Günaydın dostlarım,

Merhaba sevgili arkadaşlarım,

Hayırlı günler kıymetli vatandaşlarım,

Selamünaleyküm muhterem kardeşlerim,

İsteyen istediği selam şeklini kabul etsin. Allah’a çok şükür selamlaşma konusunda herhangi bir sıkıntımız yok. Üstelik bundan sonra ‘nabza göre şerbet vermeyi’de unutmamamız gerekir diye düşünüyorum!…

Her neyse…

Nasılsınız iyi misiniz?

Hali-sıhhatiniz nasıl, afiyette misiniz?

Yeni sistemi nasıl buldunuz, alışabilecek misiniz?

Benim gördüğüm kadarıyla birçoğunuz yeni sistemle barışık!

Ama bana soracak olursanız; inanın benim hala kafam karışık!

Ne olur beni yadırgamayın!..

“Bu adamda amma man-kafa adam” diyerek alaya almayın!

Zorla değil ya; bu ‘yeni sistem’ dedikleri şey; neyin nesidir, kimin fesidir? bir türlü anlayamadım, kavrayamadım gitti arkadaş!….

Ama sizlerde şimdi belki diyorsunuzdur ki; “anlayabilmen için anlayacak kafa gerek” diye düşünüyorsanız…

Vallahi ne deyim, hiçbir itirazım yok; sizde haklısınız!…

Her neyse…

İnşallah siz değerli dostlarımdan bu konuyu iyi bilen birisi çıkarda beni de bilgilendirir bu ‘yeni sistem’ hakkında…

İnanın kafam karmakarışık…

İnternet dahil bu ‘yeni sistemle’ ilgili bütün bilgi kaynaklarına göz attım, inanın hiçbir şey anlayamadım…

Hatta az-buçuk bildiklerimi de birbirine karıştırmaya başladım!…

Örneğin; bildiğim kadarıyla eski “Parlamenter Sistem” dediğimiz sistemde bir Parlamento vardı… Yani seçtiğimiz milletvekillerinin birlikte oturdukları, birlikte kavga ettikleri ve hatta bazen dahada ileriye giderek birbirlerine ana-avrat küfrettikleri bir ‘Meclis Çatısı’ vardı!

Ve yine bildiğim kadarıyla bu TBMM çatısı altında birlikte oturup, birbirine -bizlerin çıkarı için- küfür eden milletvekilleri bazen azda olsa; herhangi bir konu veya ‘yasa teklifi’ üzerine konuşurlardı…

Şimdi bu yeni sisteme göre daha konuşamayacaklar mı?

Daha birbirlerinin üzerine yürüyüp; dalaşmayacaklar mı?

Hani -duyduğum ve kavradığım kadarıyla- bu yeni sisteme göre ‘Hükümet Kabinesini de Cumhurbaşkanı (pardon, yeni sistemin diliyle) “Başkan” kuruyor…

Yani ister millet iradesiyle seçilsin veya seçilmesin ‘Başkanımız’ bundan sonra istediğini “Bakan” yapabildiği gibi, istemediğini de tutup kulağından ‘kapıya atabiliyor’ diye söyleniyor; Doğru mu?

Yine edindiğim bilgelere göre ve okuduklarımdan anladığım kadarıyla, bundan sonra bin-bir emekle seçip, parlamentoya gönderdiğimiz “Vekillerimizin” pek fonksiyonu kalmadı diyorlar.

Yani eğer yanlış anlamadıysam sadece ‘Konu mankeni’ gibi meclise girip-çıkacaklarmış!…

Öyle ya; eskisi gibi artık Meclis Çatısı altında milletvekilleri bütçe görüşmeleri gibi bir görüşme yapmayacaksa ve her yılın ‘Bütçesini’ yetkilendirdiğimiz tek adam olan “Başkanımız” yapacaksa…

Başkan eğer isterse “Olağan Üstü Hal” bile ilan edecekse; işte bundan sonrasını anlayamıyorum!..

Hatta ‘anlamak’ için çırpındıkça dahada batıyorum!..

Anlamadığım içinde diyorum ki; “Yahu o zaman ne gerek vardı 600 Milletvekili seçmeye!…

Ne gerek vardı her Milletvekili’ne, her ay 20 bin lira vermeye!…

Üstelik daha önce 550 Vekil sayısını 600’e çıkarmanın alemi ne?

Madem ki; Kabinenin ‘Bakanlarını’ yine sisteme göre ‘Başkanlık’ kendi inisiyatifine göre bulup-buluşturuyor!…

Madem ki canının istediği kişiyi “Bakan” yapabiliyor!..

O zaman hiçbir işlevselliği ve vasıfları olamayan ‘vekilleri’ bulup, buluşturmak bir ‘başkan’ için o kadar zor olmasa gerek!…

Yani demem o ki; her İl’den, her istediğini “Seni vekil tayin ettim” diyerek; ‘Vekilleri’de tespit edebilir aslında!…

(Hani bu kadar uğraşma ve masraf olmazda bunun için böyle düşünüyorum)

Her neyse..

Aslında sizinde gördüğünüz gibi -bu işlere kafam basmadığı için- saçmalayıp duruyorum…

Daha doğrusu herkes bu işi anlayıp-kavradı da – Allah’ın bildiğini kuldan niye saklayayım- bir tek ben kavrayamıyorum!…

Yani son söz olarak demek isterim ki;

Herkes yeni sistemle barışık,

Galiba bir tek benim kafam karışık!…