Bence haklılar!

Hem de yerden-göğe kadar…

Sen kalk, hayat pahalılığını hesap edip;

En düşük emekli aylığı olan 1500 liraya yüzde-yüz zam yaparak 2500 liraya çıkar…

Sen kalk, enflasyonu ölçü alıp;

Askeri ücretlinin aldığı 2900 küsur lirayı -bilmem kaç oranında- yukarı çekip 4253 liraya çıkart..

Sen kalk açlık ve yoksulluk sınırında olan;

Emekli sandığına tabi olanlar, Sigortalıların, Bağ-Kurluların aldığı emekli aylıklarını 4 bin, 5 bin seviyesine çıkar…

Ondan sonrada kalk;

Emekli Milletvekillerinin gözünün içine baka-baka…

Adeta alay edip, makaraya sararcasına;

“Senin emekli maaşına da yüzde-14 zam yaparak, bu zamana kadar aldığın 16 bin lirayı 18 bin 135 TL’ye çıkardım de…

El-insaf!

Ayıp değil mi?

Bu hayat pahalılığında;

Sayın emekli milletvekillerimize bu durmadan yükselen enflasyonda hiç 18 bin 135 TL yeter mi Allah aşkına?

Her şeyinde bir oluru vardır…

Yani şu atasözümüzü cümle alemde bilir ki;

“Beş parmağın, beşi de bir değildir.

Her birisi birbirinden farklıdır.”

Eeeee!?

E’si şu;

Ömrünü bu devletin işlerini yürütmek için yapan devlet memuru ve öğretmen emeklilerinin maaşlarına yapılacak zamları; yukarıdakilere imreneceği ölçüde…

Sürünme alışkanlığını sürdüreceği şekilde zam yapacaksın!…

Milletvekili seçilip, TBMM çatısı altına girip ve 24 ayın içinde ’emeklilik’ hakkını kazananların maaşlarına ise cumhurbaşkanının ayda aldığı 100 bin lira kadar olmasa da…

Cumhurbaşkanı kadar 40 bin 300 TL emekli aylığı almasa da…

Veya da ne bilim ben;

Bir ‘Bakanın’ dolgun maaşı kadar olmasa da…

Faal bir milletvekilinin maaşına yapılan zam kadar yapılmasa da…

Emekli milletvekillerinin TBMM çatısı altında bu milletin refahı için harcadığı emekler ve döktüğü terler unutulmamalı…

Yasa düzenleyicileri zamanında ince-eğirip, sık dokuyarak;

Seçtiğimiz ‘milletvekillerinin’ nasıl bir zahmet çektiğini hesap etmiş olacaklar ki, 24 ayın içerisinde ’emeklilik’ kazanmayı laik görmüşler..

Onun için;

Zamanında çıkarılan böyle bir yasaya ‘asıllar’ da saygı göstermeliler!

Öyle değil mi ama?

Sözü uzatmayalım;

Milletvekili emeklilerinin maaşına yüzde-14.4 artışla maaşlarını 16 bin liradan 18 bin 135 TL’ye çıkarılmasından İktidar Grup Başkan Vekili Mustafa ELİTAŞ bu konu şöyle diyor;

“Milletvekili arkadaşlarımız, özellikle bu dönemde cumhurbaşkanı maaşının çok az artması nedeniyle (bakın artışı az bile buluyorlar) bulundukları konumdan aşağıya düşüyorlar.” diyor…

Bunun bir hak kaybı olduğunu belirten sayın Mustafa Elitaş, 2000 dolayında milletvekili emeklisi olduğunu söyledikten sonra şöyle devam ediyor;

“Eğer siyası partilerde bunu uygun görürlerse, bütün siyası partiler ‘evet’ derse. ortak önerge verilirse bizde buna katılırız” diyor…

Durun bu kadar değil…

Sabırsızlanmayın daha bitmedi…

Emekli Parlamenterler Birliğinin ‘üyeleri’ için bulundukları talebi, duygusal bir şekilde şöyle dile getiriyor onların sorunlarını;

“Bütün emekliler enflasyon farklarından faydalanırken sadece milletvekilleri bu farklardan faydalanamıyor…

Parlamenterler Birliğinin talebi haklı…

Bütün emeklilere uygulanan bu hakkın milletvekillerine uygulanmamasını haksızlık” dedikten sonra şöyle bitiriyor sözünü;

“Diğer siyasi partiler de buna olumlu derlerse, ortak önerge vermeye razı olurlarsa, biz üzerimize düşeni yaparız” diyor…

Bende bu elli gramlık yavan aklımla diyorum ki;

“Diğer partiler niye razı olmasınlar?”

“Bugün bana ise, yarı sana”

“Bu düzene uygun sistem güzel kurulmuş.”

Bu sistem ilk icat edildiği günlerde;

Sureti-haktan görünüş ve birazda halka şirin görünmek için bir avuç muhalefet birazcık direnmiş ve birazcık muhalefet tarzında durmuş!”

Ancak daha sonra bakmışlar ki;

Bu sistem sadece TBMM çatısı altında görev yapan farklı siyasi parti üyelerini kapsamıyor…

Hangi siyasi partiden olursa olsun;

Bir kere ‘milletvekili’ seçilip ve TBMM çatısının altına girdikten sonra 24 ay ‘milletvekili’ olarak görev yapmanız demek ’emekli’ olmanıza yetiyor da, artıyor bile…

Yaklaşık bundan otuz küsur yıl önce çıkarılan bu emeklilik biçimine;

“Kıyak Emeklilik” dendiği için olacak ki…

Bu yöntemle ‘Kıyak Emekli’ olan milletvekilleri, ömür boyu sadece kendileri ‘kıyak’ yaşamıyor…

Çoluğu-çocuğu, akrabayı-taallukat da ömür boyu rahat yaşıyor..

Bu sohbeti egemenlerin ve onların sözleşmeli sözcülerinin bizlere enjekte etmeye çalıştığı şu “Hepimiz aynı gemideyiz” sözüne itiraz ederek bitirmek istiyorum…

Ve bütün inancımla diyorum ki;

“Aynı gemide filan değiliz.”

Aynı gemide seyahat etsek bile;

“Sizler lüks kameralarınızda, bizler ise sizlerin daha rahat etmesi için ya kömür kazanına kömür atarak seyahat etmekteyiz…

Yada;

Güverte de sıkışmış, üst-üste yığılmış bir şekilde ve sizlerin rahatlığı için birbirimizle itişip-kakışarak seyahat etmekteyiz…

Onun için bırakın bu safsataları…

Bana öyle geliyor ki;

Bu toplum artık kış uykusundan uyanıyor…

Artık bu çelişkileri görüyor;

Bundan sonra yemeyecek o sizin tantanalı salvoları!

Kusura bakmayın;

Ben bu gemiden iniyorum…

Ve sözü de size bırakıyorum..