Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
ESKİDEN ‘YERLİ MALI HAFTASI’ KUTLARDIK KENDİ ÜRÜNLERİMİZLE GURUR DUYARDIK
  • 0
  • 203
  • 13 Aralık 2021 Pazartesi
  • +
  • -

Okullarda öğrencilerimize;

Hem ürettiğimiz ürünlerin neler olduğunu bir-bir sayardık…

Hem de ‘yerli malı kullanmanın’ ekonomimize sağlayacağı katkıyı anlatırdık…

Ve -ileri yaşta olanlar- çok iyi bilecektir ki…

Sahip olduğu siyasal rüzgarın duygusallığına kapılmayıp ve dürüst davranmayı düşünenler diyecektir ki;

“Doğru söylüyorsun”

“Gerçekten de bizler, yabancı sermayenin ‘pazarlarına’ teslim olmadan önce kendi ülkemizin ürettiği ‘yerli mallarını’ kullanırdık….

Ve ‘yerli malı’ kullanma konusunda da birbirimize caka satardık!…

Ki, bizleri mutlu eden bu yolculuğa;

Tüm dünyada yaşanan 1929 ekonomi buhranıyla başladık…

1946 yılından 1980 yılına kadar da İlkokullar başta olmak üzere, tüm alışveriş merkezlerinde ‘yerli malının’ önemini anlatarak yol aldık…

Yani, bunu yurt sevgisi üzerinden tarif edecek olursak;

Bizim kuşak…

Bizlerden önceki kuşak…

Ve bizim ardılımız olan 78 kuşağı olarak bizler ‘yurt sevgisini’ ta; İlkokul sıralarında ‘Yerli Malı Haftalarında’ edindiğimiz bilgilerle kazandık…

Örneğin ‘yerli malı’ kullanırsak;

Paramızın ‘yaban ellere’ gitmeyeceğini…

Kendi ülkemizin zenginleşeceğini…

Duyunu umumiye de olduğu gibi;

Borçlanılan ülkelerin önünde eğilip-bükülmeyeceğini…

Yaka ilikleyip; el-avuç ovuşturarak el-pençe divan durulmayacağını anlatmıştı öğretmenlerimiz bizlere…

Bizlerde ‘öğretmen’ olunca;

Kendi öğrencilerimize anlattık…

Ve ‘yerli malı kullanma’ konusunda özetle dedik ki;

“Ayağımızı yorganımıza göre uzatalım.”

“Gerekirse aç kalalım, ama onurumuzla dimdik duralım”

“Tüketim kültürünün rüzgarlarına kapılıp, asla ve asla savurgan olmayalım, tutumlu olalım” felsefesini aşılardık öğrencilerimize…

Ancak, unutmadan ve peşinen şunu da söylemeliyim ki;

Geçmişte hepimiz ilkokul sıralarında ‘yerli malı kullanmanın’ önemini o günlerde hafızamıza kazısak da…

Ve birçoğumuz ‘yerli malı kullanmanın’ ülkemizin kalkınmasına katkı yapacağının hesabını yapsak da..

Bizim kuşağın içinde yer alanların hepsi de aynı düşünmüyordu…

Yani, kısaca demem o ki;

Siyasal düşünce farklığından kaynaklanan farklılıklarda oluyordu…

Örneğin, bizim gençlik yıllarımızda;

Bir kesim genç insan, emperyalizmin sömürü anlayışına karşı çıkıyor ve onların -kaçak köçek- ülkemize giren ürünlerini kullanmamak için direniyor ve hatta protesto ediyordu…

Bir kesimin siyasal düşüncesini temsil eden gençliği ise;

Ülkemize -bir şekilde girip- pazar bulan ‘COCA COLA ve Palmal, Malbora gibi yabancı marka sigarayı protesto eden gençliği, ‘Komünist’ diye suçluyordu…

Yani ‘yerli malı kullanmayı’ yeğleyen ‘yurtsever gençlik’ diyordu ki;

Sigara içeceksek; kendi ürettiğimiz sigaralardan içelim…

Giysilerimizi ve elbiselerimizi kendi ürettiğimiz ürünlerden diktirip giyinelim…

Meyve suyu içeceksek;

Kendi ürettiğimiz gazozları ve kendi imalatımız olan kendi meyve sularımızdan içelim…

Vesaire, vesaire…

Kısacası;

Bir dönemin gençliği ‘kendi üretim biçimini’ savunurken…

Yeraltı madenlerimizin ve petrollerimizin kendi ülkemizin çıkarmasını isterken…

Hatta düzenlediği bütün mitinglerde;

“Madenimiz yabancılar işletmiş,

Yüzde altmış-beşi Yankeye gitmiş.

Suçumuz bağımsız ülke istemekmiş

Niye üzülelim, niye susalım” türkünü söylerken…

Bazıları da ‘yabancı sermayenin’ bir an önce yurdumuza gelmesini talep ediyordu…

Ve onların gölgesinde bir an önce ‘köşeyi dönmek’ istiyordu…

Şimdi burada doğruyu söylemek gerekirse;

Bu konuda ‘yabancı sermaye sevdalıları’ galip geldi…

Ülkesinin ‘üretim biçimini’ savunup, ve ‘yerle malı kullanma’ sevici ve sevdalıları bu mücadeleyi kaybetti…

Eğer kaybetmemiş olsaydı;

Mustafa Kemal Atatürk’ün 15 yıl içerisinde kurduğu fabrikalar bir-bir elden çıkarılıp satılır mıydı?

Kurduğu onca çiftlikler ve ormanlar;

Kamusal ortaklıktan çıkarılıp, yabancı sermaye patronlarıyla, yerli işbirlikçilerin özel mülkiyetine sokulur muydu hiç?

Eğer bu konuda ‘tasarrufu düşünen’ ve ‘tüketimden’ yana değil de, yerli üretimden yana olanlar galip gelseydi;

Tıpkı -cumhuriyet öncesi- Duyunu Umumiye de olduğu gibi uçan kuşa borcumuz olur muydu hiç?

Özetlersek;

Osmanlının savurganlığının ve ‘saraylar’ yapma sevdasının ortaya çıkardığı Duyunu Umumiye borçlarını devralan Cumhuriyet yönetimi ödemek için taahhüt ettiği dış borçları;

Tasarruf etmeyi öne çıkararak…

Yerli Malı Kullanarak, söz verdiği tarihte borçlarının hepsini ödedi…

Ve ne zamanki Truman ve Marşal Yardımı yaşamımızın içine girdi…

Ne zaman ki emperyalizmin gölge adamları iktidarlara geldi;

Duyunu Umumiye Defterleri, yeni isimler altında yeniden açıldı…

Son söz;

Bugün böylesi bir sohbet yapmaya neden mi gerek duydum?

Unutanlara anımsatayım;

Bugün 12 Aralık tarihinden 18 Aralık tarihine kadar…

Ve bir zamanlar;

Yerli Malı Haftası kutlanıyordu da, oradan aklıma geldi böyle bir sohbeti sizlerle paylaşmak…

Buyurun…

Şimdi söz sırası sizin…

Bu konuda söyleyecekleriniz varsa, sizlerde söyleyin…

Hatta ‘yerli malı haftasının’ önemini bilenlerden özellikle ricamdır;

Ne olur, bu hafta içerisinde ister çocuklarınıza ve torunlarınıza…

İsterseniz, kiminle buluşur ve kime rastlarsanız;

‘Yerli Malının’ önemini lütfen anlatınız…

Kim bilir; belki yeniden bir ‘çoban ateşi’ yakarız…

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM