SÖYLEYENLER HAKLIYMIŞ GELEN-GİDENİ ARATIRMIŞ

SÖYLEYENLER HAKLIYMIŞ GELEN-GİDENİ ARATIRMIŞ

“Gelen, gideni aratıyor” sözünü kim söylemişse;
Vallahi doğru söylemiş…
Geçmişte bizler “ülkemizin dirlik ve düzeni daha iyiye gitsin” diye; yaşadığımız dönemin yöneticilerini acımasızca eleştirirdik.
Hatta eleştirilerimizden sonuç alabilmek için bazen eleştirilerimizi mitingler ve ‘yürüyüşler’ yaparak meydanlara da taşırdık…
Ve yaptığımız bu eylemlerin hepsinde sonuna kadar haklıydık…
Ancak asıl anlatmak isteğim konu; bizim yaptığımız eylemler ve direnişler değil…
Asıl değinmek istediğim konu; günümüz siyasetçileriyle,bundan kırk yıl öncenin siyasetçileri arasındaki farklılıklara değinmek…
Yani azda olsa mukayese etmek…
Ki, eski siyasi liderlerle, günümüz siyasi liderleri arasından (belki inanmayacaksınız veya itiraz edeceksiniz ama) dağlar kadar fark var…
(Belleğimde kalanları hızlı bir şekilde sıralayacak olursam)
Eskilerin siyasi liderleri ve eksenini dolduran milletvekilleri;
Sinemaya, tiyatroya giderlerdi…
Opera ve Bale’ye gidip izlediklerini söylerlerdi…
Çok fazla basına yansımasa da kitap okudukları söylenirdi…
Hele hele dönemin mizah dergilerinden Akbaba dergilerinde ve gazetelerin en ön sayfalarında -karikatürcüler- tarafından akla hayale gelmez ‘benzetmeler’ yapılarak karikatürleri çizilir, yine de ‘çıtları’ çıkmaz ve hoşgörüyle bakarlardı…
Hatta kendi karikatürlerine -bıyık altından- gülümseyerek kıkır kıkır gülerlerdi…
Yani yazarın-çizerin, sanatçının ortaya çıkardığı eserlere hoşgörü sınırları içinde bakarlardı…
Eski politikacılar da bol-keseden palavra sallarlardı!
Onlarda meydanlarda akla-hayale gelmez yalanlar konuşurlardı!
Onlarda “Dün dündür, bugün bugündür” felsefesine sığınırlardı!
Ama ne yalan söyleyeyim (şimdikiler gibi) birbirlerinin ardından dedikodu yapmazlar ve hatta -ağza alınmayacak- ağır küfürler yapmazlardı
Yani…
Kısacası…
Siyaseten birbirlerine benzeseler de; “yiğidin hakkı, yiğide verilir” dercesine, başarılı olan rakiplerinin haklarını saklamazlardı…
Örneğin bu konuda tanık olduğum bir anıyı sizlerle paylaşmak isterim…
Yıl: 1969
Milletvekilleri seçimlerinin ön günleri…
Politikacılar dağ-bayır seçmen avında ve ‘oy’ peşinde…
Şimdi olduğu gibi -televizyonlarla- seçmen arasında bir köprü kurulamadığı gibi -yazılı medya ve gazetelerde- ülke sathında o kadar yaygın değil…
Yani her ‘milletvekili seçilecek’ eğer ‘milletvekili’ olmak istiyorsa; kendi işini kendisi takip etmek zorunda…
Yani köy-köy, kasaba-kasaba dolaşarak ‘seçmen avına’ kendisi çıkıp; seçmeninin kendisi kandıracak!
O dönemlerde yurt sathında Süleyman Demirel’in partisi Adalet Partisi yine revaçta olduğu gibi benim ilçem Dereli’de de çok revaçta …
Ve ilçeye gelen ve en sevilen politikacıların başında ise; Adalet Partisinden Nizamettin Erkmen ile Cumhuriyet Halk Partisinden Mustafa Kemal Çilesiz daha çok seviliyor Dereli halkı tarafından.
(Sözü uzatmayalım)
Dereli’nin pazarı olan bir Perşembe günü Nizamettin Erkmen, ilçe teşkilatını yanına alarak ilçe parkında bir masaya oturmuş ve halkla siyasi ve dertlerini dinleyici sohbetler yapıyor.
(Bende sevgili arkadaşım Engin Türker ile bir kenardan yapılan konuşmaları dinliyoruz.Ve siyasetende onlar gibi düşünmüyoruz)
Her neyse…
Sohbetin bir bölümünde Bahçeli köyünden (hasta adalet partili) Asım Şenlikoğul isimli bir vatandaş (köylü kurnazlığı yapıp) CHP Milletvekili adayı Mustafa Kemal Çilesiz için şöyle kışkırtıcı bir soru sordu;
“Sayın Bakanım, bu Çilesiz için diyorlar ki; hangi partiden olursa olsun, Ankara’da yanına kim uğrarsa yardım edermiş diyorlar. Hastası olanı hastaneye yatmasına yardım edermiş. Harçlığı olmayan öğrenciye harçlık verirmiş. Aç olanı lokantaya veya evine götürürmüş. Bu doğru mu, yanlış mı?” diyerek; (Bizlerde dahil, M.Kemal Çilesiz’in aleyhinde konuşmasını beklerken)
Adalet Partisinden Nizamettin Erkmen; “Doğru” dedi..”Aynen dediğin gibi…Keşke bizde onun gibi davranabilsek… Keşke onun yaptıklarını bizlerde yapabilsek” diyerek, sadece bizleri değil, orada bulunan tüm Adalet Partili taraftarları da şaşırttı bu yanıt.
Açıkçası bu dürüst ve “yiğidin hakkını,yiğide veren” bu siyaset adamını verince (onlardan farklı görüşe sahip olan) bizler daha çok şaşırıverdik bu ‘karşıtını’ öven sözleri duyunca…
Ne dersiniz; günümüzde de var mıdır şimdi böyle siyasetçiler?
Hırsından çok, hoşgörüyü ön palanda tutan?
Ne dersiniz; “Gelen, gideni aratıyor mu nedir?”
Ehveni-şerlere kadar düştük mü dersiniz?
Sizler bunu düşünürken, bende sizlere;
Hoş kalın,
Hoşça kalın,
Dileklerimi iletiyorum…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?