Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
“14 MART TIP BAYRAMININ” TARİHÇESİ SAĞLIK EMEKÇİLERİNİN KUTSAL ÇİLESİ
  • 0
  • 203
  • 14 Mart 2021 Pazar
  • +
  • -
Yola çıkış olarak;
Bundan tam 194 yıl önceye dayanır…
Yani;
14 Mart 1827 yılı 2. Mahmut döneminde Şehzadebaşı-Tulumbacı Konağında Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire adıyla kurulmuş.
Ve bu tarih Türkiye de modern tıp eğitimlerinin başladığı gün olarak kabul edilmiştir…
Bu nedenle okulun kuruluş tarihi olan 14 Mart ölçü alınmış olup, Tıp Bayramı olarak kutlanmaya başlanmıştır…
İlk resmi kutlama yolculuğu ise 14 Mart 1919 yılında İstanbul işgal altındayken, tıbbiye 3. sınıf öğrencisi Hikmet Boran öncülüğünde yapılmış olup, aynı zamanda emperyalist işgal güçlerini ‘protesto’ etmek için yapılmıştır…
Sanırım Hikmet Boran’ın kim olduğunu anımsamışsınızdır…
Bilmeyenler ve anımsayamayanlar için bir kez daha anımsatalım..
Hani Sivas kongresine ‘gençleri temsilen’ katılmıştı da, kongredeki delegelerin bir kısmı ‘Amerikan mandacılığını’ kabul etmeyi teklif ederken, en arka sıralardan bir genç ayağa fırlayıp ve Atatürk’e;
“Paşam, paşam!…
Beni buraya Türk gençlerini temsilen gönderdiler.
Bizler, efendiler gibi mandayı kabul etmiyoruz ve karşıyız.
Eğer, sizlerde bu beyler gibi mandacılıktan yana tavır alırsanız; şunu bilesiniz ki, Türk gençliği olarak sizlere de karşı çıkarız” diyen genç delikanlıdır Hikmet BORAN…
Yani;
Mustafa Kemal Atatürk’ün gözlerine duygusal nemlendirmeyi yaptırdıktan sonra;
“Bende sizin gibi düşünüyorum çocuk…
Ya istiklal, ya ölüm!” sloganını attıran kişidir Hikmet BORAN…
Bir başka tanımlamayla;
Ünlü sunucumuz Orhan Boran’ın babasıdır…
(Şimdi tekrar konumuza geri dönecek olursak;)
14 Mart tarihi; 1919 yılından bu yana ‘Tıp Bayramı’ olarak, çeşitli etkinlikler düzenlenerek kutlanmaktadır…
Yani;
Başta tıbbiye mezunu doktorlar olmak üzere, sağlık emekçilerinin fiziksel ve ruhsal yorgunluklarının giderileceği…
Yeniden moral depolayacağı gün olarak düşünülmektedir…
Sağlık emekçilerinin öznesinin başında gelen doktorluk mesleği, sizlerin de çok iyi bildiği üzere, enternasyonal adres taşıyan bir meslektir…
Zaten böyle bir niteliğe sahip oluşu, yaptıkları meslek yemininden bellidir…
Ve yaptıkları yemine şöyle başlarlar;
“Hekimlik mesleğinin bir üyesi olarak;
Yaşamımı insanlığın hizmetine adayacağıma,
Hastamın sağlığına ve esenliğine her zaman öncelik göstereceğime,
Hastamın özerkliğine ve onuruna saygı göstereceğime,
İnsan yaşamına en üst düzeyde saygı göstereceğime…
Görevimle hastam arasında;
Yaş, hastalık, ya da engellik, inanç, etnik köken, cinsiyet, milliyet, politik düşünce, ırk, cinsel yönelim, toplumsal konu ya da başka her hangi bir özelliğin girmesine izin vermeyeceğime..”
(Diye devam edip, gider.)
Ve şöyle biter;
(…..)
“Kararlılıkla, özgürce ve onurum üzerine,
Ant içerim…” diyerek Hipokrat yeminin eder ve meslek etiğini sürdürmeye söz verir…
Ve dünyanın hangi ülkesinde olursa; olsun Hipokrat yemini yapmış bütün doktorların -dinsel inançları- hangi dine tabi olurlarsa olsun; veya hiçbir dine inanmayıp ateist olsun, hiç fark etmez…
Hipokrat yeminine sadık kalıp, meslek etiği olarak söz veren tüm doktorlar savaşta bile olsalar, yaralanan düşman askerlerine yardım etmek zorundadırlar…
Tıpkı, Küba’nın efsane devrimcilerinden ve hiçbir tanrısal inancı olmayan;
Dr. Ernest Che GUEVARA gibi…
Kısaca savaş sırasında ne yaptığını söyleyecek olursak;
Hekimlik çantasını yanından ayırmayan Che GUEVARA, hem kendi arkadaşları yaralanınca tedavilerini yapmış…
Ve hem de savaştığı sistemin askerleri olan Badista’nın askerlerini yaralı görünce onların tedavilerini yapmıştır…
Yani;
Hiçbir dinsel ve tanrısal inancı olmasa da…
Ve bunların üzerine yapılan hiçbir ‘yemine’ inanmasa da…
Yaptığı yemini; ırk, cins, politik ayrım yapmadan söz verdiği meslek yeminini yerine getirmek için savaştığı askerleri tedavi etmiştir…
Bu örnekten sonra, şimdi tekrar ülkemiz doktorlarına ve sağlık emekçilerine geri dönecek olursak…
Şu ‘Korona virüsü’ başımıza bela olmadan önce de, ülkemizde sağlık emekçilerinin durumları pek iç-açıcı olmayıp, başta hakim güçler olmak üzere, bazı (imtiyazlı) hasta yakınları tarafından da, horlanıp, baskı altına alınıyordu…
Hatta kaba kuvvete, şiddete baş-vurulup, koridorlarda dövülerek aşağılanıyordu..
Meslek onuru ve şahsiyeti yerlerde süründürülüyordu…
Vesaire, vesaire…
Korona virüsü denilen Coöit-19 bulaşıcı hastalığı yaygınlaşmaya başladığı günden bu yana sağlık emekçilerinin tamamı mesai yorgunu oldukları gibi, birde üstüne-üstlük, yönetsel güçlerin idari dayatmalarıyla çalışmalarını sürdürmektedirler…
Hatta hastanelerimizde yeterli personel olmadığı ve ‘dönüşümlü’ nöbetli çalışma olmadığı için mevcut personel gece-gündüz görev başında tutulduğundan tüm personel hem fiziksel olarak ve hem de ruhsal olarak yorgun düşmektedir…
Eeeee?
E’si şu;
Şimdi bu personel bırakın kendi bayramı olan ’14 Mart Tıp Bayramını’ gönül ve huzur rahatlığıyla kutlamayı…
Mesaiden-eve dönecek takati kalmamış vaziyettedir…
Ama ben yine de bütün bu olumsuzluklara rağmen;
Sağılık sektöründe bizler için gecesini-gündüzüne katarak emek saf eden tüm tıbbiyelilerin, sağlık emekçilerinin ’14 Mart Tıp Bayramını’ en içten dileklerimle kutluyor;
Emeklerinin önünde saygıyla eğiliyorum…
İyi ki varlar…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM