Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
TARİHİ ŞEBİNKARAHİSAR YOL ÖYKÜLERİYLE YAŞAR (2)
  • 0
  • 297
  • 07 Şubat 2022 Pazartesi
  • +
  • -

Merhaba sevgili dostlar,

Merhaba değerli canlar,

Dünden yarım kalan;

Şebinkarahisar ‘Yol Öyküleri’ sohbetimize kaldığımız yerden devam ediyoruz…

Dünkü sohbetimizde;

Deniz seviyesinden 2200 metre yükseklikte olan, Dereli İlçesiyle Şebinkarahisar’ın -ortak sınırı olan- Eğribel Tepesinde kalmıştık…

Asarcık tarafına aşamamıştık..

Ve sohbetimizi bugüne bırakmıştık…

“Asarcık tarafına aşamamıştık” sözünü eğer 1926 yıllarında söylemiş olsaydık, sohbet ortaklarımız genellikle şu soruları soracaktı;

“Fazla sis ve duman vardı da yolunuzu mu kaybettiniz?”

“Çığ tehlikesi mi geçirdiniz?”

“Soğuktan aranızda ölen-yiten mi oldu?”

“Katırlarınız, gölükleriniz mi kayboldu?”

“Fırtınanın gürültüsünden Cankurtaran Karakolu’nun çaldığı Çan’ın sesini de mi işitmediniz?” gibi…

Buna benzer soruların muhatabı olunacaktı…

Ki, o tarihlerde ‘Eğribel Mevkiinde’ kardan-fırtınadan birçok insan yolunu-izini kaybedenler olduğu gibi, gecenin karanlığına kalıp, soğuktan donup ölenlerde vardır…

İşte bu olumsuzlukları birazcık-olsun önleyebilmek için;

Eğribel Tepesinde ‘stratejik bir noktaya’ Cankurtaran Karakolu kurar o günün yöneticileri…

Yani, yoldan geçen ‘kervanlar’ ve ‘yayalar’ yolunu kaybetmesin diye Karakol Görevlisi ‘belli aralıklarla’ ÇAN çalarlar ki; siste ve dumanda yolunu kaybeden ‘çan sesinin’ olduğu yere doğru yönelsin…

Eğribel mıntıkasının Dereli tarafında yaşanan ‘tehlike’ böylede…

Sanki;

Asarcık tarafındaki -yılan eğrisi- dar virajlarda yaşanan tehlikeler daha mı az!?

Tamam;

Asarcık tarafına geçince sisten-dumandan dolayı yolunu kaybetmiyorsun…

Eğribel’de olduğu gibi soğuktan donup ölmüyorsun ama…

O tarafta da;

Ya keskin virajlardan yuvarlanıp ölüyorsun…

Ya da birdenbire üstüne yuvarlanıp-gelen kayaların altında kalıyorsun…

Bilenler biliyor da…

Bilmeyenler için söyleyecek olursak;

Asarcık yolunun mühendisliğini bir eşek yapmıştır…

Hayır, hayır….

Şaka yapmıyorum…

Gerçekten bir eşek yapmıştır…

Yol mühendisini o tarihlerde kim yitirdi de bulacaksın!?

Yörenin ‘bilirkişileri’ bir araya gelmişler;

“Asarcık’tan-Eğribele çıkmak için eşeği salalım…

Eşek nereden gidiyorsa oraya bir işaret koyalım…

Ve daha sonra kazma-kürek yolu öyle yapalım..” diyorlar…

Ve eşeği ‘Asarcık’tan’ önlerine katıp sürüyorlar…

Hayvancığın sürekli dik çıkacak hali yok ya;

Yola giren eşek bayırda döne-döne, viraj ala-ala Eğribel’e kadar çıkıyor…

Ve daha sonra eşeğin gittiği yol istikamet işaretlenerek yapıldığı için Asarcık Yolu çok ‘Keskin Virajlı’ bir yol oluyor…

Söz ‘Asarcık Virajlarından’ açılmışken;

Yaşanmış bir olayı da bu araya sıkıştıralım…

Şöyle ki;

1950’li yıllarda dönemin başbakanı Şemsettin Günaltay’ın yolu Şebinkarahisar’a düşer…

Heyeti ile birlikte o da yağız bir At’a biner…

Ve çakıl malzemesinin çok olduğu ‘Asarcık Virajlarına’ girer…

Bindiği at’ın virajları döne-döne gözü mü karardı bilemeyiz;

Dönemin başbakanı Şemsettin Günaltay, attan düşer ve kolu kırılır…

Kırılan kol ‘yen’ içinde kalır!..

Ve daha sonraları da; “O anı, hiç-mi hiç unutamam” der…

Biz şimdi onları ‘unutkanlığı’ ile baş-başa bırakıp, tekrar 1930’lu yıllara geri dönecek olursak;

1933 yılında Şebinkarahisar’ın vilayet unvanı lağvedilip ‘İlçe’ statüsü ile Giresun’a bağlanmıştır…

Eh, Giresun’a bağlanınca yeniden bir ‘yol öyküsü’ başlayacaktır…

Yani, Giresun’la-Şebinkarahisar’a bağlantı yolu kurmak için;

1912 yılında Dereli-Aksu Vadisi üzerinden düşünülen ve yarım kalan Demiryolu projesi bu kez ‘oto yolu’ biçimine çevrilecektir…

Ve 1933 yılında planlanan yol projesi;

Bu kez, Dereli-Kümbet Yayla yerleşkesi, Şıh Obası, Şehitler Tepesi, Saydere ve Tamzara üzerinden bir yol düşünülecektir…

Ve 1936 yıllarında hızlandırılıp, daha sonra da ‘Orman Yolu’ karışımı bir yol inşa edilecektir…

Yıl; 1965

Süleyman Demirel, Türkiye’nin yeni başbakanı…

Ve komşumuz İran’ın başında ise Şah Rıza Pehlevi vardır…

İran’ın Doğu Karadeniz sahillerine inmesi…

Doğu Karadeniz sahillerinden İran’a en kestirme yoldan geçilmesi için ‘transit bir yol’ projesi düşünülür…

Ve yapılan ölçümler sonrası;

En kestirme ve doğudaki illerimizin de ortak yararlanabilmesi için Dereli-Aksu vadisi üzerinden Şebinkarahisar, Sivas, Erzincan ve Erzurum üzerinden İran’a ulaştırılması istenir…

Ve yapılacak ‘transit yolun’ maliyetinin tamamının yakınına İran ödeyeceği içinde ismini ‘İran Transit yolu’ olarak belirlenir…

Sonra mı ne olur?

Sonra ne olduysa olur;

İran Transit yolunun istikameti Trabzon-Zigana üzerine çevrilir…

Ve daha sonra da (adı İran Transit yolu olmasa da) Doğu illerine transit bağlantı yolu ‘Kürtün-Gümüşhane üzerine çevrilir…

Bir zamanlar programının bitiminde ne diyordu Tayfun Talipoğlu;

“Yollar uzun, memleket şartları çetin.” diyerek programını bitirirdi…

Bu sözden esinlenerek bende diyorum ki;

“Şebinkarahisar yollarının öyküsü çok uzun..”

Dün bitiremediğimiz ‘yol öyküsünü’ bakın bugünde bitiremedik…

Başladığımız öyküyü yarım bırakamayız ya;

Kaldığımız yerden, mecburen yarın devam edeceğiz…

Yarın görüşmek üzere;

Şimdilik hoş ve hoşça kalın…

(ARKASI YARIN)

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM