DÜNYADA VE BİZDE SU SAVAŞI

DÜNYADA VE BİZDE SU SAVAŞI

22 Mart Dünya su günü olarak kutlanmaktadır, Birleşmiş Milletler doğa dostu sulama sistemi ile %20 su tasarruf sağlana bileceğini belirtti. BirleşmişMilletler raporlarına göre, Afrika’nın neredeyse tamamı, Kuzey Amerika’nın güney toprakları, Orta ve Güney Asya, Avustralya’nın iç kesimleri tehlikeli bir şekilde kuraklık çekiyor. Birleşmiş Milletler 2015’te, dünya nüfusunun yarısını temiz su kaynaklarına ulaştırma hedefine yaklaştığı bir dönemde, bahse konu bölgelerde kriterlerin altında kalan yeterli yağış alamaması ve nüfus artışı nedeni ile kuraklık daha da kötü duruma geldi.

Yeryüzünde yaşayan her insan, sağlıklı kalabilmek için yılda bin 700 metreküp suya ihtiyaç duyuyor. Bu miktar bin metreküpe düştüğünde, o ülkede su kıtlığından söz edilir. Çin, Hindistan ve Afrika bahse konu miktarın altında bulunuyor. Ortadoğu’daki ortalama ise bin 200 metreküp,oysa bugün mevsim normalleri nedeni ile, yağmur beklenenden fazlası düşüyor. Dünya Gıda ve Tarım Teşkilatı FAO’ya göre, şimdilik ‘su krizine’ yol açacak herhangi bir gelişme yok. Su kaynaklarının akılcı yönetimi ve yapılacak yatırımlarla su krizleri önlenebilir, ne var ki, bu alanda yapılacak yatırımların tutarı çok yüksek. BM’nin 2006 yılı su raporu şöyle diyordu: “Herkes için su var, eğer su sıkıntısı çekiliyorsa bunun sebebi, kötü yönetim, yolsuzluk ve bu işle ilgili kurumların eksikliğidir. Bürokratik engeller, altyapının eskimesi,su yokluğu nedeni veya yatırım yapılmaması konusundaki isteksizliktir.”

Ortadoğu’nun en önemli su havzalarını barındıran Türkiye’nin, bu özelliği ile olası bir su savaşının tam da merkezinde bulunmaktadır. 22 Mart Dünya Su Günü olarak kutlanan, canlı hayatı için önemli bir unsur olan suyun, sanılanın aksine sınırlı bir kaynak olduğu bilinmektedir.Buna göre, dünya üstünde yaklaşık 35 milyon kilometreküp tatlı su bulunurken, bunun sadece 105 bin kilometreküpü elverişli tatlı su kaynakları arasında yer alıyor. Dünyada 2030’da su ihtiyacının yaklaşık yüzde 50 oranında artacağı tahmin edilirken bu tarihte, artan nüfus, küresel ısınma, kuraklık gibi etkenler dikkate alındığında, 4 bin 500 kilometreküp civarında olan küresel su ihtiyacı 6 bin 900 kilometreküpe kadar çıkacak. Bu miktar, mevcut ulaşılabilir ve güvenilir tedarik miktarının yüzde 40’ından fazlasını oluşturuyor.İnsanların kullanımına hazır olan tatlı su varlığı, dünyadaki toplam su varlığının yaklaşık yüzde 0.3 ila 0.5’inden az olduğu bilinmektedir.

“Savaşların temelinde su ve enerji kaynakları yatmaktadır” Başta Afrika ve Ortadoğu ülkeleri olmak üzere dünyada birçok ülkenin su sıkıntısı çektiği biliniyor.”Su kaynaklarının paylaşım ve kullanımındaki aşırı talep ve dengesizlikler, ülkeler arasındaki huzursuzlukları, anlaşmazlıkları ve savaşları beraberinde getirmiştir. Bu savaşların çoğu özellikle gelişmiş ülkelerin teşviki, çevre ve insan haklarının ihlali bahanesi ile çıkartılmıştır. Anlaşmazlıkların temelinde su ve enerji kaynaklarının paylaşımı yatmaktadır. 2040 yılında iklim değişikliği ile değişen yağış modelleri ve artan nüfusla yükselen su talebi nedeniyle, dünya genelindeki ülkelerin yaklaşık beşte birinde (33 ülke) ciddi derecelerde kuraklık ve su sıkıntısı beklenmektedir.Bu ülkelerin çoğunluğunun Ortadoğu ülkeleri olduğunu, Türkiye’nin bu sıralamada 27. sırada yer aldığı tespit edildi.

“Türkiye, su yoksulu ülke konumuna yaklaşmaktadır” Türkiye’nin günümüz teknolojisi ile değerlendirilebilecek yıllık su potansiyelinin yaklaşık 112 milyar metreküp olduğunu, bu oranın 80 milyona bölündüğünde kişi başına yılda bin 400 metreküp su düştüğü tespit edilmiştir. Türkiye’nin su kaynakları potansiyeli doğu bölgelerde ağırlıkta iken, ihtiyaçlar batı bölgelerde yoğunlaşmıştır. Mevcut suyumuzun yaklaşık yüzde 73’ü sulama, yüzde 16’sı belediyeler, yüzde 11 kadarı da endüstriyel amaçlar için kullanılmaktadır.

“Türkiye, olası bir su savaşının merkezi konumundadır “Türkiye’nin, Ortadoğu bölgesindeki sınır aşan sular konusunda jeopolitik açıdan oldukça önemli ve belirleyici bir role sahip olduğu bilinmektedir.Ortadoğu’nun en önemli su havzalarını barındıran Türkiye, olası bir su savaşının da merkezi konumundadır. AB uyum süreci içerinde sınır aşan ve ülkemizin su potansiyelinin yüzde 30’unu oluşturan Dicle ve Fırat nehirlerimizin yönetiminin Türkiye’den alınarak uluslararası bir konsorsiyuma veya sudan yararlanan komşu ülkelerle beraber yönetilmesi dayatması ile karşılaşma ihtimali yüksektir. Bu dayatma, bu nehirlerin suyuna dayalı yapılacak her türlü yatırımlarımızı, başta GAP projesi olmak üzere barajlar, sulama ve enerji üretimi gibi çıkarlarımız olumsuz yönde etkileyecektir.”

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?