Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
ÇANDIR ÇÖPLÜK HAVASI VE KONAK AĞIRLANMASI
  • 0
  • 267
  • 08 Eylül 2020 Salı
  • +
  • -

Sevgili dostlar,
Değerli canlar,
Anadolu denilince akla ne gelir;
Yiğidin harman olduğu topraklar…
‘Harman’ denilince ne gelir;
Üretilen ürünlerin biriktirildiği alan..
Başka?
Cenazelerin kaldırıldığı,
Düğün törenlerinin yapıldığı tören alanlarıdır köyde harmanlar.
Efendim;
Düğünler, bölgeden-bölgeye farklılık taşır.
Folklorik yapıyı üretim biçimi belirlediği için coğrafi yapılara göre farklılıklar vardır…
Söz uzatmayalım;
Doğu Karadeniz bölgesinde yapılan düğünler ve oynana oyun şekli üç aşağı-beş yukarı birbirine benzeş figürler taşısa da; yinede küçük ayrılıklar ve farklılıklar bulunmaktadır..
Onun için bugünkü sohbetimizde Giresun köy düğünlerinin ortak bir payda merkezinde anlatacağım.
Hatta dünkü sohbetimizde belirttiğim gibi ‘çöplük’ türkülerimize ve düğünlerde oynadığımız halk oyunlarımızda anlatım biçimine dönüşüp ve adına ‘Çandır Karşılaması’ ve bazende zevke gelen oyuncuların davulcu ve zurnacıya; “çal bir Çandır çöplük havası zurnacı!” denilen;
“Konak Çıkma”
“Konak gelme.”
“Konak gitme.” (günümüzde unutulan) düğün geleneklerinden söz etmek istiyorum…
Ancak konuya girmeden önce bir üst paragrafta belirttiğim; ‘ ‘Konak çıkma ve konak gelme’ deyimine bir açıklık getirmek zorundayım..
Şöyle ki;
Sizlerde çok iyi bildiği gibi koskoca ‘konak’ yerinden hareket eder mi?
Etmez..
O halde nasıl oluyor da; “konak çıkıyor veya konak geliyor” diye bir deyim kullanılmış?
Hemen söyleyelim…
Bu dünyada oldum-olası yoksullar, varsıllara özenerek ve onları kendilerine ‘rol model’ alarak yaşamışlar, elde edemedikleri ve haslet duydukları şeyleri elde edemeyince ‘benzetme’ yaparak yaşamaya çalışmışlardır..
Yani “konak geliyor” ifadesi aslında “konuk geliyor” anlamında kullanılmaktadır…
Ve düğüne gelenleri ağırlamak için düğün evi yetmeyip ve hatta mahallede bulunan komşu evleri de yetmeyince düğüne gelen konuklar; Merek, Serenti veya eski bir mekanda da ağırlanmış olsa, oranın adı “Konak Evidir” (yani aslında Konuk Evidir)
Şimdi gel-gelelim ‘Konak Çıkma’ veya ‘Konak Gelme’ olayına..
Eskiden köy düğünleri davulsuz-zurnasız yapıldığı gibi Davullu Zurnalı ve kemençeli düğün yapanlar daha çok olurdu..
Zenginin düğünü zengine göre…
Yoksulda kendi düğününü, kendi ölçeğine göre yapılırdı…
Ancak ‘zengine öykünmekten de’ geri kalmazdı!
Ve yapılan düğünlere günler öncesinden konu-komşu çağrıldığı gibi, komşu köylerde çağrılırdı…
Düğüne gelecek olan komşu köyün bıçkın delikanlıları ve düğün eğlencesi sevenleri günler öncesinden hazırlıklarını yaparlar..
Düğüne giderken ‘kafayı çekecek’ olan kafadarlar bir arayı gelir.
Aralarında sözü dinlenen birisi ‘Eke’ (ekip başı) olarak seçerlerdi.
Ve düğün bitimine kadar bu seçilen ‘ekip başının’ sözünden asla dışarı çıkılmaz ve onun emirlerin harfiyen uygulanır ve dinlenir…
Ve ‘konak gitmede’ en önemli olayda; köyler arası rekabettir…
Yani; “düğüne konak giden filan köyün ‘konağı’ falanca köyün ‘konağından’ daha çok mermi yaktı.”
“Daha çok havai fişek attı”
“Daha çok sükse yaptı” dedirtmek için hazırlıklar yapılırdı..
Ve düğün günü öğlen veya ilkin üzeri ‘harmanda’ veya evin önünde ‘çöplükte’ davul-zurna ve kemençe çalmaya başlar..
Eğer hava soğuksa; ortaya bir meydan ve çoban ateşi yakılır.
Ve akşam karanlığından sonra ise komşu köylerden ‘konak gelenler’ tarlanın eteğinde yan-yana sıra olduktan sonra ‘nara atarak;
Havai fişeklerini gökyüzüne havalandırırdı!
Ve çakar-almaz tabancalarıyla -dolma mermilerini- yakarak düğüne geldiklerinin işaretini verirlerdi…
Tarlanın etiğinden gelen konuklara; ‘Konak çıkıyor’ derler.
Düğün evinin paralelinden gelenlere de:’Konak geliyor’ denirdi.
‘Konağın geldiğini’ gören davul-zurnacı ve ‘Sofracı’ ile birlikte gelen konuklarını ‘yol havası’ çalarak karşılamaya giderler…
Burada bir parantez açmak istiyorum (düğünlerde köylerden gelecek olan konuklara hizmet etmek için önceden bir kişi ‘sofracı’ olarak ayarlanırdı.)
Tarlanın eteğinden veya hangi yönden gelirse-gelsin; konuğunu karşılamaya giden ‘sofracı’nın sofrasının üzerinde’ ya haşlanmış bir sahan et veya tavuk vardır..
Tabi birde içkili düğünlerin olmazsa-olmazı; bir ufak rakı şişesi mutlaka olmalıdır..
Gelen konuklar, tarlanın ortasında karşılandıktan sonra Davul zurna eşliğinde birlikte çıkılır ‘oyun oynanan’ alana…
Oyun yerinde önceden bulunanlar, yeni gelenlere yer vermek için kenara çekilirler..
Yeni gelenler, kendilerini karşılayanlara selam verirler…
Ve bu selamlaşma seremonisi bittikten sonra da ‘konak gelenler’ davul-zurna eşliği içerisinde önce ‘Fingil (Kol bastı) oyununu oynamaya başlarlar..
Ardından da eski gelenlerle-yeni gelenler karşı karşıya geçip ve kollarını birbirlerine açarak (bu dostluğa ve konukseverliği kucak açmaktır) Ya; ‘Giresun Karşılaması’ oynarlar..
Ya da
Çandır Karşılaması oynayarak birbirlerine karışırlar..
Ve bazende oyuna doymayanlar davul-zurnacıya şöyle der;
“Çal gınnatacı bir Çandır-Çöplük havası da kendimize gelelim”
Özetleyerek sonlandıracak olursak;
Düğün evine gelen konuklar, komşu evlerine yerleştirildiği gibi eğer konukları yerleştirmeye ev kalmazsa eski bir ‘Serenti’ye’ (bazı yerlerde ‘Serender’ denir) ve ot Mereğine yerleştirilir gelen konuklar…
Ve burada işin en güzel yanı da şudur;
Gelen konukların konumu ve durumu nasıl olursa olsun bu yerleştirilen mekanlardan asla şikayetçi olmazlar…
Ve sözünü ettiğimiz bu ‘serenti ve merek’ mekanlarının düğün sırasındaki adı ise ‘konak evi’ olarak tabir edilir…
Vay be!
Koşullar ne kadar kötü olursa-olsun…
Geleneksel köy düğünleri ne kadar yoksulluk kokarsa koksun!
Yine de çok güzeldi diyebilirim…
Çünkü böylesi durumlarda olumsuz koşullar hesaba katılmaz…
Dostluk ve samimiyetin ölçülü hesap edilirdi…
Her neyse…
Söz uzayacağı kadar uzadı zaten…
Daha fazla uzatmayalım…
Daha doğrusu azımızın tadını daha fazla kaçırmayalım..
Hoş kalın,
Hoşça kalın,
Sağlıkla kalın.
Ve birde nerede yaşarsanız yaşayın…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM