Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
ARADAN YILLAR GEÇSEDE HAYALLERİMİZ GECİKSEDE
  • 0
  • 207
  • 29 Kasım 2021 Pazartesi
  • +
  • -
Otuz yıllık bu süreç içerisinde;
Bir zamanlar -vardiyalı bir şekilde- 1100 kişinin çalıştığı SEKA Kağıt fabrikasının kapısı kilit vuruldu…
Ve yine bu süreç içerisinde;
Yaklaşık 600 kişinin çalıştığı ‘Başkanlar Fındık Fabrikası bir şekilde ortadan kayboldu!
Bu otuz yıllık süreç içerisinde;
Bir zamanlar 800 kişinin çalışıp evine ekmek götürdüğü Fiskobirlik Entegre Tesislerinin eski işlevselliği son buldu…
Yine bir zamanlar;
Bir limanımız vardı…
İdari personeli, kol ve sırt emekçisi olarak ortalama 90-100 kişiyi istihdam ederdi…
‘Adel Kalem Fabrikası’ adında bir fabrikamız daha vardı;
Ve bünyesinde en az 200 kişiye yakın yöre insanını çalıştırırdı..
Yine özel işletmelerden;
Fatoğlu diye bir şirket daha vardı…
100 kişiye yakın çalışanını bünyesinde barındırırdı…
Ve yine kooperatif statüsü altında üretim yapan;
Bir ‘Sunta Fabrikası’ vardı…
Bu küçük işletme de en az 100 kişiyi ekmek kapısı açmıştı…
Ve bunların hepsi 30 yıllık süreç içerisinde hepsi buharlaştı…
Yani, tarihe karışıp; çok-çok gerilerde kaldı…
Kısacası;
Şu an ilimizde doğru-dürüst çalışacak bir fabrika olmadığı gibi, küçük işletmeler bile yok denecek kadar az…
Yani bir başka ifadeyle;
Giresun ili, bir avuç kırsal kesim insanıyla emeklilerin, mevcut öğrenci ve memur kesiminin sessiz-sedasız yaşadığı bir kent konumunda…
Peki bu durağanlığı ve sakinliği ortadan kaldırıp ve biraz olsun canlandırıp, devinim kazandırmak için geriye kala-kala ne kalıyor?
Siz ne düşünürsünüz onu bilemem ama…
Bana göre geriye bir tek şey kalıyor;
Dumansız fabrika denilen ‘Doğa ve Yayla Turizmini’ profesyonel olarak uluslararası görücüye çıkarmak…
Hem de hiç zaman kaybetmeden…
Hem de en hızlı bir biçimde…
Hem de şu Katarlılar, Kuveytliler, Bahreynliler ve Bedevi Araplar başımıza çöreklenmeden önce kendi insanlarımız ve değerlerimizle bu turizm işine çarçabuk el atmalıyız…
Ki, işte bu toprakların insanı Enver Yücel’de ‘işletmecilikten’ daha çok ‘öğretmenlik duygularını’ harekete geçirerek bunu yapmak istiyor…
Ve bu konuda da en iddialı bir şekilde diyor ki;
“Bizim dağlarımızın, yaylalarımızın ve doğal güzelliğimizin İsviçre’nin Davos’undan neyi eksik?
Tam tersine eksiği olmadığı gibi fazlası bile var.” diyor…
Ve şöyle devam ediyor;
“Eğer, yöre insanında manevi desteğini alabilirsek, en kısa bir zaman diliminde yaylalarımızdaki merkez yerleşkeleri hem ulusal ölçekte ve hem de uluslararası ölçekte ‘Kongrelerin’ yapıldığı, bir merkez haline getirebiliriz” diyor…
Ve bu konuda da ilk adımı atıyor;
Kulakkala Yaylası Merkez Yerleşkedeki’ ZİFİN OTELİ’ni ve Giresun Kent merkezinde iki otel daha satın alıyor…
Ülkenin ve dünyanın dört-bir yanından gelecek konuklarına kekik kokulu et yedirmek için; daha şu an ilk planda 1000 koyun satın alıyor…
Şimdi bundan sonra düşünme sırası da sanırım bizlere geliyor…
Ancak ‘düşünme sırası bize gelmiyor’ derken, herkesin birlikte düşünme gibi bir zorunluluğu yok….
