DURMADAN ÇALIŞAN KADINLAR 8 MARTIN HESABINI YAPMAZLAR |
Yapamazlar;
Çünkü hesap yapmaya vakit bulamazlar…
Anadolu kadınının işi gün saymak değil;
Yaz-kış, gece-gündüz demeden çalışmaktır..
Umudunu yere düşürmeden yarınlara taşımaktır!
Günyüzü görmeyen Anadolu kadını nereden bilsin;
‘8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününün’ 1857 yılında Amerika’nın New-York kentinde 40 bin dokuma işçisinin greve gittiğini…
Nereden bilsin;
Greve giden kadın işçilerin fabrikaya kilitlenip ateşe verildiğini..
Ve 129 kadın emekçinin cayır-cayır yakılarak katledildiğini nereden bilecek!?
Bu olayların yaşandığında ve sonrasında Anadolu kadınının bildiği tek şey var;
Hamur yoğurmak…
Çocuk doğurmak…
Feodal geleneklere sadık kalmak..
Ve erkeğinin kulu-kölesi olmak..
Evet;
Bu saptamalara hala itirazı olan var mıdır bilemem…
Ve hala “İtirazım var” diyenler varsa da;
Hiç kusura bakmasınlar ‘yanıt’ vermem…
Niye ‘yanıt’ vereyim kardeşim;
Bu çağda hala ‘medeni hukuk’ değil, feodal gelenekler sürüyorsa…
Son 15 yıl içerisinde 3 bin 135 kadın cinayeti işleniyorsa…
Kadınların güvencesi sayılan;
‘İstanbul Sözleşmesi’ gündemden kaldırılıyorsa…
Niye ‘yanıt’ vereyim ki yaşanan olayları gözleriyle gördüğü halde görmek istemeyenlere!..
Sevgili dostlar,
Değerli canlar,
Siz sayfa ve sohbet paydaşlarımın;
‘İnsan hakları’ ve ’emek’ savunucuları olduğunu çok iyi biliyorum…
Hatta bu konuda mücadele verdiğinizi de tahmin ediyorum…
Ancak;
‘Emekçi Kadın’ denilince, sizlerde benim gibi düşünüyor musunuz? bunu da çok merak ediyorum…
Sizlerin de çok iyi bildiği gibi;
‘8 Mart tarihi’ iki şekilde kutlanıyor…
Birisi ‘Emekçi Kadınlar Günü’ olarak..
Diğer kutlama şekli ise ‘Kadınlar Günü’ biçiminde…
Ve iki şekilde kutlanma biçimi olunca…
Benimde kadınları kendi aralarında ikiye ayırasım geliyor;
Yaz-kış ve gece-gündüz demeden…
Doğru-dürüst yiyip-içip beslenmeden…
Emeğini taçlandırarak ‘artı-değerler’ üreten emekçi kadınlar…
Diğer tarafta da;
Hiçbir iş yapmadan plajlarda sırtüstü yatıp-yaslanan…
Sabah-akşam lüks Kulüplerde paralı ‘Konken’ oynayan…
Yatlarda, Kotralarda yatıp kalkan…
Çalışan emekçi kadınları sömürerek asalak yaşayan;
Fabrikatör, sosyete ve burjuva kadınlar geliveriyor aklıma…
Şu son yıllarda ne zaman ‘8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ yaklaşsa, aklıma birdenbire;
Derelerimizi-tepelerimizi elimizden alan şirketler aklıma geliyor…
Güzelim doğamızı ve yaşam alanlarımızı katledenler…
Bir avuç altın ve gümüş için ormanları yakıp-yok edenler…
Maden ocakları açmak için binlerce zeytin ağacını kesen veya kesmek isteyen şirketler geliveriyor aklıma…
Zeytin ağacının kesilmemesi için;
Ağacın gövdesine sımsıkı sarılan Ayşe teyzeyle, ona kenardan gülen, hatta dalga geçen ‘asalak sosyete kadınları’ onlarla aynı terazide tartmak istemiyorum…
Arkasını ‘ağaya’ vererek doğayı tahrip etmek isteyen şirketlere karşı, dağını-taşını savunan ve ilin valisine; “Devlet benim oğul ben” diyen Havva Nine ile onu sömüren patronun karısını nasıl aynı terazide tartarım ben!?…
Dört mevsim oradan-oraya koşan mevsimlik tarım emekçisi kadını…
Sanayi kentlerinde sigortasız çalıştırılan ve emeği sömürülen kadını..
Köylerde -yarınlara dair- hiçbir sosyal güvencesi olmadan ömrünü üreterek geçiren emekçi kadını, süslü bir kokana kadını nasıl ve hangi vicdan terazisinde tartabilirim?
Özetlersek;
Her kadın ’emekçi kadın’ değildir…
Sömürü çarkının içinde de kalsalar;
Emeği ile yaşamasını sürdüren kadınlar vardır…
Bir diğeri de ’emeği ile geçinenleri’ sömüren kadınlardır…
Kaldı ki, emekçilerde;
‘Kol emekçileri’ ve ‘Beyin emekçileri’ diye ikiye ayrılır…
Ancak her iki emekçi kesimi de;
Birbirinin birleşimi ve tamamlayanıdır..
Bu son tespitten hareketle;
Dünyanın hangi kıtasında ve ülkesinde olursa-olsun…
Üzerindeki emekçi giysileri;
İster ‘tulum’ giysin, ister ‘beyaz yakalı’ olsun…
İster ayağında ‘şalvar’ belinde ‘peştamal’ olsun…
Tüm emekçi kadınların;
‘8 Mart Dünya Emekçiler Gününü’ yürekten kutluyorum..