Eğitim fakültesinden mezun ettiklerine;

Tapu gibi ‘öğretmenlik diploması’ veriyorlar…

Yani ‘artık öğretmenlik yapabilirsin’ diyorlar…

Sonrada kalkıp sokağa salıveriyorlar!

Açık-açık demek istiyorlar ki;

“Haydi şimdi sana uğurlar olsun…

Allah, senin de yolunu açık etsin, bizimkini de” diyerek;

Mezun ettikleri yüzbinlerce ‘atanamayan öğretmenleri’ kaderleriyle baş-başa bırakıyorlar…

Ve ‘oy’ devşirme zamanı gelince de;

Bu ‘atanamayan öğretmenlere’ yeni bir umut pompalayarak ‘oylarını’ torbalayıp, tekrar gürül gürül akan suyun başına geri dönüyorlar!

Bu sorun veya yolculuk ‘atanamayan öğretmenlerin’ sorunu…

Birde görev başında olan öğretmenlerin sorunu var ki;

Bu daha da gülünç, mizah tadında ve düşündürücü olanı…

Şöyle ki;

Yönetsel güç olarak ‘eğitim sistemini’ planlayanlar, kurdukları sistemin içinde öğretmenleri kendileri yetiştirip mezun edip eline diploma veriyorlar…

Ardından;

Tekrar ‘yeterlilik süzgecinden’ geçiriliyor…

Yeterli bulurlarsa öğretmen olarak ataması yapılıyor…

Geleceğin istikbali olan çocuklar kendisine teslim ediliyor…

Ve aradan on yıl geçtikten sonra;

Kendi sistemlerini, kendi çıkarları için kuran yönetsel erklerin aklına yeni bir proje geliyor ve diyorlar ki;

“Biz öğretmenleri kendi aralarında yapmak istiyoruz.”

Yani daha açık bir ifadeyle;

“Kim bizden yana, kim bizden yana değil”

“Kim bizim eğitim anlayışımızı ileri taşıyacak, kim karşı çıkacak” şeklinde ‘Başöğretmen’ ve ‘uzman öğretmen’ başlığı altında iş başında olan öğretmenleri yeniden sınava çekeceğiz” diyorlar…

Ve bugünlerde de;

Bir zamanlar öğretmenlerin sınava çektiği yetkinleşen erkler, şimdi öğretmenlerini sınava çekiyorlar…

Ve işin en düşündürücü yanı da;

Bu ‘sınav’ ve ‘ayrıştırmaya’ salt iktidara muhalif sendikalar karşı çıkmıyor…

Mantığını ve sağduyusunu öne çıkaran ‘iktidara yakın sendikalar’ bile homurtular halinde bu ‘öğretmenleri ayrıştırma’ olayına karşı çıkıyorlar…

Bilenler bilirde…

Bilmeyenler için söylemek istiyorum;

12 Eylül Cuntasının büyük şefi Kenan Evren’de ‘Öğretmenler günü’ olarak, Atatürk’ün ‘Yazı Tahtasının’ başına geçtiği gün olan 24 Kasım gününü ‘Öğretmenler Günü’ kutlaması olarak ilan etmişti…

Ve icat edilen bu Öğretmenler Günü programı çerçevesinde;

Her il, ilçede ‘Yılın Öğretmeni’ gibi bir ‘ayrıştırmayı’ da ta o günlerde başlatmıştı…

Ancak belli bir süre bu ‘ayrıştırma’ yanlış olduğu anlaşılınca ortadan kaldırıldı…

Özetlersek…

Şu şekilde özetlemek istiyorum;

Artık bir karar verin…

Kurduğunuz eğitim sisteminin ve ‘öğretmen yetiştirme’ sisteminizin yanlış olduğunu kabul edin…

Yanlışları siz yapmanıza rağmen;

Bu yanlışları siz yapmamış gibi ‘sureti haktan’ görünerek, faturayı eline diploma verdiğiniz öğretmenlere kesmeyin…

Yani;

Ya ‘öğretmen yetiştirmedeki’ yanlışlığınızı kabul edin…

Ya da, abur-cubur icatlarınızla ‘öğretmen mesleğiyle ve değerleriyle dalga geçmeyin…

Sizler bu konuda;

Öğretmenleri sınava çekeceğinize, önce kendinizi bir sınava çekin…

Kendinizi sınava çekiverin ki;

Geçmişten-günümüze taşınan eğitim sistemindeki yanlışları bir-zahmet düzeltiverin…

Ve düzeltebilmek içinde;

Geleneksel alışkanlığa ayak uydurarak, yine kendi düdüğünüzü öttürmeyin!

Çoğulcu düşüncenin olmazsa olmazı olan;

Demokratik platformlar kurarak, öğretmenlerin düşüncelerini ve önerilerini almayı da önemseyin…

Yani, kısaca demem o ki;

Kendi saltanatınızı bir gün daha ileriye taşımak için öğretmenleri ‘sınava çekerek’ kendi aralarında bölüştürmeyin…

Yok;

“Biz bildiğimizi okuruz…

Bizi girdiğimiz yoldan kimse geri çeviremez.” diye düşünüyorsanız…

Bana öyle geliyor ki çok yanılacaksınız…

Çünkü çok uzak değil;

Atanamayan yüzbinlerce öğretmen başta olmak üzere, şu sıralar ‘başöğretmen’ ve ‘uzaman öğretmen’ diye marka vurduğunuz öğretmenler sizleri öyle bir sınava çekecekler ki, inan bana hepiniz sınıfta kalacaksınız…

Benden söylemesi…

Son söz;

Öğretmenlik konusuyla ilgili sohbetimiz bitmedi…

Çünkü bu hafta ’24 Kasım Öğretmenler Günü’ ve haftası olduğu için (ilgi duyanlar için) öğretmen konulu sohbetimize devam edeceğiz…

Tekrar görüşmek üzere…