Bizim davetimiz, ilimizin toplumsal çıkarları için birlikte düşünmek isteyenlere…
Hatta ben kimseyi beklemeden düşündüğümü sizlerle paylaşmak istiyorum…
Örneğin, çok yakın bir zaman diliminde birbiriyle ilintili bir şekilde şunların gerçekleşeceğini şimdiden görebiliyorum…
Örneğin;
Enver Yücel, 1000 koyun almakla, kurduğu tesislerde sadece kendi işletmesinin gereksinimlerini karşılamakla kalmıyor, aynı zamanda yöre insanına ‘rol-model’ olmak istiyor…
Yani;
“Benim yaptığımı, sizler yöre insanı olarak -gücünüz ölçeğinde- hayda-hayda yaparsınız” diyerek cesaret veriyor…
Düşünsenize bir;
Sayın Enver Yücel’in de dediği gibi güzelim ‘yayla yerleşkelerimiz’ uluslararası bir ‘Kongre Merkezine’ dönüşüyor…
Eksenini ‘Tatil Köyleri’ dolduruyor…
İngiliz’inden-Alman’ına…
Fransız’ından- Rusya’sına..
Çin’inden-Japonya’sına…
Kısacası, dünyanın dört-bir yanından farklı farklı dilleri konuşanlar, yaylalarımızdaki ‘Tatil Köylerine’ ve Kongre Merkezlerine’ geliyor…
Bu farklı dillerde tercümanlık ve mihmandarlık yapacak tercüman ve rehberlere gereksinim var;
Ve bu gereksinimi yörenin ‘yabancı dil bilen’ üniversiteli gençleri dolduruyor…
Örneğin;
Kulakkaya Zifin Otelde yapılan bir organizasyon için uzak doğudan bir ekip geliyor…
Ordu-Giresun Havalimanından helikopterlere biniyor ve Kulakkaya da bulunan ‘Fabrika Düzündeki’ helikopter pistine inmek istiyor…
Ve iniyorlar;
Gelen konukların çevresini her ülkenin dilini ezbere bilen, konuşan gençler, gelen konuklara hizmet itmek için yarış ediyor…
Kimisi gelen yabancı konuklara kendi dillerinde tercümanlık yapıyor.
Kimi yöresel mutfak kültürünü anlatıyor…
Kimi -yabancı dil bilen-gençler, gelen yabancı konuklara rehberlik yapıyor…
Eğlence merkezlerine ve ‘yamaç paraşütünün’ olduğu yere kadar götürüyor…
Kimi yöre insanı, yaylaların mis gibi kokan çiçeklerini satıyor…
Vesaire, vesaire…
Ne kadar boş…
Gerçekleşmesi mümkün olmayan ne kadar pembe hayaller değil mi?
Böyle düşünenlere yanıtım;
Koskocaman bir HAYIR…
Bunların hiçbirisi gerçekleşmeyecek hayaller değil…
Yeter ki;
Mide bulandıracak sinekler ortalıkta dolaşmasın!
Yeter ki;
Bunların olmasını istemeyenler takoz koymasın!
Ki, böyle düşünenlere bizlerin amatörce yaptığı bir çalışmanın nasıl bir sonuç verdiğini somutlamak isterim…
Hani dünkü sohbetimizde;
“Bizler bundan 32 yıl önce -doğa turizmi- için Kümbet yaylasında bir ‘Şenlik Ateşi’ yakmıştık ama turizm konusunda gerekli adımlar gecikip ve hiçbir sonuç alamamıştık” demiştim ya…
Ancak şunu gururla ifade etmek isterim ki;
Turizmin gelişmesi için doğru-dürüst bir sonuç alamamıştık ama, bu ‘Yayla Şenlikleri’ sayesinde ‘yol üzeri’ pancar-patates ve benzeri yöre ürünlerini ‘pazarlama’ konusunda büyük katkımız olduğunu açıkça söyleyebilirim…
Ki, bu 32 yıllık zaman diliminde Kümbet-Çifte Oluk Çeşmesinin kapısında pancar-patates satarak üniversite bitiren onlarca kız çocuğu var…
Ve gelişigüzel yaptığım tespitlere göre;
Şu an benim bildiğim o yörenin kızlarından iki kızımız Hakim…
Bir ‘Savcı’ ve iki de ‘doktor’ var…
Ve birçok da fakülte ve yüksek okul mezunu kızlarımız var…
Son söz;
Biliyorum, her zamanki gibi söz yine fazla uzadı…
Ve uzadı uzamasına da;
İnanın bana bu konuda daha anlatacaklarımız bitmedi…
Ancak, şimdilik bu kadarıyla yetinelim…
Eksiklerimizi de bir başka sohbetimizde tamamlarız…
Hoş kalın,
Hoşça kalalım.
Ve bununla birlikte;
İlimize en büyük katkıyı ‘doğa turizminin’ sağlayacağını da unutmayalım…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM