Toplumcu düşünen sanatçısını yüksek sesle savunur…

Belki o zaman ‘eleştirisel yolculuk’ rayına oturur…

Gecikmeli de olsa;

Merhaba sevgili dostlar,

Merhaba değerli canlar,

Bugünkü sohbet konumuz;

Düşündüklerini sesli-sesli dile getirdikleri için mahkeme kapılarını mekan tutan sanatçılarımız üzerine olacak…

‘Mahkeme kapılarını’ mekan tutan dedim demesine ama…

Bu her ‘sanatçı’ için geçerli değil…

Zaten her ‘sanatçı’ dedikleri de ‘sanatçı’ değil…

Bizim hangi ‘sanatçılardan’ söz etmek istediğimizi çoktan anladınız.

Her neyse…

Şimdi birçoğunuzda diyecektir ki;

“Yahu hoca, şimdi durup-dururken bunu da nereden çıkardın?”

Hemen söyleyeyim;

Geçtiğimiz günlerde 83 yaşında mahkeme kapılarına çıkarılan ünlü tiyatrocumuz Genco Erkal’ı görünce birdenbire geçmişte yargılanan dünyaca ünlü sanatçılarımız aklıma geliverdi…

Örneğin;

Nazım Hikmet’ler, Sebahattin Ali’ler…

Aziz Nesin’ler, Kemal Tahir’ler ve Yaşar Kemal’ler…

Hangi birisini sayayım…

Yazarından-Ozanına…

Ressamından-sinema ve tiyatro sanatçısına kadar birçok ünlü ve ödüllü sanatçımız, mahkeme kapılarında sabahlamıştır…

Bir yandan ‘ulus ve uluslararası’ ödül alıp, bir yandan da mahkeme kapılarını ‘mekan tutan’ sanatçılarımızdan aklıma gelenlere şöyle bir gelişigüzel sıralayacak olursam…

Örneğin;

İki-üç gün önce Eskişehir’de düzenlenen bir organizasyonda ‘Yaşam Boyu Onur Ödülüne’ laik görülen ve aldığı ödülü ‘Gezi Eylemleri’ sırasında öldürülen Ali İsmail Korkmaz’a adadığını söyleyen Nur Sürer;

Başarılarından dolayı onlarca ödül almıştır…

1 Mayıs Kutlamalarında en önde yürüdüğü ve sol bir örgütün lideri suçlamasıyla mahkeme kapılarında dolaştırılmıştır..

Tiyatro ve sinema sanatçılarımızdan;

80 yaşındaki Metin Akpınar…

Yine 80 yaşında olan sinemamızın emektar sanatçılarından Nilüfer Aydan ‘Cumhurbaşkanına hakaretten’ 4 yıl 8 ay hapsi istenmektedir.

Yine tiyatro sanatçılarımızdan;

Müjdat Gezen…

Orhan Aydın,

Onlarca ödüle laik görülen Zuhal Olcay,

Ve tiyatromuzun gelmiş-geçmiş en büyük tiyatrocularından sayılan Genco ERKAL ‘cumhurbaşkanına hakaret’ suçlamasıyla yargılanıp ve 4 yıl 8 ay mahkum edilmesi istenmektedir…

Özetlersek;

Sanatçı nedir ve kime denir?

Sanatçı dediğin;

Kimin için sanatını icra etmelidir?

Egemen güçlerin gölgesinde yürüyüp;

Onların her dediğine boyun mu eğmelidir?

Yoksa onların ‘yanlışını görüp’ özgürce eleştirmeli midir?

Vesaire, vesaire…

En önemlisi de;

Sanatçılar, düşündüklerini özgürce, korkusuzca, en yüksek sesle dile getirebilmekte midir?

Sizleri beklemeden ben kendi yanıtımı veriyorum;

Koskocaman bir HAYIIIR!

Hani, halkımızın çok güzel bir benzetmesi vardır;

“Ayı’ya gül vermişlerde götüne koklatmış” derler ya…

Sanırım bizim sanat anlayışımızda biraz buna benziyor…

Hatta ‘sanata’ ve ‘sanatçıya’ nasıl değer verdiğimizi ünlü şairimiz Hasan Hüseyin Korkmazgil, dizelerinde şöyle dile getiriyor;

GÜÇ OLAN

Himaliyelerin tepesine tırmanmak güç

Ama mümkün

Okyanusları aşmakta güç

Ama mümkün

Ay’a ulaşmakta öyle

Ama mümkün değil işte

Bülbülün eti için öldürüldüğü bir ülkede

Sanatı zincire vuranlara

Meram anlatmak

————

Hoş kalın,

Hoşça kalalım.

Sağlık ve esenlik içinde olalım.

Ve bunun yanında;

Bizi; bize en güzel şekilde anlatmaya çalışan sanatçılarımıza sahip çıkalım…