Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
CUMHURİYETİN 10. YILINDA GİRESUN İLİ DE 10 YAŞINDA
  • 0
  • 475
  • 24 Ekim 2022 Pazartesi
  • +
  • -

Merhaba sevgili dostlar,

Merhaba değerli canlar.

Dünde ifade ettiğim gibi;

Yıllar öncenin ‘cumhuriyet bayramı’ kutlamalarını siyah-beyaz fotoğraflarla dilimin döndüğü kadar anlatmaya devam ediyorum…

Bugünkü sohbetimiz;

1933 yılında Giresun il merkezinde kutlanan ‘cumhuriyet bayramı’ üzerine olacak…

Ve aynı zamanda o yıllarda yakın köylerden ‘cumhuriyet bayramına’ katılma kültürüde sohbetimizin ilerleyen bölümlerinde anlatılacak…

Ne güzel bir tesadüftür ki;

1933 yılı ‘cumhuriyetin’ 10. yılı olduğu gibi, Giresun’un da il oluşunun 10. yılıdır…

Yani, daha açık bir ifadeyle söylersek;

Giresun, cumhuriyetin kurulduğu yıl il statüsüne kavuşmuştur…

Peki, 1933 yılında başka neler olmuştur?

Arşiv çengelimizde olanları hemen söyleyelim;

Cumhuriyetin 10. yılında Şebinkarahisar ilçe olarak ilimize dahil olmuştur…

Ve bu yüzdendir ki;

Giresun ili 1933 yılında salt ‘cumhuriyetin 10. yılınnı’ kutlama hazırlıkları yapmamış olup, aynı zamanda ‘il oluşunun’ ve ‘Şebinkarahisar’ın’ ilçe olarak kendi mülki sınırlarına dahil edilmesininde ‘bayramını’ yapmıştır…

Yıl; 1933

Cumhuriyet 10 yıl önce kurulmuş olup ve ‘latin harflerine’ de geçeli daha henüz 5 yıl olduğu için il merkezi başta olmak üzere yörede daha doğru-dürüst okullar açılmamış…

Giresun il merkezinde ise teşkilatı eskilere dayanan;

Belediye binası ve Valilik binası var…

Ve birde ‘Debboy Mevkiinde’ Askeri Kışla var…

Yerleşim birimindeki diğer var-olan zenginliklerse;

Büyük-küçük esnaflar…

Deniz kenarında balıkçılar…

Hayvanların alıp-satıldığı bir ‘mal pazarıyla’ ve birde fındık üreticilerinin fındıklarını tüccarlara satmak için kurduğu ‘Fındık Pazarı’ filan var…

Kısacası. o tarihlerin hesabı-kitabı yapılırsa, öne en çok yoksulluk çıkar…

Ancak;

Yoksulluk çoktur…

Keseler boştur…

Boştur ‘boş’ olmasına ama;

Yürekler ortak vatan sevgisiyle doludur…

Görselde paylaştığım fotoğrafta sizlerinde gördüğü gibi;

Giresun’un ünlü ‘Debboy’ mevkiinde…

Güreller Kırtasiye binasının önünde ‘cumhuriyetin 10. Yılını’ ve aynı zamanra ‘bayramını’ kutlamak için o günün yoksul koşulları zorlanarak şahene bir TAK yapılmış…

Merdiverle çıkılacak bir şekilde sağ ve sol tarafında da askerler ‘nöbet görevi’ almış…

Ve TAK’ın ön kısımına da günün en anlamlı sözleri yazılmış;

‘DÜĞÜŞTÜLER ÖLDÜLER

BIRAKTIKLARI EMANETİN BEKÇİSİYİZ.’

Ve daha sonra da ilin ileri gelenleri ve yönetenleri TAK’ın altında toplu bir fotoğraf çektirerek o günün anısını ‘kayıt altına’ almışlar…

Cumhuriyet bayramının ön hazırlıkları ise şöyle olurdu;

İl merkezinde bulunan mevcut okullar haftalar öncesinde ‘bayrama’ en güzel şekilde hazırlanır…

Provası yapılması gekerenlerin provaları titizlikle yapılır…

Törene katılacak olan öğrencilere velilerin ekonomik ölçeklerine göre ya yeni bir elbise alınır…

Ya da ‘yenisini’ almaya gücü yetmeyenler ise eski elbiseleri yur-yukar ve yırtığı varsa yamanır…

Ve temiz bir şekilde ‘katılmak’ istenirdi kutlanmak istenen cumhuriyet bayramlarına…

Aynı titizliği salt öğrenciler göstermez;

Analar-babalar, yetişkinlerde en güzel giysilerini giyerek giderdi milli bayramlara…

Bunu o günün kültürel davranışıyla tarif edecek olursak;

Hangi ‘milli bayram’ olursa olsun, yöre insanı ‘bayramlara’ katılmayı aylar öncesinden hesap etmeye başlardı…

Ve ekonomik güçlerini zorlayarak da ‘en güzel elbiseleri’ giymenin hesabını-kitabını yaparlardı…

Örneğin bayrama katılmak isteyenlerin harçlıkları yoksa;

Bir sepetin içinde ya 40-50 yumurta koyup satmayı düşünürdü…

Ya da koltuğunun altına –bacakları bağlanmış- bir horoz veya tavuk götürüp satarlardı…

Sözünü ettiğimiz yıllarda;

Köyden-Şehre ‘bayrama’ katılmak için gidenler, ya azıkların evden götürürlerdi…

Ya da biriktirdiği harçlıklarla şehirde acıkınca fırından ‘yarım ekmek’ veya ‘çeyrek ekmek’ kestirip alırlardı. (o tarihlerde fırında ekmekler bölünerek de satılıyordu)

Yanı da ya yüz gram zeytin veya helva alarak ‘katıcak’ yaparlardı…

Sözünü etitğimiz o tarihlerde;

Herkesin ayağına geçireceği ‘İskarpini, Çapulası ve Yemenisi’ yoktu…

Kimileri hala ya ‘çarık’ giyer veya da ‘cıslavat kara lalsik’ giyerdi…

Hatta bunları bulamayanlarda olduğu gibi, bulursa da çok sevinirdi…

Uzatmayalım…

Yöre köylerinden ‘bayrama’ katılanlar;

İskarpirni, Çapulası, Yemenisi olanlar ‘bayrama giderken’ cıslavat-kara lastik giyip giderlerdi…

Şehre şaklaşınca ‘kara lastiklerini’ heybeye atıp, heybeden çıkardığı ‘İskarpin, Çapula veya Yemenisini’ giyerek şehre girerlerdi…

Sadece cıslavat kara-lastiği olanlarsa;

Mecburen ‘kara lastiklerini’ giyip giderlerdi…

Şehre yaklaşınca da, ya bir çeşmenin başında veya da akan bir suda yıkayıp iyice silerlerdi…

Yani demem o ki;

Yoksulluğun öne çıkardığı dış görünüş onun suçu olmadığı için o kadarda önemli değildi…

Önemli olan, herkesin ortak değeri olan ‘milli bayramlara’ katılmak ve onun heyecanını yaşamak idi…

Bir başka ifadeyle;

Onun zenginliği şatafatlarda değil, yürekteydi…

Ve sohbetimizi bitirmeden önce şunuda ilave etmeliyim ki;

  1. Görselde paylaştığım fotoğraftada görüldüğü gibi bir zamanlar ‘cumhuriyet bayramına’ ‘Şoförler Cemiyeti’ gibi sivil inisiyatif örgütleri de katılırdı…

(Görselde paylaştığım fotoğraf, cumhuriyetin kuruluşunun 30.cu yılı olan 1953 yılı etkinliğindendir.)

Yarın;

1937 yılında Dereli Nahiyesinde kutlanan ‘Cumhuriyet Etkinliklerinden’ söz edeceğim….

Şimdilik, hoş ve hoşça kalın…

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM