Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
KÖR- KUYUYA BİR TAŞ ATIYORUM KIRK AKILLI ÇIKARSIN İSTİYORUM
  • 0
  • 234
  • 28 Ocak 2022 Cuma
  • +
  • -

Sevgili dostlar,

Değerli canlar,

Bugün sizlerle;

İpe-sapa gelmez uçuk bir sohbet yapmak istiyorum…

Ancak sohbete başlamadan önce;

Bu sohbete nereden gereksinim duyduğumu kısaca belirtmek isterim…

Şöyle ki;

Giresun Üniversitesi-Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Resim Bölümünde Görevli İrfan Türk, emekli olduktan sonra her ne kadar Antalya’ya yerleşse de…

Giresun’u ziyarete geldiğinde (sağ olsun) mutlaka beni görmeden geri dönmüyor…

İki-üç gün öncede ‘öğretmen evinde’ buluştuk…

Birkaç arkadaşın katılımıyla ülke sorunları üzerine konuştuk…

Derken konu ‘Altın ve Maden’ arayıcılarının doğaya verdiği zarar ve tahribat üzerine konuşurken, İrfan Türk arkadaşımız şöyle bir soru sordu;

“Bu yeraltında yatan değerli maden cevherlerimizi özel sektör değil de, devlet olarak doğaya zarar vermeden çıkaramaz mıyız?” dedi…

Masada sohbet ortağımız olan arkadaşlar “Neden olmasın?” diye yanıt verdi…

Almanya’sı, İngiliz’i, Fransız’ı doğaya -az zarar- vererek yeraltından çıkaracağı madenleri çıkarıyor da biz niye çıkarmayalım dediler…

Ancak bu ‘yanıtlar’ beni çok fazla tatmin etmemiş olacak ki;

Eve geldiğimde bu işin üzerinde uzun-uzun düşünmeye başladım…

Ve ‘altın, gümüş’ gibi maden arayan sektörlerle devlet arasında nasıl bir anlaşma yapılmış diye kısa bir bir araştırma yaptım…

Ve yaptığım bu küçük araştırma sonucu kafamın içerisinde şunlar dolaşmaya başladı;

‘Altın, gümüş ve maden’ arayıcıları 5 gram altın bulabilmek için 5 milyon ağacı kesip, ortadan kaldırıyor.”

Binlerce, milyonlarca canlının yaşa alanı yok oluyor…

İklim dengesi yavaş-yavaş bozulup, değişiyor…

Oksijen ortamı ortadan kalkıyor…

Yeşil örtüler hunharca katledilince ‘yaşam alanları’ yaşanmaz hale dönüşüyor…

Hatta ve hatta kullanılan zehirli siyanürlerden dolayı akan sularımız olduğuna zehir akıyor…

Kısacası;

Üç kuruş fazla kar etmek isteyen ‘altın avcıları’ özel şirketler, salt doğayı yok etmiyor, yaşanmaz hale de sokuyor…

Üstelik -yapılan sözleşmeye göre- devletin bu işten ‘kamu adına’ sağladığı gelir ne kadar biliyor musunuz?

(Diğer maden cevherlerini bırakıp, birkaç tane örnek veriyorum)

Yeraltını ve yerüstünü köstebek gibi eşeleyip yok eden ‘Maden Şirketleri’ devlete ‘pay’ olarak sadece şu kadarını veriyor;

Elde edilen 5 kilo altının 50 gramını devlete veriyor…

80 bin ton alüminyumun sadece 800 tonunu veriyor…

2500 ton ‘bakırın’ 50 tonunu…

150 bin ton ‘barit madeninin’ 3 bin tonunu…

14 bin ton ‘çinkonun’ sadece 420 tonunu devlete pay olarak veriyor.

Şimdi bende bu durumda diyorum ki;

Doğu Karadeniz’in (deniz tarafındaki illeri üzerinden düşünürsek;)

Samsun’dan-Artvin’e kadar var-olan dağların, yaylarını altıda dünyanın en değerli mücevherleri yatıyor…

Ancak, hala birçok il-ilçe ve köy ve kasabalarımızda henüz doğru dürüst bir yol bulunmuyor…

“Acaba” diyorum…

Hani bir aralar ‘Özel Sektör Şirketleri’ yaylalarımız arasında ‘Yeşil Yol’ diye bir yol yapmayı düşünüyorlardı…

Ancak ‘Havva Ana’ olarak ünlenen Karadenizli yaşlı bir kadın;

“Devlet benim oğul, devlet benim” diye diklendikten sonra ve verilen hukuk mücadele sonrası Danıştay’da Havva Anayı haklı bulup;

“Bu işte bir kamu yararı yok, özel şirketler kendi çıkarları için böyle bir yol yapıyorlar” deyip, yol çalışmalarını durdurmuştu…

Bu düşünceden hareketle…

Ve benim saçma-sapan önerime gelince…

Bende ‘Yeşil Yol’ sevdalılarına ve bu ‘yol’ için ‘anlaşma’ yapan devlet erkanına diyorum ki;

“Gelin bu ‘yeşil yol’ projesi anlaşmasını Doğu Karadeniz’de İller ve Kasabalar arasında bağlantı sağlayacak ‘Tünel Yapma’ anlaşmasına çevirelim…

Ve ‘altın, gümüş’ gibi maden aramak isteyen özel şirketlere şöyle diyelim;

“Sen çıkardığın değerli maden cevherinden bana ‘pay’ filan verme…

“Sen nasıl olsa altın ve gümüş aramak için kuyular ve tüneller açacaksın..”

“Bu açacağın tünelleri -bizim ihtiyacımız olan- Tünelleri yapma işini üstlen de; hep sen işini gör, hem biz.”

Üstelik böyle bir anlaşma yapılırsa;

Ne milyonlarca ağaç kesilir…

Ne de doğaya zarar verilir…

İş makineleri girer toprağın derinliğine;

Çıkarmak istediği ‘altın-gümüş’ damarı nereye kadar gidiyorsa bir ‘tünel’ açar…

Tünelden çıkardığı toprak fazlasıyla da herhangi bir bozuk yola dolgu malzemesi olarak kullanılır…

Ve bu sayede ‘doğada’ hiçbir zarar görmemiş olur…

Ayrıca ‘çevre savunucularının’ da bu olumlu çalışma karşısında eylem yapmaktan vazgeçer ve sakinleşip-durulur…

Çok saçma bir öneri öyle değil mi?

Biliyorum canım, biliyorum…

Az-buçuk ‘saçma’ olduğunu bende tahmin edebiliyorum…

Ancak benim niyetim;

Kör bir kuyunun içerisinde taş atmak…

Ve ‘çıkarmak’ için kırk akıllıyı uğraştırmak!

Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz onu da bilemiyorum..

Ne düşündüğünüzü öğrenmek içinde;

Şimdi sözü size bırakıyorum…

Buyurun;

Şimdi söz sırası sizin..

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM