Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
HEM “DOĞAYI KORUYALIM” DENİLİYOR HEM KEÇİ AVLAMA İHALESİ YAPILIYOR
  • 0
  • 176
  • 08 Aralık 2020 Salı
  • +
  • -

Nerede mi?

Tunceli de…

İhaleyi kim mi yapıyor?

Doğa koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü yapıyor.

Ne ihalesi mi yapıyor dediniz?

Dağ keçilerini avlama ihalesi…

Niye mi yapıyorlar?

Vallahi ne bilim ben;

Belki doğada keçiler çoğaldığı için yapıyorlardır…

Belki doğada korumada zorluk çekildiği içindir!…

Belki spor olsun diyedir…

Belki canları av eti çekmiştir…

Belki derilerini sanayinin bir alanında kullanacaklardır…

Amaaaaaaannn!

Ne bilim ben canım niye ihaleye çıkarıp avladıklarını…

Bu konuyu bende akşam televizyon haberlerinden dinledim.

Önce biraz şaşırdım…

Şaka yapılıyor sandım..

Ancak biraz sonra Tunceli Belediye Başkanı ‘canlı yayına’ bağlanıp ve bu konunun ‘doğru olduğu’ söyleyince inanmak zorunda kaldım.

‘İnanmak zorunda kaldım’ diyorum demesine de…

Yine de beynimin çeperlerinde dolaşan kuşkuları ötelemek için; birde İnternet dünyasına girip baktım;

Dinlediğim haberi doğruluyor…

Gerçekten de ‘Dağ Keçilerinin’ avlanması için bir ihale yapılmış…

Ve bu ihaleyi de Amerikalı; Bradley Garrett Van Hosse isminde bir İş-Adamı kazanmış..

Yani;

Av merakı yüksek olan bu Amerikalı zengin İş-Adamı, yapılan İhale ve anlaşmaya göre 7-13 Aralık arası Tunceli dağlarında bir hafta Dağ Keçisi avlayacakmış…

Avlayacağı keçi sasıyı da 17 kadar filanmış…

Hatta anımsar mısınız bilmem…

Bu konu geçtiğimiz yıllarda da gündeme gelmişti de…

Çevre halkının gösterdiği tepki ve yasal girişimleri sonucu geri adım atılmış ve bu ‘avlanma’ macerası iptal edilmişti…

Hani “huylu huyundan vazgeçmiyor” derler ya…

Demek ki “geçen yıl geride kaldı” diyerek ‘avcılık merakları’ yeniden depreşti!..

Her neyse..

Bu konuda Tunceli Belediye Başkanı başta olmak üzere çevre insanı diyor ki;

“Bu keçiler bizim yöremizde ‘Hızır’ın keçileri’ olarak bilinir…

“Bu avlanmalar bizi rencide ediyor.”

“İnancımıza bir saygısızlık olarak değerlendiriyoruz.”

“Bu bağlamda biz sayın valimizden dağ keçilerinin avlanmasının yasaklanmasını talep ediyoruz.” diyorlar…

Böyle ‘diyorlar’ demesine de…

Gel de sen bunu ‘av merakı olanlara’ anlat anlatabilirsen!

Şimdi sen gel de vatandaşa;

“Yahu anlasana kardeşim, borç gırtlağa dayandı.”

“Sata sata bir şey kalmadı”

“Alacaklı dersen kapıya dayandı”

“Şimdi dağda başı-boş gezen keçileri satmayacağız da, daha neyi satacağız arkadaş?”

“Bu konuda sende biraz anlayış göstersene” der gibi bakıyorlar, dağ keçisini kutsal sayanların gözlerine….

Şimdi bazılarınız da şöyle düşünüp, diyecektir ki;

“Yahu hem Doğa Koruma Birimleri’ kuruluyor ve hem de doğanın içinde yaşayan canlıların yok olmasına onlar öncülük ediyor.”

Bir zamanlar sanatçımız Ahmet Kaya’nın bir türküsünde ifade ettiği gibi;

“Bu ne yaman bir çelişki?!”

Ve birde şöyle düşünüyorsanız eğer;

“Peki, Tuncelilerden başka bu olumsuzluğa karşı çıkan kimseler yok mu?”

“Hani siz 68 kuşağı olarak hep Amerikalıların ülkemizde kurdukları her türlü hegemonya biçimine karşı çıkardınız”

“Niye şimdi bu konuda sesiniz-soluğunuz çıkmıyor?” gibi buna benzer sorular soruyorsanız…

Yani, bizleri köşeye sıkıştıracağınız sanıyorsanız…

Böyle düşünenlere en kestirme yoldan şöyle yanıt verebiliriz;

“Biz yine meydanlara inip, karşı çıkardık-çıkmasına ama…”

Hem sayısal olarak çok azaldık…

Hem de bildiğiniz gibi biz 65 yaş üstündekiler, yani 68 kuşağı olanlar evlere tıkıldık!”

Yani belli saatlerin dışında ‘dışarıya’ çıkamıyoruz…

Eğer çıkmış olsaydık; yine de bir şeyler düşünürdük…

Ama koşulların gözü kör olsun…

Her neyse…

Bu ‘can alıcı’ sohbetimizi özetleyerek şöyle bitirelim derim…

Beyler!…

Efendiler!

Altın, gümüş arama keyfine dağlarda ve ormanlarda yaşayan tüm canlıları öldürüp yok ettiniz…

“Sizlere bedava ve ucuz elektrik vereceğiz’ diye derelerimizde canlı adına hiçbir şey bırakmadınız…

Kısacası; bir avuç mutlu azınlığın daha çok para kazanması ve daha çok mutlu olabilmesi için dağların-taşların anasını ağlattınız…

Yani;

Doğada bozulmayan eko-denge bırakmadınız…

Ve dünyayı bu hale soktuğunuz içinde;

Domuz gribiydi…

Kuş gribiydi…

Korana virüsüydü gibi bu salgın hastalıkları bu bütün dünyanın başına işbirliği yaptığınız -tekelci sermayeyle- sizler sardınız…

Vay be!…

Demek sata-sata bir şey kalmadı;

Sıra şimdi dağlarda -kimselere zararı dokunmadan yaşayan-tam tersine doğanın dengesini koruyan keçilere geldi ha?

Yazık…

Hem de çok yazık…

Ve bu konuda daha ne demeli bilmem ki!…

Daha doğrusu bu sohbeti nasıl bitirmeli?

Durun…

Aklıma Muharrem Ertaş’ın söylediği türkünün sözleri geldi…

En iyisi bu türkünün sözleriyle bitirmek…

(Bu türkü Ceylan için söylenmiş ama sizler bu türkünün içerisine Dağ keçisini de ve hatta diğer canlıları da yerleştirerek düşünün;)

“Kova kova indirdiler yazıya

Dut ettiler algın ala tazıya

İş başa düşünce bakmaz kuzuya

Kaç kuzulu ceylan kaç yad avcı geldi

Avcılar elinden kaç kuzun kaldı

Zalim avcı düşmüş gelir izine

Al kanlar akıtmış iki dizine

Mor sinekler konmuş ah o gözüne

Kaç kuzulu ceylan kaç yad avcı geldi

Avcılar elinden kaç kuzun kaldı”

—————————————-

Türküler daha ne desin…

Benim iki sayfada anlatamadığımı iki kıtada anlatıvermiş..

Tabi anlayana…

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM