Çanakkale ve yeni emperyalizm

Çanakkale ve yeni emperyalizm

Çanakkale Zaferi, Türk tarihinin en önemli ve anlamlı zaferlerindendir. Tüm yokluğa ve zorluğa rağmen, önce deniz savaşlarında, ardından da kara savaşlarında elde edilen zafer ile ulusça ne kadar övünsek azdır.
Bugün Çanakkale Deniz Zaferinin 104.yıldönümüdür.
İngiliz ve Fransız donanması ortaklaşa olarak tam 308 savaş ve nakliye gemisi ile Çanakkale boğazını geçmek, İstanbul’u almak, Osmanlının teslim olmasını sağlayarak, Rusya’da Bolşeviklere karşı Çarlık rejimine yardım götürmek istiyorlardı.
18 Mart 1915’de müttefik donanmaya” dur” dedik.
‘Çanakkale geçilmez’ dedik…
Geldikleri gibi geri gönderdik.
38 gün sonra 25 Nisan 1915 sabahında İngiliz ve Fransız kuvvetleri sömürgelerinden de getirdikleri askerler ile çıkarma yapmaya başladılar.
Seddülbahir’den karaya çıkacaklar ve Gelibolu üzerinden kara yolu ile İstanbul’a ulaşacaklardı.
Bu defa karşılarına Mustafa Kemal çıktı.
Yine tüm yokluğa, yoksulluğa ve zorluğa rağmen; Arıburnu zaferi, 1. Ve 2. Anafartalar Zaferi ile Conkbayırı Zaferi kazanıldı.
Mustafa Kemal hem gazi oldu hem de “Anafartalar kahramanı” olarak tarihe geçti.
Emperyalizm yenildi.
Kurtuluş Savaşımızın önsözü yazıldı. Mustafa Kemal, Çanakkale Savaşlarındaki başarısı ile Milli mücadelemizin de lideri oldu.
“Mülk arazi” yerine vatan bilinci, yurt bilinci arttı ki bu bilinç, Kurtuluş Savaşımızın da başarıya ulaşmasında etkili olmuştur.
Ve Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasında da…
Türkiye Cumhuriyetinin tam bağımsızlık ve ulusal egemenlik temeli üzerinde kurulması da; Çanakkale’de başlayan ve Kurtuluş Savaşımız ile devam eden sürecin sonucudur.
***
Emperyalizm, ulusal egemenlik ve tam bağımsızlık temelinde Mustafa Kemal tarafından kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyetine karşı hiçbir zaman niyetinden vazgeçmedi!
Fakat strateji değiştirdi.
Askeri işgal yerine yeni emperyalist yöntemler ile bunu yapmaya başladılar.
Açık işgale karşı Türklerin nasıl bir direnç göstereceğini hem Çanakkale’de hem de Kurtuluş Savaşında görmüşlerdi.
Bu nedenle Soğuk Savaş sürecinden bugüne ‘örtük işgal’ modelini uyguladılar.
Bunu da;
İktidarları kontrol ederek yaptılar.
NATO üzerinden kontrol etmeye başladılar.
Ekonomik olarak kontrol etmeye başladılar.
Diğer ‘örtük işgal’ yöntemlerinin hepsini kullandılar…
Darbeler ve muhtıralara bu açıdan bakmak gerekiyor. İşlerinin düzene sokmak için, Türkiye’ye yeni biçim vermek için NATO ve CİA ile diğer güçler darbeler ve muhtıralar da kullanıldı!
İkili anlaşmaların çoğuna da bu açıdan bakmak gerekiyor.
Tarikat ve cemaatleri kullanmalarına bu açıdan bakmak gerekiyor. Hem “Yeşil Kuşak” planında, hem “Ilımlı İslam” planında, hem de “Dinler arası diyalog” planında tarikatlar onlarla birlikte hareket ettiler.
İktidara gelmesinde etkili oldukları siyasiler aracılığı ile ‘iktidar diyeti’ olarak istedikleri yasalar da bu açıdan bakmak gerekiyor.
24 Ocak 1980 ekonomik kararları böyle bir talep sonucu alınmıştır.
Ve bu kararlar ile ülkemiz o ülkelerin ‘pazarı’ haline getirilmeye başlanmıştır. İç üretimin ipinin çekilmesi süreci başlatılmıştır.
Özelleştirmeler ‘diyet’ için yatırılmıştır!
Gümrük Birliği de talep üzerine ‘diyet’ olarak kabul ettirilmiştir. Yeni kapitülasyonlar görevi görmektedir.
İstenen de bu idi zaten!.
“On beş günde on beş yasa” istek üzerine kabul edilmiştir. O yasalar ile neler kaybedildiğini iyi analiz etmek gerekiyor.
Tohumculuk Yasası da ‘diyet’ içindir. GDO’lu tohumlara ve gıdalara mahkûm edilmememiz de…
Adım adım tarımın ve hayvancılığın bitirilmesi de istenen ve izlenen politikaların sonucudur.
Bugün neredeyse her tarım ürününü ithal eder hale gelmiş isek verilen ‘diyetlerin’ sonucudur.
İŞKUR önlerinde ki kuyruklarda,
Tanzim Satış kuyrukları da…
“Yap işlet devret” modeli ile soyulmamızda…
Ve daha pek çok sorun da emperyalizmin ‘yeni işgal’ yönteminin sonucudur.
***
Çanakkale yenilgisinden ve Kurtuluş Savaşı yenilgisinden emperyalizm gereken dersleri çıkarmıştır.
Ne yazık ki emperyalizme karşı kazandığımız bu zaferlerden, biz gereken sonuçları çıkarabilmiş değiliz.
Mustafa Kemal Atatürk’ün “İstiklal-i Tam” sözünü de anlayabilmiş ve gereğini yapabilmiş değiliz.
Yaşadığımız sorunların temel nedeni budur!

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?