Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
24 KASIMI FIRSATA ÇEVİRİYORUM ESKİ EĞİTİMCİLERİ ANLATIYORUM
  • 0
  • 248
  • 17 Kasım 2021 Çarşamba
  • +
  • -

Merhaba sevgili dostlar,

Merhaba değerli canlar,

Bugün günlerden; 17 Kasım

’24 Kasım Öğretmenler Gününe’ bir hafta kaldı…

Hiç kimse kusura bakmasın…

Sayfa sohbetimize;

Katılan katılsın, katılmayan katılmasın…

Okuyan okusun, okumayan varsın okumasın…

24 Kasım öğretmenler gününe kadar ‘eğitim-öğretim’ ve öğretmen konulu sohbetler paylaşmak istiyorum sizlerle bu sayfada…

Örneğin, bugünkü sohbet konumuz;

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü olan UNESCO tarafından son yüzyılın ‘En Başaralı Eğitim Bakanı’ ilan edilen; Hasan Ali YÜCEL’in oğlu şair Can Yücel’i -eğitimini dış ülkelerde yapmak için- izin vermeyip, arkadaşını göndermesi üzerine olacak…

Yıl; 1940’lı yılların başları…

Dönemin Milli Eğitim Bakanı; Hasan Ali YÜCEL..

Oğlu Can lisede okuyor…

Sınıf arkadaşı Gazi YAŞARGİL ile liseyi bitirince yurt dışında okumak için arkadaşıyla birlikte pembe hayaller kuruyor…

Her ikisi de gündelik harçlıklarını kumbarada biriktiriyor…

Ve gün geliyor;

Her ikisi de liseyi ‘en iyi dereceyle’ bitiriyor…

Ve günlerce, aylarca biriktirdikleri ‘pembe düşleri’ ve ‘harçlıklarını’ yanlarına alarak doğruca Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in kapısına dayanıyorlar…

Makamın kapısındaki sekreterden izin istiyorlar…

Büyük bir nezaketle kapıyı tıklatıp içeriye giriyorlar…

Ve çağın en güzel gözlü Maarif Bakanın karşısında büyük bir saygıyla duruyorlar…

Ve kimselere anlatamadıkları, kendi aralarında sır gibi sakladıkları pembe düşlerini anlatıyorlar…

Bir zamanlar çağın en güzel Maarif Müfettişi…

Kalın kaşlı Maarif Bakanı her ikisini de sonuna kadar sabırla dinliyor.

Ve canından çok sevdiği oğlu Can’a;

“Sen biraz dışarıya çık, arkadaşını dışarıda bekle” diyor..

Oğlu dışarıya çıkıyor…

En ücra köylere ‘ışık taşımak’ için ‘Köy Enstitülerini’ kuran o dik duruşlu Maarif Bakanı diyor ki;

“Birlikte kurduğunuz düşlerinize saygı duyuyorum…

Her ikinizde gösterdiğiniz başarı nedeniyle dış ülkelerde ve en iyi okullarda okumayı hak ediyorsunuz…

Ancak ben Maarif Bakanıyım..

Oğlum dışarıda okumayı hak etse de, yanlış anlaşılır…

Bu nedenle Can’ı gönderemeyeceğim ama seni göndereceğim” der.

Can Yücel, kapıda büyük bir heyecanla beklemektedir…

Derken arkadaşı Gazi YAŞARGİL dışarıya çıkar-çıkmaz;

“Ne oldu?” diye sorar Can Yücel…

Arkadaşı Gazi’nin ise yüzünün bir tarafı mutlu ve bir tarafı mutsuz bir şekilde şöyle yanıtlar bu soruyu;

“Sana bir iyi, birde kötü haberim var.”

(İçeride babasının kendisine anlattığı gerekçeleri söyledikten sonra)

“İyi haberim; baban benim yurt dışında okumama izin veriyor…

Senin yurtdışına gitmene dedikodu olur diye izin vermiyor” deyince, Can Yücel yanında getirdiği harçlık kesesini arkadaşı Gazi’ye verir…

1943 yılında Almanya’ya gidip Tıp eğitimi gören Gazi YAŞARGİL..

Daha sonra Amerika’ya geçip, yaptığı başarılı çalışmalarla Tıp Dünyasında adından sıkça söz ettiren profesördür…

2000 (milenyum) yılında UNECO tarafından son yüzyılın en büyük ve başarılı ‘Eğitim Bakanı’ seçilen Hasan Ali YÜCEL’den sonra da böylesi ‘adil davranan’ bir ‘Milli Eğitim Bakanı’ daha gelip geçmiş midir? bunun yorumunu da size bırakıyorum…

Ve sohbetimizi ‘şiir tadında’ bitirmek içinde, son sözü Can Yücel’in babası için yazdığı dizelere bırakıyorum;

“Ben hayatta en çok babamı sevdim

Karaçalılar gibi yerden bitme bir çocuk

Çarpık bacaklarıyla -ha düştü ha düşecek

Nasıl koşarsa ardından bir devin

O çapkın babamı ben öyle sevdim

Bilmezdi ki oturduğumuz semti

Geldi mi de gidici – hep, hep acele işi

Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi

Atlastan bakardım nereye gitti

Öyle öyle ezber ettim gurbeti

Sevinçten uçardım hasta oldum mu,

Kırkı geçerse ateş, çağırırlar İstanbul’a

Bi helallaşmak ister elbet , diğ’mi oğluyla!

Tifoyken başardım bu aşk oy’nunu,

Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu,

En son teftişine çıkana değin

Koştururken ardından o uçmaktaki devin,

Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için

Açıldı nefesim, fikrim, canevim

Hayatta ben en çok babamı sevdim.”

Önemli not;

Bu yaşanmış gerçek öykülere inanmayıp ve internet dünyasında saçma-sapan kirli bilgilerle, kinini ve nefretini gün yüzüne çıkaran bir sürü paylaşımların olduğunu da belirtmek isterim…

Yani;

Günümüzde yaşanan kirlilikleri kapatmak için, geçmişte uygulanan adetli davranışlara çamur atmak isteyen bir sürü yalaka takımı var…

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM