PROVALARIMIZA DEVAM EDİYORUZ 19 MAYISA YETİŞTİRMEK İSTİYORUZ

PROVALARIMIZA DEVAM EDİYORUZ 19 MAYISA YETİŞTİRMEK İSTİYORUZ

Sevgili dostlar,
Değerli canlar,

Yıl: 1919
Yıl: 2019
Demek ki, o günden-bu güne aradan tam yüz yıl geçmiş…

“Aradan yüz yıl geçmiş” demekle neyi mi kastetmek istiyorum?
Hemen söyleyeyim;

Bundan tam yüz yıl önce emperyalist ittifakın, ülkemizi dört-bir yandan sarmaladığını…
İngilizlerin, İstanbul’u işgal edip, Vahdettin’i teslim aldığını…
Ve ülkenin dört-bir yanı emperyalist ittifakla sarmalandığı için; yönetimden yoksun halkın ne yapacağını şaşırdığını!..

Veeee…
Ve gözleri; çakmak-çakmak olan bir liderin ortaya çıkarak;
19 Mayıs 1919 yılında ‘Bağımsızlık Savaşına” başlattığı yıldan- bu yana tam ‘100 yıl’ geçtiğini söylemek istiyorum… .

Demek ki ‘bağımsızlık savaşımızın’ üzerinden 100 yıl geçmiş..
Yani 100’üncü yılın içerisindeyiz…

Bu konuda en üst düzey yetkililerimiz ve yönetenlerimizin 100. yıl nedeniyle herhangi bir ‘etkinlikleri’ var mıdır, yok mudur? onu ben bilmiyorum ama…
Bizler Giresun merkezde üniversiteli öğrenciler ve üniversiteyi bitirmiş gençler ve genç öğretmenlerle -kendimizce- bir hazırlık yapıyoruz…
Ne yaptığımızı da sözü fazla uzatmadan hemen söyleyeyim;

Türkiye Futbol Antrenörler Derneği (TÜFAD) Giresun Şubesinin öncülüğü ve bünyesinde; (yazarı ve yönetmeni olduğum)
“Bu Nöbet Zor Nöbet” oyununu sahnelemek için yola çıktık…

Oyunun konusu; az öncede belirttiğim gibi emperyalist ittifakın ülkemizi işgal etmesini…
Bu işgalden kurtulabilmek için çareler aramasını…
Anadolu’da Kuvva-i Milliye hareketinin başlaması…
Anaların, bacıların eline geçirdiği silahlarla cephelere yardıma koşmasını..
Kısaca; ülkenin 100 yıl önce emperyalizmin kıskacından ve kuşatmasından ‘kurtulmamızı’ anlattığımız gibi, aynı zamanda ‘Kuruluş’ sürecinde yaşanan olumlu ve olumsuz olayları da yalın ve belgesel bir şekilde anlatmaya çalışıyoruz…
Her neyse..

Ancak;
Benden oyunun tamamını anlatmamı beklemeyin…
Çünkü anlatırsam; oyunu izlemeye gelmezsiniz…
Gelseniz de -önceden anlattığım için- zevk almazsınız…
Onun için bu konuya daha fazla girmeyelim…

Ancak, yinede size şu kadarını özet olarak söyleyebilirim ki;
Oyunu izlerken, salt heyecandan tüyleriniz diken-diken olup ayağa kalkmayacak!

Ara-sıra -günümüzle mukayese ettirip- düşündürdüğü gibi, aynı zamanda ara-sıra komik olaylar karşısında güleceğiniz tablo ve sahnelerle de yüz-yüze geleceksiniz…
Her neyse gerisi de biraz ‘sürpriz kalsın’ diyerek, yavaş yavaş konuyu toparlayıp özetleyerek sonlandırmak istiyorum…

Ve özetlemek içinde, yine Nazım Hikmetin’in o çok sevdiğim ve hemen hemen -yeri geldi mi- sürekli kullanıp, örnek verdiğim şu dizeleri bir kez daha anımsatmak istiyorum;

“Ben ölmüş babamdan ileri,
Doğacak çocuğumdan geriyim” diyor ya hani…

Vallahi doğru söylüyor…
Eh, ‘doğruları’ söylediği içindir ki; zaten dünyanın en büyük şairi olarak kabul görüyor…

Demem o ki;
Şimdiki gençlerin -algı antenleri- bizden daha iyi diyebilirim…
Üstelik yeni bir şeyi öğrenmek için adeta can atıyorlar…
İnsanın gözlerinin içine sanki ‘bilgi açlığı’ çeker gibi bakıyorlar!

Kısacası…
Velhasıl-kerim…
Oyunumuzda ‘rol alanların’ birçoğu yeni oyuncu olmasına karşın, en kısa sürede tiyatroyu sevdiler ve gün geçtikçe de daha çok sevmeye başladılar…

Son söz;
Bugünkü sohbet konumuzu; 19 Mayıs tarihine yetiştirip ve sahnelemek istediğimiz ‘tiyatro oyunu ve provaları’ üzerine oldu.
Umarım can sıkıcı olmamıştır…
Hoş karşılanmıştır…

Bir başka sohbet konusunda buluşmak üzere:
Hoş kalın,
Hoşça kalın,
Sağlıkla kalın,
Ve birde, sakına-sakın;
Sanatı asla ve asla lüks sayıp ıskalamayın…

NOT: Provalarımıza Atatürkçü Düşünce Derneğinin bir odasında sürdürüyoruz. Bu vesileyle çalıştırdığım ekibim adına ADD yöneticilerine gösterdikleri bu kolaylıklardan ötürü teşekkür etmek istiyorum…

Sosyal Medyada Paylaşın:
Önceki Yazı
Sonraki Yazı

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?