Sevgili dostlar,

Değerli okurlar,

Bugün gelin birlikte saçmalayalım desem;

Kaç kişi benimle birlikte olur?

Kaç kişi yan-yana saf durur?

Kaç kişi ‘saçmalama soframa’ oturur?

Doğrusu çok merak ediyorum…

Ve de sözü daha fazla uzatmadan sohbetimize şöyle başlamak istiyorum;

1920 yılından bu yana 4 tane anayasa yapılmış…

Bu anayasaların dördü de hep tepede hazırlanmış.

“Acaba” diyorum;

Bundan sonra yapılacak ‘anayasalar’ tepede hazırlanmasa da…

Yani ‘temeli’ tepede atılıp, yukarıdan aşağı bize yansıtılmasa da…

Bir kerecikte olsa;

Yazılacak anayasanın ‘temeli’ tabanda atılsa…

Örüle-örüle, özetlene-özetlene tepeye çıksa…

Ve ‘toplumsal mutabakat’ böyle sağlansa fena mı olur?

Yoksa taşlar yerine daha mı sağlam oturur?

1921 anayasasını o günün özgül koşullarında düşünüp, bir yana bırakırsak;

Ondan sonra yapılan 1924 anayasası da…

1961 anayasası da…

1981 Kenan Evren anayasası da hep tepede özetlenip yazılmış…

Ve yazıldıktan sonra tepeden aşağı toplumun üzerine sarkıtılmış veya ışınlanmış…

Onun için diyorum;

“Bir kerecikte olsun, tabandan-tepeye doğru örüle örüle çıkarsa anayasanın duvarı daha sağlam olur.”

Hem de öyle sağlam olur ki;

Her on yılda, yirmi yılda-bir darbe anayasası yapmayız!

Hem de ikide-bir yapacağımız anayasa; İslami mi olsun?

Yoksa;

“Şeriat anayasası mı olsun?” diye düşünüp durmayız!

En önemlisi de;

Tepede bizim için çırpınıp-duran efendilerimizi de çok fazla yormayız!

Şimdi diyeceksiniz ki;

“Peki, tabandan-tavana yukarı nasıl örülecek anayasanın duvarı?”

Bu şekilde düşünenleri ve soru soranları hemen yanıtlayalım;

Bugün ülkemizde 2018 verilerine göre;

Türkiye’de 132 Hukuk Fakültesi var…

Hukuk fakültelerinde okuyan yaklaşık 100 bin öğrenci var…

Yine aynı yılın istatistiklerine göre;

Bugün ülkemizde 120 bin dolayında avukat var…

15 bin dolayında Hakim ve 7 bin dolayında savcı var…

Bu hukukçular ne güne duruyorlar?

Bunca yıldır boşuna mı nefes alıp veriyorlar?

Yani demem o ki;

Taa Hukuk Fakültesi öğrencilerinden başlamak üzere, hukuk alanında dağılmış bütün meslek erbabının görüşleri alınarak yola çıkılsa ‘anayasa’ yapmak için daha güzel ve mantıklı olmaz mı?

Örneğin, eğitim konusunda;

Ömrünü eğitim yolculuğunda tüketmiş ve tüketmekte olan tüm ‘eğitim emekçilerinin’ eğitim konusunda görüşleri de alınsa…

Hızlandırarak sayacak olursak;

Sağlık emekçilerinin görüşü, sağlık alanında…

Siyaset Bilimcilerinin ki, demokratik siyaset alanında..

İşçi örgütlerinin ki, iş alanında…

Bilim adamlarının ki, bilim alanında…

Vesaire, vesaire…

Kısacası;

Sivil yaşamın içinde yer alan ve farklı mesleklerde çalışan tüm öznelerin görüşleri ve önerileri alınarak yapılsa ‘yapılacak olan anayasalar daha demokratik ve temeli daha sağlam olmaz mı?

Hatta ve hatta ben daha da abartıyorum…

Ve bütün farklılıkların görüşünün alınmasını ileriye taşıyorum;

Milleti soyup-soğana çeviren ihalecilerin…

Ayaklı faizcilerin ve tefecilerin…

Karşımıza nereden çıkacağı belli olmayan yankesicilerin…

Sokaklarda yatıp-kalkan yüzbinlerce kimsesizlerinde ‘anayasa’ konusunda görüşleri alınmalı ki;

Ne düşündükleri alenen bilinsin…

İyice saçmaladım öyle değil mi?

Evet, aynen düşündüğünüz gibi;

Bugün biraz daha fazla saçmaladım…

Durup-dururken sizin kafanızı da bulandırdım..

Her neyse…

En iyisi bu sohbeti burada sonlandıralım…

Sizi kendi düşüncenizle baş-başa bırakalım…

Hoş kalın,

Hoşça kalalım,

Sağlık ve esenlik içinde olalım.

Ve bunların olabilmesi içinde;

Toplumsal düşüncelerden fazla uzak kalmayalım…