Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
BELLEKTEN SİLİNMEYEN ANILAR VE RASTLANTISAL BULUŞMALAR
  • 0
  • 261
  • 12 Ekim 2021 Salı
  • +
  • -

Sevgili dostlar,

Değerli canlar,

Üst başlıkta da ifade ettiğim gibi;

Sizlerin de mutlaka belleğinizden silinmeyen anılarınız olduğu gibi, yıllar öncesi arkadaşlık yaptığınız birisiyle de, hiç beklenmedik bir anda karşı-karşıya gelebilirsiniz…

Ve anılarınızı tazeleyerek tekrar gençleşebilirsiniz…

Bende bugünkü sohbetimde bunu yapmaya çalışıyorum…

Başka bir ifadeyle;

Bundan 55-56 yıl önce küçücük bir kasabada birlikte olduğumuz, ancak yaşam koşulları gereği birbirimizden ayrı düşüp görüşme şansımızın olmadığı bir arkadaşımızla rastlantısal olarak buluşup ve geçmişe yönelik anılardan bir kesit sunmaya çalışacağım..

Sohbetimizin konusu; Süleyman GEDİK…

Yani, Giresunspor’un (eski) efsane futbolcularından Raci Gedik’in amcası…

Yıl; 1964-65’li yıllar…

Dereli ilçesinin elektrik gereksinimi mazotla çalışan büyük bir motor tarafından sağlanıyor…

Ve akşam karanlığında başlayan elektrikli ‘aydınlatma’ işi saat; 23.00 dolaylarında sonlandırılıyor…

İşte bu sözünü ettiğim ‘elektrik üretim motorunu’ çalıştırma işini de, Giresun merkezden, Dereli Belediyesinin sözleşmeli olarak anlaştığı Süleyman GEDİK yapıyor…

Sadece ‘elektrik motorunu’ çalıştırmakla görevli değil Süleyman Gedik…

Elektrik bilgisi konusunda ‘eline su döken’ olmadığı için;

Mazotla çalışan külüstür motor arıza yapınca, tamir işlerini de kendi yapardı Süleyman arkadaşımız…

Evlerde ve dükkanlarda ‘elektrik sayaçlarını’ okumaya da giderdi…

Her neyse..

Cumhuriyet gazetesi okurdu Süleyman…

Kimsenin çözemediği bulmacaları o en hızlı bir şekilde çözerdi…

Başka gazetelerde okurdu ama ‘Cumhuriyet’ gazetesinin aboneli bir şekilde düzenli alırdı…

Zaten yıllar sonra buluşmamıza da cumhuriyet gazetesi referans oldu…

Az sonra anlatacağım…

(Hatta az sonraya bırakmadan sıcağı-sıcağına şimdi anlatayım)

Biraz öncede söylediğim gibi;

Bundan 55-56 yıl önce küçücük bir kasabada -mesai dışında- birlikte futbol oynadığımız Süleyman’la görüşmeyeli bir hayli zaman olmuş ve hiç yüz-yüze oturup sohbet etmemişiz…

Sizlerde çok iyi bilirisiniz ki;

Bizde düşenin dostu olmaz..

Bir zamanlar ‘elektrik uzmanlığı’ konusunda ‘eline su dökülmez’ denilen Süleyman’a da -sahip çıkılmadığı için- Sokakbaşındaki WC’den elde ettiği gündelik gelirle yaşamını sürdürüyor Süleyman Gedik…

Bu arada kendimle ilgili bir özeleştiri de yapmak isterim;

Otuz küsur yıldır Giresun merkezde oturuyorum…

Süleyman’ın bu işi yaptığını bilmeme rağmen “aha bugün uğrarım, aha yarın uğrarım” diye-diye bir türlü uğrama fırsatı yaratmadım kendime…

Ancak geçtiğimiz günlerde karar verdim ve (küçük su dökme) bahanesiyle Sokakbaşındaki WC’ye girdim..

Süleyman küçücük odasında oturuyor…

İşimi bitirdikten sonra “kaç kuruş” diye iletişim kurmak istiyorum…

“Bir lira” dedikten sonra, koltuk altımdaki gazeteleri görünce, o benden erken davranıp;

“Cumhuriyet gazetesi mi okuyorsunuz?” diye sordu…

Bende “Evet” dedim…

“Bir zamanlar bende okurdum, ancak gözlerim iyice yorulduğu için şu sıralar renkli-boyalı gazeteler okuyorum.” dedi…

Bende bunu fırsata dönüştürerek;

“Biliyorum” dedim…

“Nereden biliyorsunuz ki?” dedi…

“Siz geçmişte Dereli Belediyesinde çalışken gazeteyi bizim dükkandan alırdınız” deyince;

“Ama ben gazeteyi Şaban diye bir arkadaşım vardı, ondan alırdım.”

Bende;

“İşte o benim dedim.”

Biraz şaşaladıktan sonra “inanmıyorum” dercesine; “ama benim arkadaşım Şaban’ın saç renkleri sarışına çalardı” dedi…

Bende gülerek;

“Başımda saç olsa, belki yine sarı saçlarımı görürdün ama ne yazık ki ne saç kaldı, nede sarışınlığım” dedikten sonra;

“Peki siz şimdi ne iş yapıyorsunuz?” diye sordu;

“Emekli öğretmenim” diye yanıt verdim..

“Vay be!” diyerek, şaşkınlığını giderdikten sonra da “o zaman bundan sonra inşallah görüşürüz hocam” dedikten sonra birbirimize söz verip ‘tekrar görüşmek’ üzere ayrıldık…

Şimdi yıllar sonra görüştüğüm sevgili arkadaşımız Süleyman’ın kendine özgü birkaç özelliğini de anlatmadan geçemeyeceğim…

Hani bazı insanlar için;

“Doğarken sinir uçları alınmış” derler ya…

İşte Süleyman arkadaşımız bu tanımın içine girenlerdendi…

Biz arkadaşları onun bu özelliğini bildiğimiz için futbol oynarken, bazen şaka olsun diye ona faul yapar sert girerdik…

O başka arkadaşlarımız gibi “faul yaptınız” diye itiraz etmez…

Ve yüzüne düşürdüğü tebessümle bize döner;

“Ben size ne deyim, Allah bilsin bilsin de yapsın” diyerek ‘faul’ işini bile Allah’a havale ederdi…

Hatta bizden yaşça çok küçük birisi vardı Halil Parçal diye…

Daha Ortaokul çağlarında sigaraya başlamıştı…

Ancak biz ağabeylerinin yanında sigara içememeye özen gösterir, fakat Süleyman’ın isteğini geri çevirmeyeceğini bilmediği için, Laz’ın Kahvehanesinin kapısında otururken gizliden-gizliye Süleyman’dan sigara isterdi…

Süleyman’da bizim görmememiz için sigarayı avuçlarının içinde Halil’e uzatarak; “Me” yani ‘al’ derdi…

Ancak Halil, Süleyman’ın avucunda uzattığı sigarayı görmeyim;

“Versene Süleyman ağabeyi” deyince…

Süleyman’da sözünü tekrarlayarak;

“Mesene la, mesene!” yani ‘alsana alsana’ diye avuçlarını içindeki sigarayı gösterirdi…

Vay be!

Yıllar sonra da olsa Süleyman Gedik’i tekrar gördüm…

Ve yılların ötesinden bugüne taşıdığım güzel anılarımı sizlerle de paylaşıp içimi döktüm!…

Hoş kalın,

Hoşça kalalım,

Sağlık ve esenlik içinde olalım.

En önemlisi de;

Anılarınızın silinip kaybolmaması için ya paylaşalım..

Ya da günlük tutalım..

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM