEHDİLERİN sünnetlerinin yolundan ayrılmayınız. Bu yola sımsıkı sarılınız, sonradan ortaya çıkanlardan kaçınınız, çünkü her bid’at dalalettir.” (Ebu Davud ve Tirmizi)

“Kim Bana itaat ederse muhakkak ki Allah’a itaat etmiş olur. Kim Bana isyan ederse, Allah’a isyan etmiş olur. Her kim İmam’a (Kamil Mürşide veya Devrin İmam’ına) itaat ederse, muhakkak ki Bana itaat etmiş olur. Her kim İmam’a isyan ederse, muhakkak ki Bana isyan etmiş olur.” (Ibni Mace 8/2589)

ZÂRİYÂT-56 “Ve Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yarattım.”

Allah’u Teala, RÛM -31 Ayeti kerimesinde? “O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve O’na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.”

YÛNUS – 7 “Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar ayetlerimizden gâfil olanlardır.”

YÛNUS – 8 “İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).

ZUMER – 32 “Öyleyse Allah üzerine (hakkında) yalan söyleyenden ve hakikat ona geldiği zaman onu (Allah’a ulaşmayı) yalanlayandan daha zalim kim vardır? Kâfirlerin yeri cehennemde değil mi?”

Allah’a ulaşmayı dileyenlere bakın Allah nasıl söz veriyor.

Kehf-107 “Âmenû olanlar (ölmeden önce Allah’a ulaşmayı dileyenler) ve salih amel (nefs tezkiyesi) yapanlar; onların ikramı, firdevs cennetleridir.”

Peygamber efendimiz diyor ki; ‘Kimse amelleriyle cennete giremez.’ Sahabe yaresül Allah “Sendemi diyor Peygamber Efendimiz S.A.V; ‘Evet bende ama Allah beni rahmetine gark eylemiştir’ diye buyuruyor.

Yunus Emre hazretlerinde söyle sözü vardır; ‘Gönlünü yıkayıp arıtmamışsan habire abdest alıp durmaktan fayda bekleme.’

MUTLULUK, ALLAH İLE BERABERLİĞİN BİR SİMGESİDİR.

Mutluluk çok güzel bir şey. Ama Allah’ın yolunda olmadan hiç kimse mutlu olamaz. Mutluluk kesintisiz bir müessesedir. Ara sıra yaşadığınız zevkler mutluluğu oluşturmaz. Onlar mutluluktan bir parçadır sadece. Mutluluk kesintisiz bir sulh ve sükûn halidir. Allah ile beraberliğinizin bir simgesidir.

Sevenler mutlu olur. Bu sevginin başında Allah’ı sevmek vardır. Sizi sevmeyenler olabilir. Sizin düşmanlarınız olabilir. Olsun! Onları da sevin. Ama severseniz mutluluğu tam olarak yaşarsınız.

Hesaplar daima Allah ile kişiler arasındadır. Kim başka birisine zarar vermeye çalışırsa sadece zarar vermeye çalışan kişi kaybeder.

Allahû Teâlâ’nın hepinize mutlaka bir sevgisi vardır. Bu sevgi sizin Allah’a lâyık oluşunuza paralel bir seyir takip eder. Ne kadar lâyıksanız o kadar sevilirsiniz.

Başka insanların mutluluğu için çalışanlar, her zaman mutludurlar. Siz Allah içinseniz Allah’da sizin için olur. O, size karanlığı bile aydınlık gösterir. Karanlığın içinde kalp gözünüzü açar, başka bir dünya görürsünüz. Karanlıkları ne kadar sevgi nuru kaplarsa o kadar mutlu bir insan olursunuz.

Mutluluğun ön adımları sevgiyi içerir. Sevgisiz, bir dünyada herkesten nefret eden bir insanın mutlu olması mümkün değildir. Hayatın bütün safhalarında kazananlar, hep sevenlerdir. Sevenler, sevdikleri için hep derecat kazanırlar. Nefret edenler derecat kaybedecek olanlardır.

Kime kötülük ederseniz, arkasından da huzursuz olursunuz. Çünkü Allahû Tealâ ona verdiğiniz sıkıntının aynını size mutlaka yaşatır. Allah’ın kanunu budur: Kötülüğe kötülük, iyiliğe iyilik! Allahû Tealâ başkalarına kötülük edenlere azap adlı bir müessese uygular. Onlar yaptıkları kötülüğün vicdan azabını yaşarlar.

Şeytanın bütün insanları birbirine düşman etmek istikametindeki gayretleri, iki ayrı sebebe dayalıdır. Hem taraflardan birini diğerine düşman ederek, diğerine kötü davranışta bulunmasını temin edecek, arkasından da başkasına kötülük ettiği için o kişi tabiî ki mutsuzluğu yaşayacak.

Kendinizi başka insanların mutluluğuna adayabilirseniz, o zaman dünyadaki en mutlu insanlardan birisi olursunuz. Bütün insanlar için Allahû Tealâ hedef gösteriyor; ‘Seviniz!’ diyor.

Peygamber Efendimiz (SAV) buyuruyor ki; ‘Her kötülüğün başı dünya sevgisidir.’

Nefsimizin afetlerine baktığımız zaman hepsi dünyaya dönük mesela kin ve nefret böyle zaman zaman emir veren kimseyi sevmeyiz. Hatta daha fazlası biri bir iki emir verse; ‘Ondan nefret ediyorum’ deriz. Kin ve Nefret afeti hemen harekete geçer.

Küfür, zaten başlangıçta herkes o noktada. Nefsteki afetler insanı hemen yalana sürüklüyor. Yani kısaca o nefsimizin manevi kalbindeki bütün hastalıklar dünyaya dönük ve dünya sevgisiyle dolu. Öyle olunca nefs kolaylıkla aklı ikna edebiliyor fizik bedenin kumandanı aklı ikna edebiliyor. Ruhun aklı ikna edebilmesi için kesinlikler aklın şuurlanması lazım.

Allah’a ulaşmayı diledikten sonra Maide Suresi 35.Ayetine göre; sizi Allah’a ulaştırmaya vesile olacak kişiyi HACET NAMAZIYLA Allah’tan isteyin…

Hacet namazının perşembeyi cumaya bağlayan gecelerde veya kandil gecelerinde kılınması asıldır. Ama bütün gecelerde kılınabilir. Önce boy abdesti alınır. Sonra hacet namazına niyet edilir.

Namazda aşağıdaki âyetler okunur:

  1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî
  2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
  3. Rekâtin sonunda : Ettehiyyâtü
  4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
  5. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.

Namaz tamamlandıktan sonra Allah’tan hacet neyse o istenir. Allah’tan mürşid istemek için bu namaz kılındıysa mürşid istenir.

Bu namazdan sonra hiç konuşmadan yatmak gerekir. Yatarken kıbleyi sağa alacak şekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kıbleye çevrilerek yan üstü yatılır, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah’tan mürşid istenir. Eğer kişinin haceti mürşid değil de başka bir hedefe ulaşmaksa (zahirî veya batinî bir hedef olabilir) o hedefe ulaşmak istenir. Sessiz zikir (hafî zikir) bu istekten sonra baslar. Yan üstü yatıldığı için sağ kulak yastığa gelecektir. Bas biraz sağa, sola oynatılarak kulakta kalbin atışlarının, basınç sebebiyle rahatça duyulacağı pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atışında “Allah, Allah” diyerek kişi Allah’ı zikr-i hafî ile (yani sessiz olarak) içinden zikredecektir.

Eğer ilk namazdan sonra yatıldığında bir şey görülmez ise tekrar tekrar, her perşembeyi cumaya bağlayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kılınabilir.

MutIuIuğu tatmanın tek çaresi, onu paylaşmaktır. Byron

Sevgi ile kalın..

 

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?