KİMİ EKMEK PEŞİNDE KOŞUYOR KİMİSİ BOL-KESEDEN DAĞITIYOR

KİMİ EKMEK PEŞİNDE KOŞUYOR KİMİSİ BOL-KESEDEN DAĞITIYOR

Aman Allah’ım!
Bu nasıl bir iştir?
Bu ne yaman bir çelişkidir ki;
Kimilerinin bir eli yağda, bir eli börekte!
Kimileri bir dilim yavan ekmeğin peşinde!
Bu nasıl bir adalettir hey yaradan kurban olduğum?
Bu nasıl bir dengedir?
Veya bu dengesizliğin, adaletsizliğin gerçek nedeni nedir?
Gün geçtikçe mutlu azınlıkla, mutsuz çoğunluk arasındaki makas o kadar çok açılıyor ki; hangi birisinin üzerinde düşünüp ve hangi birisinin üzerinde düşüneceğimizi vallahi şaşırır olduk!
Hepsi birbirinden farklı…
Hepsi birbirinden çelişkili, hepsi birbirinden düşündürücü ve acı…
Haberlerde mutlaka dinlemiş ve gazetelerden mutlaka sizlerde okumuşsunuzdur ya; birde ben sayfamda sizlerle paylaşayım istedim…
Ünlü kabadayılarımız’dan ve mafya babalarımızdan ve ülkemizin gurur kaynaklarından Sedat Peker büyüğümüz, yani namı-diğer Reis’imiz, bildiğiniz üzere İstanbul-Ataşehir’de büyük bir törenle “HELAL LOKMA” tesislerinin açılışında çok önemli bir konuşma yaparak; (ileriye dönük olarak) siyasiyi taraftarlarını ruhsatlı veya ruhsatsız silahlanma çağrısı yaptı…
Ve özet olarak şöyle seslendi alanda bulunan dinleyenlerine;
“Seçimlerden sonra hem emperyalist güçlerin hem de onların ülkemizdeki uşaklarının (uşakları her kimse!) bazıları şimdiden seçimlerle ilgili YSK’yı tanımadıklarını söylüyorlar. Seçim sonuçlarına göre insanları, partililerini sokaklara dökecekler. Bunun amacı terör örgütleri mensuplarının da o patilerin arasına katıp ülkeyi yakmaları ve yıkmalarıdır. (işte provokasyon tamda buna deniyor) Polisimiz, askerimiz güçlüdür ancak bu ülkenin evlatları da bu ülkenin sokaklarını karış karış koruyacaktır…
Evet…
Sizlerin de okuduğu gibi her ne kadar ülkemizin askeri ve polisi güçlü olmuş olsa da -yan kuvvet ordusunu- sayın mafya büyüğü ve reisimiz Sedat Peker düşünüyor ülkemizin güvenliğini ve şu sıralar çok dile getirilen ülkenin bekasını!
“Bu konuda siz neden konuşuyorsunuz, kimsiniz?” diyenlere de şu yanıtı veriyor anlı-şanlı kabadayımız, mafya babamız veya reisimiz;
“Kardeşlerim onlar bizim kim olduğumuzu bilmiyorlarsa, ben söyleyeyim müsaadenizle. Biz bu vatanın delileriyiz kardeşim. Biz bu vatanın fedaileriyiz kardeşlerim. Bu vatanda herkes sussa biz konuşacağız” diyerek, dinleyenlerinin ve sevenlerinin yüreğini serinletiyor!
Yine bildiğiniz üzere, bundan sekiz yıl önce Suriye’nin iç-işlerini el attığımızda!
Yani Suriye belasını başımıza sardığımızda!
Yani Esad’ın adını bir gecenin içerisinde ‘Eset’ yapıp ve Eset’e çevirip; muhalif olan ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) mensuplarına sonuna kadar kapılarımızı açtığımızda;
Yani kendi insanlarımızı bir tarafa bırakarak, diğer yandan; “savaş kaçkınlarını” bağrımıza bastığımızda!…
Değerli mafya büyüğümüz Sedat Peker reisimiz de Suriyeli ÖSO ordusuna 4×4 onlarca, yüzlerce arazi arabası hediye edivermişti.
(görselde gördüğünüz arabalar)
Vallahi bu kadar çok araba hediye edecek kadar zengin midir?
Fabrikatör müdür?
Yoksa devlet içinde ‘devlet midir?’ orasını bilemem!
Zaten bilsem de korkumdan söyleyemem!
Neme lazım…
Ancak benim bildiğim…
TV ve basından edindiğim bilgi kadarıyla…
Bu arabaları hediye ederken şöyle bir demeç veriyor reis;
“Münbiç ve Fırat’ın doğusunu PKK-PYD ve DEAŞ’lı teröristlerden temizlemek için hazırlıklarına tüm hızıyla devam eden Özgür Suriye Ordusundaki kardeşlerimiz için kışlık askeri kamuflaj ve ayrıca bilgisayar, askeri nitelikli drone ve üstün nitelikli dürbünlerden oluşan teknolojik ekipmanları Yüce Allah’ın izniyle bugün yola çıkarıyorum.
Bunları yapabilmemize imkan veren yüce Allah’a şükürler olsun.
Yüce Allah’ımız kutsal davasına inananları utandırmasın.
Amin Amin Amin…
Bir umuttur yaşamak
Reis Sedat PEKER…”
Birinci görselde (6 Şubat tarihli Evrensel gazetesinden aldığım) “Yoksulluğun Çıplak Yüzü” haberi ise (sizlerde takdir edersiniz ki) sıradan alışık olduğumuz haberlerden olup; üzerinde dursak da olur, durmasak da olur!
Çünkü ‘yoksuluğun çıplak yüzünü’ yaşayanlar bizim insanlarımız!
Bizden birisi yani!…
Şimdi durup-dururken açlığımızı, yoksulluğumuzu yazıp-çizip de dünyaya mı kepaze olacağız!
Üstelik ne demişler; “Kol kırılır, yen içinde kalır”
Onun için tıpkı mafya büyüğümüz; Sedat Peker reisimiz gibi düşünmeli ve onun gibi davranmalıyız!
Yani varsın binlerce mevsimlik tarım işçisi yine tarım işçisi olarak kalsın!
Varsın yine bölgeden-bölgeye bir dilim ekmek peşinde koşsun!
Varsın -efendisi gibi düşünmediği için- işinden kim atılırsa atılsın!
Bunların hiçbirinin önemi ve harbiyesi yoktur!
Tam tersine ‘akıllarını başına getirmek için’ veriler bir derstir!
Onun için birkaç gün önce Urfa-Ceylanpınar Belediyesinde işçi olarak çalışan (H.U) isimli bir işçinin işten atılmasının ne gibi bir önemi olabilir ki?
Her tarafa devletin koşacak hali yok ya!
Herkesin işine devlet bakacak hali yok ya!
Varsın başının çaresine birazda vatandaş baksın!
Karnı aç çocuklarını nerede doyuracaksa orada doyursun!
Kışlık giysi alamadığı çocukları soğuktan tir-tir titriyorsa; varsın çocuklarını nerede yatırıp kaldıracaksa, hangi cehennemde barındıracak’sa orada barındırsın!
Her şeye de devlet bakıp, devlet koşamaz ki canım!
Üstelik sadece Urfa Ceylanpınar belediyesinde yaşanmıyor ki bu tür işten atılmalar…
Ülkenin dört-bir yanında…
Yaşamın her alanında yaşanıyor…
Üç-beş sözle sonlandıracak olursak;
Gün-be gün, çoğalan bu çelişkiler hala görülemiyorsa;
Ve bu çelişkiler -alay eder gibi- ta gözümüzün içine sokuluyorsa;
Yapılacak bir şey yok canım kardeşim…
Ya “kaderimiz buymuş!”
“Yüce mevlam bizim böyle yaşamımızı buyurmuş” diyeceksin…
Ya; “Kimine bal-kaymak yemeyi, bizlere de ‘kelek’ yemeyi bulurmuş” deyip; sus-pus olup olduğun yerde oturacaksın!
Öyle ya;
Etrafın dört-bir yandan sarılmışsa; başka ne yapacaksın?
Yapılacak bir şey yok!
Yok eğer hala “var” diyenler var ise de; önce toplumun boy aynasına bakacak!
Daha sonra da kendi boy aynasına!
(Veya bu elem biçimi tersinden de düşünülebilir)
Hoş kalın…
Hoşça kalın…
Siz yinede ‘düşünce eyleminden’ uzak kalmayın!

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?