Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
KİMİN DİLİNİ KONUŞUYORUZ NASIL GİYİNİP KUŞANIYORUZ
  • 0
  • 165
  • 26 Eylül 2021 Pazar
  • +
  • -

Anlaşılır gibiyse;

Tövbe şart olsun!…

Merhaba sevgili dostlar,

Merhaba değerli canlar,

Bugünkü sayfa sohbetimiz;

Türk Dil Kurumu ve ‘Dil Bayramı’ üzerine olacak…

Neden böyle bir konuyu seçtim?

26 Eylül tarihi 1932 yılından bu yana ‘Dil Bayramı’ kapsamında kutlanıyor veya kutlanmak isteniyor da onun için böyle bir konu üzerinde konuşalım istedim..

Yıl; 1932

Aylardan; 12 Temmuz…

Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle, Türk Dili Tetkik Cemiyeti kuruluyor…

Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, neden böyle bir kurumun kurulması gerektiğini kısaca şöyle açıklıyor;

“Türk Dili Tetkik Cemiyetinin amacı; Türk Dilinin öz zenginliğini meydana çıkarmak, onu dünya dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmektir.” diyor…

Ve sohbetini yaptığımız; Türk Dil Kurumu kuruluyor…

Ve aradan çok zaman geçmiyor;

26 Eylül tarihinde Dolmabahçe Sarayında ilk ‘Türkçe Kurultay’ yapılıyor…

Ve kurultayın toplandığı 26 Eylül tarihi o günden sonra ‘Türk Dil Bayramı’ olarak kutlanmasına karar veriliyor…

Ki, bu güzel dil yolculuğu;:

Mustafa Kemal Atatürk’ün sağlığında…

Köy Enstitülerinin yaptığı yolculuk sırasında…

Ve birde Öğretmen Okullarıyla birlikte, 68 Devrimci kuşağının sahip çıkmasıyla ‘Öz Türkçe’ konuşma yolculuğu çok güzel yol alıyor…

Ve daha sonra bu güzelim ‘Öz Türkçe’ yazıp-konuşma yolculuğu 12 Eylül darbesiyle yavaş-yavaş sonlandırılmaya çalışılıyor…

Yani daha açık bir ifadeyle;

12 Eylül darbesini yapanların talimatıyla Okullarda, TRT de ve devlet dairelerinde birçok ‘Öz Türkçe’ sözcük kullanımı yasaklanıyor…

Ve o günlerden sonra başka bir yolculuk başlıyor…

Hani “altı kaval, üstü şişhane” diye bilinen ve yeri gelince söylenen bir tabir vardır ya…

İşte tıpkı bu benzetmeye uygun bir şekilde yol almaya çalışılıyor…

Örneğin;

Giyim-kuşam konusunda -pompalanan modalarla- çöl bedevileri gibi giyinip-kuşananlarımız çoğalmaya başlıyor…

Başlıyor başlamasına da;

Belden yukarısı Arabistan ve çöl kültünü anlatıyor…

Belden aşağısı tel-tel ‘batıdan transfer’ edilmiş yoz kültür kokuyor!

Başka bir ifadeyle:

Belden yukarısı tam bir arabesk!…

Belden aşağısı yırtık-pırtık giysilerle batılıların hippileriyle yarışma içerisine giren ve özenti kültürünün içerisinde yüzen bir kitle…

Eh, giysiler böyle olunca, herhalde ‘dil kullanma’ konusu da buna ayak uydurmalı öyle değil mi?

Ki, ayak uydurmazsa yarım kalır!

Onun için merak edilmesin bu konuda da ayak uyduruluyor…

Örneğin;

Selamlaşırken bazen ‘Selamünaleyküm’ diye selam veriliyor…

Selamünaleyküm unutulursa;

“Hello!..”

“Çavv!”

Veya da; “Bay bay!” şeklinde selamlaşıyor…

İkili iletişimlerde bu şekilde diyalog kuruyoruz da, sanki açtığımız işyerlerinde, alışveriş merkezlerimizin adını kendi dilimizde mi veriyoruz?

Hayır…

İşyerlerimizin isminin ‘Öz Türkçe’ olması eskindendi…

Şimdi sizlere ömür, onun modası da geçti…

Şimdi ister en büyük kentlerde olsun…

İsterse en küçük bir kasabada veya büyük bir köy yerleşkesinde…

Açılan bütün alışveriş mekanlarına yabancı isim verilme modası başladı…

Ve de hız kesmeden hızlı bir şekilde devam ediyor…

Özetlersek;

Dil konusunda bir türlü kendi dilimizi kullanamıyoruz…

Hatta kullanmaktan adeta utanıyoruz…

Yani modası geçmiş bir şekilde düşünüp ‘banal’ sayıyoruz!

Kısacası;

Hani bundan (yaklaşık) 800 yıl önce Karamanoğlu Mehmet Bey, yayınladığı bir fermanla;

“Bugünden sonra divanda, dergahta mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır” demesine rağmen, bir türlü kendi dilimizi kullanmayı beceremedik…

Yani “yağmurdan kaçarken, doluya tutuluyoruz” misali;

Farsçadan kurtuluyoruz, Arapçaya yakalanıyoruz…

Arapçadan kurtuluyoruz;

Kendimizi batıdan estirilen ‘dil modasına’ kaptırıp, batılıların dilini kullanmak için adeta birbirimizle yarış ediyoruz!…

Ne dersiniz?

Bundan sonra kendi dilimizi kullanmak için yeni bir hamle yapıp ve yeniden bir ‘Öz-Türkçe’ konuşup-yazma kampanyası başlatalım mı?

Son söz olarak;

Ortalıkta kendimize ait ve doğru-dürüst kendi dilimizi konuşmadığımız için sizlere ’26 Eylül Türk Dil Bayramınız Kutlu Olsun’ deyip-dememekte tereddüt ediyorum ama…

Yine de ve usul yerine varsın diye;

’26 Eylül Türk Dil Bayramınız Kutlu Olsun” diyorum..

Ve şimdi sözü size bırakıyorum…

Buyurun;

Şimdi söz sırası sizin…

Söyleyecekleriniz varsa, sizlerde söyleyin…

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM