Osmanlı’da 1820’de Başlayan Amerikan Misyoner Okulları

Osmanlı’da 1820’de Başlayan Amerikan Misyoner Okulları

1914 yılında Türk topraklarındaki Amerikan okullarının sayısı 426 olup, 17 misyoner merkezi ile 9 tane de Amerikan hastanesi bulunmaktaydı.

Misyonerlik sisteminin Amerikan emperyalist yayılmasına en büyük katkısı, diplomatik ve ekonomik ilişkisinin kısıtlı olduğu bir dönemde, tanıma ve tanıtma konusunda olmuştur. Tanımak nüfuz edebilmek için, tanıtmak ise bu nüfus edişi haklı kılmak için zorunluydu. Tanımak için halkın arasında 40, 50 yıl yaşamak, yöredeki 2-3 dili konuşabilmek, Anadolu yaylalarında at üzerinde 100 bin km den fazla yol kat etmeyi bir ömre sığdırabilmek gerekliydi. Osmanlı aydınlarının Anadolu’yu tanımasının ancak 20. yüzyılın ilk çeyreğinde gerçekleştiği düşünülürse Amerikalı misyonerlerin bu işi daha önceden ve daha iyi yaptığı anlaşılır.

İlk olarak 1810 yılında Boston’da kurulan BOARD adlı protestan teşkilatı misyonerlik çalışmalarını başlatmıştır. Bundan başka, 1868 yılında kurulan “Woman’s Board of Missions” ve “Woman’s Board of Missions of the Interior” gibi kadın dernekleriyle “American Bible Society”, “The Near East Relief” gibi cemiyetler ve örgütler, İslam coğrafyasında ve bilhassa Anadolu topraklarında misyonerlik faaliyetleri yürütmüştür. Amerikan okulları, resmen Amerikan hükümetine bağlı olmayıp, yani resmî nitelikleri bulunmayıp, kısaca “American Board” denen bir dinsel kuruluşa bağlıydılar. Osmanlı İmparatorluğunda Amerkan varlığının oluşup gelişmesi 19. yüzyıla özgü bir olaydır. Örgütlü bir yabancı güç Osmanlı mülkünde faaliyet göstermiştir. Emperyalist bir güç olarak, dünya sahnesine biraz gecikmeyle çıkan ABD Asya, Afrika, Latin Amerika ve Orta Doğu gibi dünyanın değişik bölgelerine nüfuz ederken misyonerlik sisteminden etkin bir şekilde yararlanmıştır.

Misyonerler Osmanlı topraklarına 1820’lerin başlarında gelerek önce Kudüs ve Beyrut’ta işe başladılar. Daha sonra zamanla İstanbul, İzmir ve diğer Anadolu şehirlerine yayıldılar. İlk başlangıç yıllarından 1860’lara kadar en önemli hedefleri sözde “günahkar”a ve “dinsiz”e, önce “gerçek”i tanıtmak, sonra öğretmek ve en sonunda da kabul ettirmekti. Ayrıca, İstanbul’daki “Bible House” da, hem Hıristiyanlık propagandası için çalışıyor ve hem de bu Amerikan okulları ile yakından ilgileniyordu. Osmanlı toprakları üzerindeki en büyük misyondur. Trabzon-Mersin çizgisinin batısında kalan yedi istasyonda (Trabzon, Merzifon, Sivas, Kayseri, Bursa, İzmir ve İstanbul) ve 102 uç istasyonda faaliyet gösteriyordu. 1881 yılında bu misyonda görev yapan papaz sayısı 43, öğretmen sayısı 133 dür. 1900 yılına gelindiğinde bu misyonda öne çıkan iki istasyon Merzifon ve İstanbul’du. Merzifon’un önemi, ilkokulundan yüksek okuluna, hastanesinden zanaat atölyesine, yetimhanesinden kilisesine misyoner faaliyetlerinin tüm etkinliklerini kapsayan bir istasyon olmasındandır. İstanbul ise her zaman misyoner faaliyetlerinin merkeziydi. Özellikle matbaa faaliyetleri üç misyon ve Bulgaristan misyonu için İstanbul’dan karşılanıyordu

Bütün Osmanlı coğrafyasında 350’nin üzerinde misyoner görev yapmış, 1000’e yakın okul bu doğrultuda teşkilatlandırılmış, 30000 civarında öğrenci bu okullarda eğitilmiş ve Amerika bu işler için milyonlarca dolar kaynak tahsis etmiştir. 1914 yılında Türk topraklarındaki Amerikan okullarının sayısı 426 olup, 17 misyoner merkezi ile 9 tane de Amerikan hastanesi bulunmaktaydı.

-Faaliyet gösterdikleri bölgedeki halka Hıristiyanlık inancını yaymak

-Mensubu oldukları yabancı ülkenin, Osmanlı Devleti üzerindeki menfaatlerinin takipçisi olmak ve Osmanlı Devletini parçalamak

-Kendi ülkelerinin ihtiyaç duyduğu hammaddeler için yeraltı ve yerüstü kaynaklarını araştırmak ve özellikle bu bölgelerde faaliyetlerini yoğunlaştırmak

-Her türlü siyasi ve ekonomik karışıklıkları desteklemek ve muhtemel çatışmalara zemin hazırlamak

-Osmanlı topraklarını sömürge haline getirecek fikri yapıyı kendi okullarında hazırlamak

-ABD çıkarlarına hizmet edebilecek yönetici zümresini yetiştirmek olmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde başlatılan bağımsızlık savaşı sonucunda ABD mandası olalım, İngiliz mandası olalım demeleri bu okulların ürünü olmasına rağmen , ABD’ye ilk göç eden Ermenilerin sayıları az olmasına karşın bunlar genç ve dinamik kişiler arasından seçilmiş, yükseköğrenimlerinden sonra koyu birer Türk düşmanı olarak yetiştirilmiş ve bunlara ABD’de normal eğitimin yanı sıra özel olarak silah eğitimi de verildikten sonra Osmanlı Devleti’ne geri gönderilmiştir Arşiv belgelerinde I. Dünya Savaşı öncesinde Türklerle savaşmak üzere 50.000 Ermeni’nin Amerikan ordusunda üç-dört yıldır eğitim gördüğüne ilişkin kayıtlar yer almaktadır. kurulan yeni cumhuriyetin her türlü politikasında, yabancılara tanınan olağan üstü ayrıcalıklar reddedilmiştir. Bu dönemden itibaren yabancı okullarına en ufak bir müsamaha dahi gösterilmemiştir. Türk yasa ve yönetmeliklerine aykırı bulunan tüm yabancı ve azınlık okulları kapatılmıştır.

Türk halk devrimine müthiş destek vermelerine neden olsa da Sovyetler Birliği Lideri Stalin’in İstanbul Boğazı’nda üs ile Kars, Ardahan’ı talep etmesi üzerine Milli Şef İsmet İnönü ABD’den askeri destek ister. Bu desteği vermeye hazır olduğunu belirten ABD Başkanı Truman 1946 yılında:ABD’nin sınırları Kars ve Ardahan’dan başlar, bildirisini tüm dünyaya duyurur. .

“Kederli günlerden geçen derviş, rüya âleminde bir adaya uğrar. Gördüğü şey mucizevidir. Peygamberler, veliler, âlimler ve filozoflar bir halka şeklinde oturmakta ve anlaşıldığı kadarıyla birini beklemektedirler. Derviş de onlarla birlikte beklemeye durur ancak asıl misafirin kendisi olduğunu anlaması uzun sürmez. Halkanın ortasında kendisine gösterilen yere oturur ve her kederine bir teselli verecek olan bu nurani meclisi dinlemeye koyulur.

Bu teselli halkası öylesine geniştir ki, dindiremeyeceği keder, zayıflatamayacağı acı, sevdiremeyeceği dert yok gibi gözükmektedir. Sözler sözleri, anlatımlar anlatımları, teselliler tesellileri takip eder. Derviş uyandığında yalnızca güneş doğmamıştır, kendi içsel karanlıklarından da aydınlığa çıkmıştır.

Dervişin Teselliden kasıt zihnin düşünceler yoluyla uyuşturulması değil, bilakis acı karşısında uyumayı seçen zihnin uyandırılması… Kadim teselli ustalarıyla, teselliye muhtaç gönülleri buluşturmak, BEN, KAHROLSUN İSRAİL, KAHROLSUN AMERİKA DEMEDİM. YİNE DEMEM!.

İsrail 1948 yılında kuruldu. O yıldan bu yana Kâbe nin imamı her sabah namazından sonra duasına İsrail ve Filistini katar, İsrail’e beddua Filistin’e dua eder.

1948 yılında Filistin toprakları, benzetmek yerinde ise, bir kazan çorba, İsrail bir avuç tuz gibidir. Şimdi tam tersi… Dua tuttu mu? Kabul oldu mu? Hayır. Türkiye’de solcular kadar”Kahrolsun Amerika” diyen bir kesim yok. Amerika kahroldu mu?

Hayır. Aksine solcular ABD li oldu. Kahrolsun İsrail! , işte İsrail kahroldu mu? Olmadı Müslüman

İş yapar, eylem yapar. Elinden ne geliyorsa onu yapar. Yaptığı da iz bırakır. Sonuca götürür.

Kudüs’e ABD elçiliği açılması Uyandıkça, 1820 de kudüs, beyrutta başlayan yeni bir eylem değil 190 yıllık bir misyonerlik faliyetinin sonucudur.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?